hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten Brunson kararı açıklaması

    { title }

    SONRAKİ VİDEO

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik rahip Brunson'un tahliyesiyle ilgili konuştu. ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı Mike Pence'in önceki açıklamalarını hatırlatarak, "Dayatmalara prim verilmedi. Tabii ki Türkiye'nin bu dayatmalar karşısında ya da onların verdiği bir takvimle hareket etmesi söz konusu değildir" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik Adana'da düzenlediği basın toplantısında konuştu. Çelik, rahip Brunson'un serbest kaldığı mahkeme kararı ile yerel seçim ittifakına ilişkin konuştu. Ömer Çelik'in açıklamaları şöyle:

    MHP ile ittifak görüşmeleri

    "Söylediğimiz takvim aynen devam ediyor. Genel Başkan Vekilimiz Numan Kurtulmuş ve Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Özhaseki muhataplarıyla görüştüler. Dışarıya da yansıdığı gibi önce heyetlelr bir araya gelecek, genel  başkanlara sunum yapacak, daha sonra genel başkanların bu gündemle ilgili bir araya gelmesinin söz konusu olduğunu söylemiştik. 

    Sayın Cumhurbaşkanı da 'Macaristan sonrası olabilir' demişti. Şu anda da arkadaşlarımız bu görüşmeyle ilgili sunumlarını genel başkanlara yaptılar. Cumhur İttifakı'nın yerel seçimlerde bir formüle dönüşüp dönüşmeyeceği, nasıl bir formüle dönüşeceği kendi doğal akışı içinde devam ediyor. Orada bir sıkıntı yok. İttifaka verilen önem her iki tarafça da ifade ediliyor. İttifakın her somut olayda nasıl bir  sonuca evrileceğiyle ilgili çalışmalar sürüyor. Arayış sürüyor. Yerel seçimlere dönük olarak bir formül üretilebilir mi çalışmaları sürüyor. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Görüşmeyi gerçekleştirdiklerinde evet biz heyetler olarak konuşacaklarımızı konuşup bir sunum aşamasına geldik dediklerinde genel başkanlara sunum yapılacak. Programların uygunluğuna göre genel başkanların bir araya gelmesi konusu gündeme gelecek. Orada bir aksama yok, kendi akışı içinde sürüyor."

    Brunson kararı 

    Eleştirileri takip ediyorum. Genel olarak bir değerlendirme yaptığımızda başından bugüne kadar bakıldığında şu net bir şekilde görülebilir. Türkiye'de bu olay gündeme geldikten sonra Amerikan tarafının tweet'lerini hatırlayalım. 'Şu gün şu saate kadar bırakılmazsa şu tavrı koyacağız', 'ilişkilerin arasına bir takım engellerin çıkarılması için politikalar üreteceğiz', 'yaptırımlar uygulayacağız' diye ABD Başkanı ve Başkan Yardımcısı tarafından açıklamalar yapıldı. Son derece yadırgadığımız bir şekilde saat verdiler, 'şu gün serbest bırakılması' diye. Arkasından iki bakanımıza dönük bir karar aldılar. Hatırlarsınız, Başkan Yardımcısı Pence, bir yerdeki konuşmasında geçen Türkiye karşıtı ifadelerini tweet haline getirdi ve günlerce orada tuttu. Tabii ki Türkiye'nin bu dayatmalar karşısında ya da onların verdiği bir takvimle hareket etmesi söz konusu değildir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Cumhurbaşkanımızın buradaki baştan beri tavrına bakıldığında hiçbir şekilde bu dayatmalara prim vermeyen, bu dayatmaları önemsemeyen ve Türkiye'nin kendi yoluna gitmesinin, kurumların kendi kararlarını vermesi, kendi  takvimlerine uyması konusunda bir tutum aldığı ortadadır. 

