hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Şeker hastalığı ilerleyen dönemde böbrek nakline götürüyor

    Şeker hastalığı ilerleyen dönemde böbrek nakline götürüyor
    expand
    KAYNAK DHA

    Türkiye'de böbrek yetmezliğinin en sık nedeninin şeker hastalığı olduğunu belirten Böbrek Nakli Sorumlu Hekimi Doç. Dr. Gökhan Ertuğrul, “Şeker hastalarının neredeyse yüzde 40’ında herhangi bir aşamadaki böbrek hastalığı gelişir. Böbreğin süzme fonksiyonu azaldıkça hastalar klinik bulgu vermeye başlarlar. Bunlar şeker ölçümlerinde ileri derece bozukluk, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, tansiyonda yükselme, dokularda ödem, idrarda azalma ve renk değişikliği ile gece idrara çıkmadır” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Böbrek yetmezliği ile ilgili uyarılarda bulunan Doç. Dr. Gökhan Ertuğrul, kronik böbrek yetmezliğinin beş aşamasının bulunduğu söyledi. Doç. Dr. Ertuğrul, “5’inci ve son aşama böbrek fonksiyonlarının vücudun ihtiyaçlarını karşılayamadığı dönem olup son dönem böbrek yetmezliği olarak tanımlanır. Son dönem böbrek yetmezliği olan bu hastalara diyaliz veya transplantasyon yapılmak zorundadır” diye konuştu.

    İLK BULGULARA DİKKAT

    Ülkemizde son dönem böbrek yetmezliğinin en sık nedeninin diyabet olduğuna işaret eden Doç. Dr. Ertuğrul, “Şeker hastalarının neredeyse yüzde 40’ında herhangi bir aşamadaki böbrek hastalığı gelişir. Böbreğin süzme fonksiyonu azaldıkça hastalar klinik bulgu vermeye başlar. Bunlar şeker ölçümlerinde ileri derece bozukluk, halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, kansızlık, tansiyonda yükselme, özellikle göz kapaklarında, ayak bileklerinde ve bacakta şişlik, idrar miktarında azalma, idrarda renk değişikliği ve gece idrara çıkmadır. Türk Nefroloji Derneği verilerine göre 2019 yılı sonu itibariyle ülkemizde son dönem böbrek yetmezliğine bağlı diyaliz ve transplantasyon yapılan hasta sayısı 83 bin 783 olarak bildirilmiştir. Bunlardan yüzde 73.2’si hasta hemodiyaliz, yüzde 3.9’u hasta periton diyalizi tedavisi alırken, yüzde 22.9’u ise transplantasyon sonrası takip edilmektedir” ifadelerini kullandı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    EN ETKİLİ TEDAVİSİ BÖBREK NAKLİ

    Doç. Dr. Ertuğrul, sözlerine şu şeklide devam etti:

    “Hemodiyaliz tedavisi gören hastaların yüzde 80’ine haftada 3 gün ortalama 3 ila 4 saat diyaliz yapılmak zorundadır. Yine Türk Nefroloji Derneği’nin verilerine göre diyaliz tedavisi gören hastaların en sık ölüm nedeni kalp ve damar hastalıklarıdır. En sıkta geçirilen kalp krizine bağlı ölüm gelişmektedir. Bunu enfeksiyon hastalıkları takip eder. Bu nedenle son dönem böbrek yetmezliğinin yaşam süresi, hayat kalitesi ve maliyet açısından en iyi tedavi şekli böbrek naklidir. Böbrek nakli canlı vericiden veya kadavra vericiden yapılır. Organ bağışındaki yetersizlik nedeniyle ne yazık ki ülkemizde daha çok canlı vericiden böbrek nakli yapılmaktadır. Böbrek nakli sonrası hastalar ortalama 5 ila 7 günde taburcu edilmektedir. Taburculuk aşamasındaki hastalara evde dikkat edilmesi gereken hususlar özellikle de ilaç kullanımı ile ilgili bilgiler dikkatlice anlatılır. Şeker hastalığı için Özel Eğitim Hemşiresi tarafından gerekli eğitimler verilir. Tedaviye uyum tüm hastalarda çok önemlidir. Özellikle immunsüpresif ilaçların alınmaması takılan organın kaybına kadar gidecek ciddi problemlere yol açar.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    NAKİL SONRASI KAN ŞEKERİNİN İSTENİLEN SEVİYELERDE TUTULMASI İÇİN DİYABET TEDAVİSİ VE DİYET ŞART

    Böbrek nakli sonrası hastaların diyabet tedavisine ve diyete harfiyen uyması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Ertuğrul, sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Ayrıca hastalara sosyal yaşam ve görülebilecek komplikasyonlar hakkında gerekli tüm bilgiler verilir. Böbrek nakli sonrasında taburcu olan hastanın kaliteli bir yaşam sürmesi için nakledilen organın fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla düzenli aralıklarla, ömür boyu, poliklinik takip süreci başlar. Bu takip sürecine hastanın iştiraki son derece önemlidir. Çünkü komplikasyonlara erken dönemde tanı koymak ve tedavi etmek esas amaçtır. Ancak böylelikle takılan organın ve dolayısıyla hastanın sağkalımını artırmak mümkün olabilmektedir. Ayrıca her kontrolde evdeki şeker ölçümleri dikkatlice incelenip tedavide değişiklik yapılıp yapılmamasına karar verilmektedir. Böylelikle hastanın kan şekerinin istenilen seviyelerde olması sağlanarak takılan yeni organında zarar görmesi engellenir.”

     

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow