Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Hürriyet'teki köşesinde hastalıkları önlemek için yapılması gerekenleri sıraladı...HAYAT hocam 9uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelin tavsiyelerinden biri de şu idi: Tekrarda her zaman fayda vardır. Ben de sizi biraz sıkma pahasına da olsa, belirli konulara daha sık değiniyorum. Özellikle konu tedavi etmek değil de korumak, yani önlemek olduğunda Süleyman Beyin o tavsiyesini ısrarla uyguluyorum.Bu arada onun bir başka önerisini de aklımdan hiç çıkarmıyorum: Siz doktorlar nedense sebeplerden çok sonuçlara odaklısınız. Oysa sonuç odaklı yaklaşım yeni olumsuz ve kötü sonuçlara, sebep odaklı yaklaşım ise sonuçları kontrol altına almaya yardımcıdır. İtiraf edelim ki özellikle son 50 yılın hekimleri, yani bizler, kronik sağlık sorunlarını önlemede size ömürlük ilaçlar vermek üzere, yani önlemek değil tedavi etmek üzerine eğitildik. Oysa bu yaklaşım değerli bir meslektaşımın Dr. Michael Gregerin tanımıyla Taşan bir lavabonun musluğunu kapatmak yerine altındaki zemini paspaslamaya benziyor. İşte bu nedenle eski tavsiyelerime bugün bir kez daha göz atmanızda fayda var. Aynı dönemlerde yavaş yavaş hayvansal besinleri azaltıp bitki bazlı bir beslenme modeline odaklanın. Bazı uzmanlar bu değişimi en az aktivite artışı kadar önemsiyorlar. Hatta bazıları biraz daha ileri gidip, 40ından sonra bitkisel bazlı beslenme sigarayı bırakmanın beslenmedeki karşılığıdır! diyor. Kısacası 40lı yaşlar sonrasında aslan değil, kuzu olma sürecine girmenizde fayda var. Aslan değil, kuzu olma süreci sadece yeme içme, yani bedeni besleme meselesi de değildir. Ruhu besleme açısından da önemlidir. Orta yaş virajını döndükten sonra hepimizin aslanlara özgü sert, hoyrat, kırıcı, gergin, sinirli ve öfkeli vb davranışlar yerine kuzu postu giyerek sakin, iyimser, hoşgörülü, affedici hatta kabullenen bir ruh organizasyonu oluşturmamız lazım. 40lı yaşlar sonrasında en az neleri yiyip içtiğiniz kadar ne sıklıkla aktivite yaptığınıza da odaklanın. Hatta mümkünse aktivite meselesini, beslenme meselesinin bir tık önüne alın. Araştırmalar özellikle 40lı yaşlardan sonra çok değil az yiyenin, az değil daha çok hareket edenin sağlıklı ve uzun bir ömür sürebilme şansını arttırdığını gösteriyor. Maneviyat meselesi 40lı yaşlar sonrasında, özellikle 50-60 yaş virajlarında daha bir öne çıkıyor. Güçlü bir inanç yapılanması ve manevi zenginlik, mutluluk ve huzura giden yol için başlangıç oluşlarından biri kabul ediliyor. Kısacası, yaş ilerledikçe bedeni değil, ruhu daha çok beslemek ve ruhu ıskalamak alışkanlığını terk etmek de mühim bir ayrıntı. Orta ve ileri yaşlar, sağlam bir bağışıklık sistemine en çok ihtiyaç duyduğunuz dönemler. Zira bu sistem arızaya geçtiğinde sadece enfeksiyon değil, kanser riski de artıyor. Unutmayalım ki bağışıklık gücümüz bizi sadece dış düşmanlardan (mikroplar!) değil, iç düşmanlardan da (kanserler) korumakla görevli. Bağışıklık meselesini önemseyin. 50li-60lı yaşları geçmişseniz ve hele bir de menopoz/andropoz çukurunun içine düşmüşseniz önceleri hiç tanışmadığınız bir problemin daha gündeminize girebileceği aklınızda olsun: Uyku! Daha önce de yazdım, ne kadar az uyursanız ömrünüz o kadar kısalır. Uyku ritminiz bozuldukça Alzheimerdan kansere, şeker hastalığından hipertansiyona pek çok yaşlılık sorununun kapınızı çalma ihtimali çoğalır. İyi bir gece uykusu, bilhassa 60-70 yaş sonrasında zinde bir yaşamın belki de ilk anahtarıdır.