    Brunson kararına eleştirilere yanıt

    Gelinen aşamada yargısal akış en azından şu safhada tamamlandı, bu şahsa suçu sabit görülerek belli  oranda bir ceza verildi. Yattığı süreye sayılarak salıverildi. Gelinen noktada karşı taraf da bunu temyize götüreceğini söyledi. Bu safhada yargısal akış tamamlandı ama diğer aşamalar devam edecek. Burada ortaya çıkan eleştirilerin ortak noktası nedir? Bir dayatma sonucunda serbest bırakıldığı şeklindedir. Bu sürecin iyi takip edilmemesinden kaynaklanan bir yaklaşım. Dikkat ederseniz ilk açıklamaların yapıldığı günlerde, Amerikan Başkanı ve Yardımcısının en başından beri gün ve saat vererek, Türkiye'yi hiçbir şekilde kabul etmeyeceğimiz bir dille tehdit etmeye kalkışarak, haddini aşarak yaklaşımlar ortaya konduğunda bunların hiçbirine prim verilmedi. 'Dayatmalar neticesinde bu karar verildi' diyenlerin dikkat etmesi gereken şey şudur: O tweet'ler atıldığı zaman Türkiye'yi birileri, haddini aşan bir şekilde tehdit etmeye kalktığında, bunların hiçbirine Türkiye ve Cumhurbaşkanımız tarafından prim verilmedi, ciddiye alınmadı. Bu dayatmalara karşı Türkiye'nin bir adım atmayacağı açık ve net şekilde söylendi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yabancıların Türkiye'de yargılanmasıyla ilgili konuların uzun bir tarihi vardır. Geçmişte nasıl davranılmış, bugün nasıl davranılmış, bunun bir mukayesesinin yapılması için bazı arkadaşlarımızın hafıza tazelemesinde fayda vardır. Çok ilginçtir geçmişte Türkiye'de ABD vatandaşlarının, yabancıların yargılanması söz konusu olduğunda çeşitli hükümetler döneminde yaşananlar çok ilginçtir. Fahir Armaoğlu'nun kitaplarında da bu ayrıntılı şekilde anlatılır. Bunlara bakılmasında fayda vardır. Bu son durum, son derece ayrıksı bir durumdur. Tüm bu dayatmalara ve haddini aşan ifadelere karşı başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'nin hiçbir makamı prim vermemiştir. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    'Türkiye dayatmalara teslim olmamıştır'

    Yargısal akışın kendi doğası ve ritmi, kendi takvimi içinde akmasının altı çizilmiştir. Belli dayatmalar neticesinde bu kararlar alınacak olsaydı, o dayatma ifadeleri ortaya çıktığı, eş zamanlı olarak Türkiye'ye ekonomik saldırılar yapıldığı zaman bu kararlar alınırdı. Dolayısıyla Türkiye bu dayatmalara teslim olmamış tam tersine milli onur, milli haysiyet ve kendi milli çıkarları temelinde, Türkiye'nin ve kurumların egemenlik haklarının korunması temelinde tutumunu sürdürmüştür. 

    'Amerikan yönetimi yerine eleştiriyi içeri yöneltiyorlar'

    Maalesef bu olayda da devam eden yanlış bir tutum var. Amerikan yönetiminin kullandığı üslubu eleştirmek yerine eleştiriyi içeriye yönlendiriyorlar. Halbuki dikkat edin dünden itibaren Trump'ın attığı tweet'lerden Başkan Yardımcısı Pence'in attığı tweet'lere kadar bunu bir teolojik siyaset diline dönüştürmeye çalıştıkları, kendi iç politikaları çerçevesinde kullandıkları çok açıktır. Esas eleştirilmesi gereken budur.

    'Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit etmek kimsenin haddine düşmez'

    Amerikan yönetiminin de şunu anlamış olması gerekir ne Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ne kurumları ve hükümeti hiçbir şekilde bu dayatma diliyle muhatap olmaz, bu haddini aşan dile herhangi bir prim vermez. Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit etmek kimsenin haddine düşmez. Netice itibarıyla ne olmuştur? Bunları söyledikleri zaman, en ağır saldırılarla birlikte eş zamanlı ortaya koydukları zaman Türkiye'de buna hiçkimse prim vermemiştir. Amerikan yönetiminin bu dili hiçbir ülkeye, hele Türkiye'ye karşı hiçbir şekilde kullanmamaları gerekir. Eğer bu dil vasıtasıyla sonuç aldıklarını düşündükleri ülkeler varsa şunu bilsinler, Türkiye'nin milli onuru, haysiyeti her şeyin üzerinde gelir. Bu dilin yeryüzünde işleyeceğini düşünüyorlarsa, bu dilin işlemeyeceği yegane ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir. Amerikan yönetiminin dayatmalarla, ekonomik saldırılarla ortaya koyduğu bu dile prim verilmediğini görmesi, bu dönemden bir özeleştiri yaparak anlamlı bir safhaya geçmesi gerekir. 

