Elektrik ilk buraya gelmiş
Tarsus efsanelerin birbirine karıştığı, her taşının altında ayrı bir kültür katmanı olan çok zengin bir kent. Hatta öyle kalkınmış ve refah bir kent olmuş ki zamanında, Türkiye’deki elektrik enerjisi ilk kez 1902’de Tarsus’ta kurulan santral ile üretilmeye ve yurt genelinde kullanılmaya başlanmış. II.Abdülhamid döneminde kurulan santral sayesinde İstanbul’da elektrik yokken Tarsuslular gayet medeni şartlarda yaşamaya başlamışlar. Tarsus’un zengin mimarisini yansıtan eski mahallelerinde dolaşırken tanıştığımız Cafe Maça’nın sahibi Yener Bey, Tarsus’un eski görkemli günlerini böyle anlatıyor. Ancak Tarsus’un günümüzde bu zenginliği kaybettiğini düşünüyor. Çok değil 20 sene önce kentte sinema salonları olduğunu, Adana ve Mersin’den insanların kültür ve sanat faaliyetlerine katılmak için Tarsus’a geldiğini ancak şimdilerde bir Tarsuslu olarak bir sanat etkinliğine katılmak için Adana veya Mersin’e gitmek zorunda olduğunu söylüyor. Başlı başına bir kültür hazinesi olan Tarsus için bu söylenenler kuşkusuz düşündürücü.
Dünyanın en büyük üç mutfağı burada
Tarsus’u adımlarken bölgenin yemek kültüründen bahsetmemek mümkün mü? Akdeniz, Türk ve Ortadoğu mutfaklarının leziz bir karışımı olan Tarsus mutfağına Tarsus kebabı damgasını vuruyor. Humus ise sıcak ve bol tereyağlı sunumuyla bildiğimiz humustan biraz farklı. Tatlılarda ise kerebiç, karakuş ve cezerye gibi bu yöreye ait özel lezzetleri tadabilirsiniz. Ben tercihimi kentin en eski lokantalarından biri olan Kebapçı Eyüp’ten yana yaptım. 1900’lerin başından bu yana aile boyu kebapçılık ile uğraşan bu sıcak lokantada kadın-erkek Tarsuslular akşamın geç saatlerine dek yemek yiyor, sohbet ediyor. Dileyen içkisini içiyor. Kimse kimseye karışmıyor, yan gözle bakmıyor. Geleneksel el kıyması kebabın ve başta humus ve tarator olmak üzere enfes mezelerin tadına bakmadan dönmemekte fayda var!