ALZHEİMER TEDAVİSİNDE TARİHİ DÖNEMEÇ! Yeni Denemeler, Yeni Hedefler... Umut Verici Gelişmeler Art Arda Yaşanıyor! İşte Alzheimer'la İlgili Tüm Merak Edilenler
Alzheimer hastalığı görülme sıklığı tüm dünyada ve Türkiye'de hızla artıyor. Alzheimer'la mücadelede yaşanan son gelişmeler hastalığın tanı ve tedavisi için umut veriyor. Peki Alzheimer'ı ne kadar tanıyoruz? İşte Alzheimer hastalığının gelişimi, tanısı ve tedavisi ile ilgili son gelişmeler...
Haberin Devamı
/
ALZHEİMER hastalığıyla mücadelede yaşanan onlarca yıllık hayal kırıklığından sonra, nihayet umut verici gelişmeler yaşanıyor.Dr. Furkan Burak Hürriyet'teki köşesinde Alzheimer'la ilgili son gelişmeleri kaleme aldı.Tıp dünyası hem tedavi hem de tanı konusunda devrim niteliğinde adımlar atıyor. Bu yazıda Alzheimer tedavisinde onaylanmış ilaçlardan yeni ilaç adaylarına, biyobelirteçlerden önleme stratejilerine uzanan güncel tabloyu mercek altına alacağız. Baştan söylemek gerekir ki hâlâ obezite, diyabet gibi kronik hastalıklardan korunmak Alzheimer önlenmesinde en etkili yöntemler.
GENETİK KADAR YAŞAM TARZI DA ÖNEMLİ
/
Alzheimer ve diğer demans türleri bugün dünyada 65 yaş üstü yaklaşık 49 milyon kişiyi etkiliyor. Bu sayı 1991’de 18.7 milyon iken, 2021’e gelindiğinde neredeyse iki buçuk kat artmış durumda. 1991’de her 100 bin kişide 6.5 olan ölüm oranı, 2021’de yüzde 115 artarak 14’e yükseldi. Yani son 30 yılda, ileri yaşlı nüfusun hızla artmasıyla da birlikte Alzheimer hastalığının küresel yükü de hızla büyüyor. Genetik faktörler önemli, özellikle APOE4 adlı gen varyantı hastalığı geliştirme riskini artırıyor. Ancak yalnızca genetik kader değil, yaşam tarzı ve çevresel etkenler hastalık riski üzerinde oldukça etkili.Araştırmalar, Alzheimer hastalığı ile diyabet ve obezite gibi kronik hastalıklar arasında güçlü bağlantılar olduğunu gösteriyor. Bu durumlarda görülen insülin direnci, damar sağlığındaki bozulmalar ve kronik iltihaplanma (inflamasyon), beyin hücrelerinin hasar görmesine ve bunun sonucunda bilişsel işlevlerde azalmaya yol açabiliyor. Bu bulgular önemli bir gerçeği gözler önüne seriyor: Alzheimer yalnızca “beyin hastalığı” değil, metabolik ve kardiyovasküler sağlıkla derinden iç içe geçmiş sistemik bir bozukluk. Dolayısıyla kalp, damar ve metabolik sağlığımızı koruyan önlemler, aynı zamanda beynimizi Alzheimer’dan korumanın en etkili yollarından biri haline geliyor. Bu bütünsel bakış açısı, hastalığın önlenmesinde yaşam tarzı değişikliklerinin neden bu kadar kritik olduğunu da açıklıyor.
Haberin Devamı
FDA ONAYLI İKİ ANTİKOR
/
Alzheimer tedavisinde tarihi bir dönemeçteyiz. İlk kez, hastalığın biyolojik temellerini hedefleyen, hastalık değiştirici ilaçlar klinik kullanıma girdi. Lecanemab ve donanemab, beyindeki amiloid plakları temizleyen FDA onaylı antikor ilaçlar olarak bu alandaki ilk örnekler.Klinik çalışmalarda, bu ilaçların erken evredeki Alzheimer hastalarında bellek kaybını bir miktar yavaşlattığı ve günlük yaşam becerilerini biraz daha uzun süre koruduğu gösterildi. Ancak burada kritik nokta şu: Bu tedaviler hastalığı durdurmuyor ve kaybedilen bilişsel işlevleri geri getirmiyor. Sadece düşüş hızını azaltıyor. Örneğin, lecanemab ile tedavi edilen grupta bilişsel testlerdeki kötüleşme, 18 aylık süreçte yaklaşık 5 aylık bir gecikmeyle gerçekleşti. Yani fayda, rakamlarla ölçülebilir ama klinik anlamı tartışmalı bir düzeyde.Geçtiğimiz ay içinde, Lecanemab’ın yeni bir uygulama şekli de onaylandı. Artık bu ilaç haftada bir cilt altına yapılan iğne formunda kullanılabilecek. Daha önce damar yolundan tedaviyi tamamlayan erken evre Alzheimer hastaları için devam tedavisi olarak sunuluyor. Bu sayede tedavinin daha kolay ve erişilebilir hale gelmesi bekleniyor.
KİMLER BU İLAÇLARI ALABİLİR
/
Her hasta bu tedaviye uygun değil. Öncelikle, sadece hafif bilişsel bozukluğu veya erken evre Alzheimer demansı olanlarda kullanılabiliyor. Teşhis, detaylı muayene, bilişsel testler, beyin MR’ı ve özel testlerle doğrulanıyor. Ayrıca PET görüntüleme ya da belden sıvı alınarak beyinde gerçekten amiloid plak olup olmadığı kanıtlanmak zorunda.Bir başka önemli nokta ise APOE gen testi. Bu genin e4 varyantını taşıyanlarda tedaviye bağlı beyin ödemi veya küçük kanamalar daha sık görülüyor. Özellikle iki kopya taşıyanlarda risk belirgin şekilde artıyor.TEDAVİ SÜRECİ VE YAN ETKİLERLecanemab her 2 haftada bir, donanemab ise 4 haftada bir damar yolundan veriliyor. Tedavi merkezlerinde infüzyon sonrası gözlem yapılması gerekiyor. En çok izlenen yan etki grubu ise ARIA adı verilen beyin görüntüleme bulguları. ARIA-E, beyinde sıvı birikmesi yani ödem; ARIA-H ise küçük kanamalar anlamına geliyor. Çoğu zaman bu bulgular hafif oluyor ve kendiliğinden geçiyor, ancak nadiren ciddi ölümcül beyin kanamalarına yol açabiliyor.Uygulamadan sonra bir süre hastanede gözlem altında kalmak gerekiyor. Bu ilaçların en çok takip edilen yan etkisi, MR’da görülen beyinde geçici sıvı birikmesi ya da küçük noktacıklar halinde kanama izleri. Çoğu zaman bu bulgular hafif oluyor ve kendiliğinden geçiyor, ancak nadiren ciddi belirtilere yol açabiliyor.Sonuç olarak, bu iki antikor önemli bir bilimsel ilerleme olsa da, “mucize ilaç” değiller. Yalnızca hastalığın erken evresinde, dikkatle seçilmiş gruplarda, sınırlı ama gerçek bir fayda sağlıyorlar.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
YENİ DENEMELER YENİ HEDEFLER
/
Alzheimer araştırmalarında uzun yıllar boyunca amiloid proteini tek hedef olarak görülmüştü. Ancak bugün tablo çok daha geniş. Dünyada 182 klinik çalışmada 138 yeni ilaç test ediliyor. Bunların yalnızca yüzde 18’i amiloid üzerine yoğunlaşıyor. Geri kalanlar ise tau proteini, nöroenflamasyon ve farklı biyolojik yolları hedef alıyor. Özellikle nöroenflamasyon, yani beyinde bağışıklık hücrelerinin aşırı aktivasyonu, son yıllarda öne çıkan en umut verici hedeflerden biri. Alzheimer’ın karmaşık yapısı göz önüne alındığında, tek bir yola odaklanmak yerine, birden fazla mekanizmayı aynı anda hedefleyen kombinasyon tedavileri geleceğin anahtarı olabilir.