    'Türkiye hiçbir taviz vermemiştir'

    Bu gelinen nokta bir şeyi daha göstermiştir o da şudur: Bu tip olaylar olduğunda muhalefetin belli kesimleri Türkiye Cumhuriyeti'ni savunmak yerine derhal dışarıyla birlikte saf tutuyorlar. Bu maalesef dün Twitter'da çeşitli milletvekillerinin yazdıklarında da görülmüştür. Şunun unutulmaması gerekir, burada Amerikan yönetimi hiçbir şekilde şimdiye kadar ki uluslararası hukuk diline, demokratik tutuma uymayan bir tavır ortaya koymuştur. Amerikan yönetiminin de bundan ciddi bir ders alması gerekir. Türkiye hiçbir taviz vermemiştir. Dayatmaların haddini aşan bir şekilde ifade edildiği yerde bile geri adım atmamıştır. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı kurumların kendi doğal akışı içinde çalışmasını güçlü bir şekilde savunmuştur. Gelinen noktada verilen karar ortadadır, bundan sonra da süreç aynı ritmi içerisinde işleyecektir.

    Cemal Kaşıkçı'nın ortadan kaybolması

    Bizzat Cumhurbaşkanımız büyük bir hassasiyetle bu konuyu takip ediyor. Kurumlarımız kendi çalışmalarını yürütüyorlar. Başsavcılığın yürüttüğü bir çalışma da var. İki ayaklı bir soruşturma yürüyor. Birincisi Türkiye'nin kendi müstakil soruşturma yürüyor. İkincisi de Suudi makamları Türkiye ile işbirliği yapmak istediler. Bu işbirliği de olumlu karşılandı. Bu çok vahim bir meseledir. Saygın bir gazetecinin öldürülmesiyle ilgili son derece spekülatif iddialar vardır. Dış basında da bizim basınımızda da bazı isimler üzerinde yoğunlaşma vardır. Bunların resimlerini de yayınlıyorlar. Bunlar tabii iddiadır ama bunların üzerine güçlü bir şekilde yoğunlaşılacaktır.

    'Asla kabul etmeyeceğimiz bir eylemdir'

    Şunu unutmamak gerekir, böylesi bir eylem aslında demokratik dünyanın bütün değerlerine saldırıdır. Asla affedilemeyecek, üstü örtülemeyecek bir eylemdir. Kuşkusuz Viyana Sözleşmesine göre o ülkenin toprağı sayılabilecek bir alanda bu eylemin yapılmasına dair tartışmalar var. Bunlarla ilgili soruşturmalar bu çerçevede yürütülecektir. Bu bizi doğrudan ilgilendirmektedir. Kendi topraklarımızın içinde olan bir bölgede bu eylemin gerçekleşmesi, şahsın kaybolması söz konusudur. Şahsın belli bir mekana girdiği ve o mekandan çıkmadığı görülmektedir. Bunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Her türlü spekülasyondan uzak olarak, olayın açığa çıkması için çalışmalar sürdürülüyor. Bu Türkiye Cumhuriyeti'nin asla kabul etmeyeceği bir eylemdir. Bu eyleme karışanlar varsa kuşkusuz bunun ağır sonuçları olur. Kuşkusuz bu sadece bu eylemi yapanlarla Türkiye Cumhuriyeti arasında değildir. Bu demokratik dünyayla, uluslararası kurumlarla bu eylemi yapanlar arasında bir meseledir. Dünyanın her tarafında bu konuya dönük hassasiyet gösteriliyor.

    Hassasiyetimiz yüksektir. Yapılanlarla ilgili günübirlik bilgi verilmemesi hassasiyetimizin tavsadığı anlamına gelmemektedir. Çok yüksek bir dinamizmle bu çalışmalar yürütülüyor. Eninde sonunda bu eylem nasıl olmuştur, kimler yapmıştır, saygın bir gazeteci nasıl kaybolmuştur ortaya çıkacaktır. Cumhurbaşkanımız da söyledi, 'Çalışmalar tamamlandıktan, belli sonuçlara varıldıktan sonra bunu bütün dünyayla paylaşacağım' dedi. Dolayısıyla kimsenin şüphesi olmasın, bu meseleyi sonuna kadar takip edip açığa çıkaracağız."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow