Duyguların karşı tarafa nasıl aktarıldığı önemli
Duyguların düşünerek ifade edilmesi gerektiğine dikkat çeken Koç, “Alışmaya çalıştığımız hatta zaman zaman zorlandığımız bu karantina sürecinde hoşumuza gitmeyen bizi rahatsız eden yaşantılar olacaktır. Bizler de doğal olarak tepki vereceğiz. Önemli olan bunu karşı tarafa nasıl aktardığımız. Öfkelenmek ile öfkeli tepki vermek farklı şeylerdir. Herkes gibi siz de öfkelenebilirsiniz, bu olağan bir durumdur ama yıkıcı, harap edici bir öfke varsa ortada çözülmesi gereken bir sorun vardır” dedi.
Öfkenin miktarı dikkate alınmalı
“Öfkenin mi bireyi yönettiğinin yoksa bireyin mi öfkeyi yönettiğinin anlaşılabilmesi için kişinin önce kendini tanıması gerekir” diyen Sedef Koç, “Bir olaya öfkeyle yaklaşılabilir ama aslında altında yatan ciddi bir üzüntü, korku veya değersizlik hissi de olabilir. Her konuda olduğu gibi öfkenin de miktarı önemli. Yoğun öfke atakları yaşanıyorsa, kişi her an patlamaya hazırsa, öfke uygun olmayan şekilde dışarı yansıtılıyorsa veya bastırılmaya çalışılarak içe hapsediliyorsa yine sağlıksız bir durumdan söz edebiliriz. Karantina döneminde hemen hepimiz evde kalmaya özen gösterdik. Bu dönemi anlatırken pek çok kişinin ailesiyle, partneriyle fazlaca vakit geçirdiğinden, bunun avantajından söz ediyoruz. Çoğu insan hayat telaşıyla birlikte kendisine ve ailesine yeterince vakit ayırmakta zorlanıyor. Koronavirüsten dolayı bir arada kalmak durumunda kalınınca krizi fırsata çevirmek olarak yorumladık. Ancak bu süreç iyi yönetilemezse tam tersi, fırsat krize çevrilmiş olur. Olası krizleri önlemek için empatik yaklaşımla hareket edilmeli” uyarısında bulundu.