hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Şeb-i Arus nedir? Mevlana Celaleddin Rumi ölüm yıl dönümü

    Şeb-i Arus nedir Mevlana Celaleddin Rumi ölüm yıl dönümü
    expand

    Mevlana Celaleddin Rumi ölüm yıl dönümü olarak bilinen Şeb-i Arus, nedir? Şeb-i Arus'un Farsçadaki anlamlı haber içeriğinde yer alırken, Mevlana Celaleddin Rumi'nin hayatı ve yaşadıkları...

    Şeb-i Arus nedir?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şeb-i Arus, Farsça bir tamlama olup 'Düğün Gecesi' anlamına gelir. Mevlana Celaleddin Rumi, 17 Aralık 1273 tarihinde öldü. Şeb-i Arus kelimesi bizzat Mevlana'nın şiirinde geçer: Bizim ölümümüz, ebedî bir düğündür.

    Şeb-i Arus törenleri

    Edebiyat Tarihçisi Abdulbaki Gölpınarlı, Şeb- Arus törenleri açıklaması: Mevlânâ'dan, hatta Selahaddin-i Zerkubi'den itibaren cenazelerin neyler çalınarak, davullar ve mazharlar (kenarı zilsiz defler) dövülerek, besteler okunarak ve sema edilerek götürülmesi adet olmuştu. Mevlânâ'nın zamanında bile şeriatçılar buna şiddetle itiraz ediyorlardı, fakat dinleyen yoktu ve Mevlânâ'nın nüfuzu hepsini susturmuştu. Sonraları medresenin galebesi, âyin okunup ney ve kudüm çalınmasını, ancak cenazenin yıkandığı ve kefenlendiği zamana hasretti. Dışarıdayken cenaze ism-i Celal ile götürülürdü.

    “Mevlânâ'nın vefatının kameri seneyle her yıl dönümü gecesi, Konya'da meydan odasının önündeki havuzun başına hasırlar, halılar serilir, herkes toplanır, âyinler okunur, meyveler yenir, sohbetler edilir, böylece bir sema meclisi kurulurdu. Sonunda bir gülbank[45] çekilerek bu hususi âyin-i cem'e son verilirdi. O geceye 'düğün ziyafeti gecesi' anlamına gelen “şeb-i urs” denirdi. Bu yüzden havuzun adına da “şeb-i urs havuzu” denmişti. Bu söz, halk arasında, 'gelin-gerdek gecesi' anlamına gelen ve aynı mânâyı ifade eden “şeb-i arus” şeklini almıştı. Mevlânâ'nın vefat yıldönümü kışa rastlarsa bu tören meydan odasında icra edilirdi. Görülüyor ki Mevlânâ'nın vefatı Mevlevilerce bir vuslattı ve o gece bir gerdek gecesiydi.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Mevlana Celaleddin Rumi'nin ölümü üzerine yazdığı o ünlü şiiri

    17 Aralık gecesi vefat eden Mevlana Celaleddin Rumi, ölmeden önce yazdığı beyit, gönüllerde yer edinmiştir. İşte Mevlana'nın o ünlü beyiti: 

    Vefâtımızdan sonra mezarımızı yeryüzünde arama

    Bizim mezarımız âriflerin gönüllerindendir.

    Mevlana Celaleddin Rumi'nin hayatı

    Mevlâna, 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur.

    Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında 'Bilginlerin Sultanı' ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur.

    Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sultânü'l-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

    Mevlana'nın uğradığı diyarlar 

    Sultânü'l-Ulemâ Nişâbur'dan Bağdat'a ve daha sonra Kûfe yolu ile Kâbe'ye hareket etti. Hac farizasını yerine getirdikten sonra dönüşte Şam'a uğradı. Şam'dan sonra Malatya, Erzincan, Sivas, Kayseri, Niğde yolu ile Lârende'ye (Karaman) geldi. Karaman'da Subaşı Emir Musa'nın yaptırdıkları medreseye yerleşti.

    Mevlana ne zaman evlendi?

    1222 yılında Karaman'a gelen Sultânü'l-Ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldı. Mevlâna 1225 yılında Şerefeddin Lala'nın kızı Gevher Hatun ile Karaman'da evlendi. Bu evlilikten Mevlâna'nın Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi adında iki oğlu oldu. Yıllar sonra Gevher Hatun' u kaybeden Mevlâna bir çocuklu dul olan Kerra Hatun ile ikinci evliliğini yaptı. Mevlâna'nın bu evlilikten de Muzaffereddin ve Emir Alim Çelebi adlı iki oğlu ve Melike Hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu yıllarda Anadolu'nun büyük bir kısmı Selçuklu Devletinin egemenliği altında idi. Konya ise bu devletin başşehri idi. Konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. Kısaca Selçuklu Devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı Alâeddin Keykubad idi. Alâeddin Keykubad, Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled'i Karaman'dan Konya'ya davet etti ve Konya'ya yerleşmesini istedi.

    Bahaeddin Veled, sultanın davetini kabul etti ve Konya'ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldi. Sultan Alâeddin onu muhteşem bir törenle karşıladı ve ona ikametgâh olarak Altunapa (İplikçi) Medresesi'ni tahsis etti.

    Sultânü'l-Ulemâ, 12 Ocak 1231 yılında Konya'da vefat etti. Mezar yeri olarak Selçuklu Sarayı'nın Gül Bahçesi seçildi. Günümüzde müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı'na bugünkü yerine defnedildi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sultânü'l-Ulemâ ölünce talebeleri ve müridleri bu defa Mevlâna'nın çevresinde toplandılar. Mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. Gerçekten de Mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, İplikçi Medresesi'nde vaazlar veriyordu. Medrese kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

    Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te 'mutlak kemâlin varlığını' cemalinde de 'Tanrı nurlarını' görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

    Yaşamını 'Hamdım, piştim, yandım' sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadrettin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

    Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen 'Şeb-i Arûs' diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

     

     

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow