hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Osman Müftüoğlu yazdı: Kontrolü kaybetmeyelim

    Osman Müftüoğlu yazdı: Kontrolü kaybetmeyelim
    expand

    Osman Müftüoğlu, tedbirlerde gevşeme havasının, salgında ikinci dalga yaratabileceğine dikkat çekti. İşte Osman Müftüoğlu'nun "Kontrolü Kaybetmeyelim" yazısı...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Tedbirlerde gevşeme var havası hepimizde “Tamam, bu iş bitti” algısı yarattı. Neticede de inanılması güç ölçüde bir “sokağa akın” başladı. Bu tabloyu görünce birdenbire Nâzım Hikmet’in o çok güzel şiirinin şu bölümü farklı sözcüklerle dilime takıldı. "Akın var sokağa akın"

    "Salgında ikinci dalga yakın!”

    Umarım böyle olmaz. Umarım ben yanılırım. Ve umarım bu hata bir an önce sonlanır, sokaklar yeniden ıssızlaşır. Ve umarım salgın ikinci bir dalga şeklinde kapımıza yeniden dayanmaz.

    BANA GÖRE: 2M KURALINA İTİRAZ YOK

    Kimi “spor yapıyorum”, kimi “Evde sıkılıyorum” diye düşünerek, kimi de “Bana bir şey olmaz” diyerek kendini sokağa atmış durumda. Sokaklardaki kalabalıklar çoğaldıkça da açıklanan hasta rakamlarından tatsız ve korkutucu mesajlar geliyor. Günlük yeni hasta sayıları beklenen azalmayı bir türlü göstermiyor, gösteremiyor. Yani bu süreçleri iyi bilen herkesin içi hâlâ rahat değil, hatta ürperiyor.

    Hâlâ neredeyse her gün 50-100 civarında insanımızı kaybediyoruz. Hâlâ yoğun bakımlarımızda yaşam mücadelesi veren insanlarımız var. Gecesini gündüzüne katıp onlara şifa vermeye çalışan sağlıkçılarımız iki aydan fazla bir zamandır hâlâ evlerine dönemediler. Kan ter içinde fedakârca çalışmayı sürdürüyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Peki o zaman bu acelecilik, bu sabırsızlık neden? Bu rahatlığın, bu vurdumduymazlığın sebebi ne? Tekrar ve bıkıp usanmadan hatırlatacağım: ‘Yeni normal’ hiçbirimizi gevşetmemeli. Hiç kimseyi atalete sokmamalı. Herkes ‘2M kuralı’na koşulsuz, itirazsız uymalı. Çok gerekli değilse sokağa çıkmamalı, eğer çıkacaksa eve tekrar girene kadar “mesafeler korunmalı, maskeler takılmalı...”

    İYİ HABER: ANTİKOR İÇERİKLİ BİR AŞI MI GELİYOR

    İtalyan ilaç ve biyoteknoloji firması TAKİS bünyesinde çalışan bilim insanları yeni koronavirüsün bize hasta etmesine engel olabilecek güçte bir ‘antikor molekülü’ geliştirdiklerini açıkladılar. Bu antikor virüsün insan hücresine girmesini sağlayan sivri uçlu proteinini (spike protein) hedef alıyor. Neticede de virüsü adeta felç edip etkisiz hale getirebiliyor. Araştırmacılar bu antikorları farelerde ürettiklerini ve yakında insanlarda denemeye başlayacaklarını açıkladılar. Antikorun uygulanması kas içine aşı şeklinde yapılıyor. Eğer beklentiler gerçekleşirse bu gerçekten de harika bir haber.

    BİR UYARI: SAVUNMASIZLAR KORUNMAYA DEVAM ETMELİ

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Daha önce de yazdım ama hatırlamamızda fayda var, COVID-19 bazı kişilerde Allah korusun yaşamı tehdit edebilecek düzeyde ağır seyir gösterebiliyor. Bunlara kısaca “yüksek riskli kişiler” deniyor. Yaşı 65’i geçenler, hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp, böbrek, karaciğer ve veya solunum yetmezliği çekenler, bağışıklık bozukluğu olanlar, bağışıklık baskılayıcı ilaç kullananlar, halen kanser tedavisi altında olanlar, diyaliz hastaları ve organ nakli yapılanlar bu grupta yer alan insanlarımız. Onların korunma konusunda özellikle dikkatli olmaları şart.

    BİR UYARI: ÇİLEĞİ ISKALAMAYIN

    Daha önce Ahmet Hakan da köşesinde yer verdi, baharın o en güzel şiirine... “Dağlarına bahar gelmiş memleketimin” diyen o harika Ahmet Arif dizelerine. Ben de iflah olmaz bir Ahmet Arif hastası, bahar tutkunuyum. Bahar geldi mi benim de dilime anında aynı dizeler takılır. Ve bir de her bahar, beni şu üç şey de çoook heyecanlandırır... Dahası, eğer farkına varmamışsam baharın, o üç şey beni anında uyandırır: Çilek, kiraz ve yeşil erik... Ama öncelikle çilek ve illaki çilek! Yaşadığımız günler tam da çılgın bir ‘çilek zamanı’dır.. Gelin beni dinleyin, bu bahar tıka basa antioksidan, gırtlağına kadar vitamin ve mineral yüklü bu muazzam lezzeti pas geçmeyin...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    BİR SORU: NİYE AĞRI KESİCİ DEĞİL DE KARANFİL YAĞI

    Malum, korona korkusu nedeniyle diş hekimlerine gitmeye korkuyoruz. Peki bu durumda dişi ağrıyanlar ne yapacaklar? O ağrıdan nasıl kurtulacaklar? Birkaç gün önce televizyonda izlediğim genç bir diş hekimi arkadaşım, diş ağrısı çekenlere karanfil yağı önerince aklıma hemen şu soru geldi: Neden basit ama etkili bir ağrı kesici değil de karanfil yağı? Elinizde karanfil yağının ağrı kesici olarak etkili olabileceğini gösteren net ve açık bir bilimsel delil var mı? Anlaşılan o ki ‘ot-çöp’ ticaretinden bazı diş hekimlerimiz de etkilenmişler. Üzüldüm!

    ÖNEMLİ: TV MUHABİRLERİNDEN BİR RİCAM VAR

    Maskesizlere lütfen mikrofon uzatmayın. Eğer uzatmışsanız, o mikrofona birini maskesiz konuşturmuşsanız lütfen dezenfekte etmeden yeniden kullanmayın. Zira mikrofonu kaplayan sünger örtünün anında bir ‘virüs cenneti’ne dönüşme ihtimali var.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow