Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı'dan net mesaj: Ülkemizin yanındayız

Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı, Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in sorularını yanıtladı. ‘Sosyal medya’ yerine ‘sanal medya’ tabirinin kullanılmasına ilişkin dikkat çeken bir açıklamada bulunan Yancı, özellikle dezenformasyonla mücadele konusunda, "Ülkemize zarar verecek her işe, kişiye, olaya karşıyız. Ülkemiz için yararlı olan neyse onun yanındayız. Biz kadına şiddete karşıyız, her türlü canlıya şiddete karşıyız. Ayrıca sanal medyadaki bütün dezenformasyona, ayrıştırmaya da karşıyız" ifadelerini kullandı.
Demirören Medya TV Grup Başkanı Murat Yancı ile sohbetimizin ikinci kısmında sosyal medyayı da konuştuk. Grupta artık ‘sosyal medya’ sözü yerine neden ‘sanal medya’ tabirinin kullanıldığı konusundaki açıklaması ise özellikle bu mesleğe adım atmaya hazırlanan gençler için önemli bir ders niteliğinde.

Demirören Grubu’nun ekranlarında sosyal medyaya artık ‘sanal medya’ denilmeye başlandı. Bu sizden çıkan bir fikir sanırım?
Sosyal medya başlangıçta çok pozitif algılanıyordu ama son dönemde gördük ki bunlar gerçek medya değil. Sosyal medya, maalesef aklınıza gelebilecek her türlü kötü ve zararlı görüntüyü, suça teşvik eden içerikleri yayınlıyor. Biz medya kuruluşları olarak RTÜK kurallarına uyuyoruz, uymazsak zaten buna uygun ceza geliyor. Bizler hassas yayıncılık yapıyoruz. Ama sanal medyada herhangi bir kural yok. Örneğin kadına şiddetle ilgili, anlatmak bile istemediğim görüntüler birçok platformda sansürsüz yayınlanıyor. Çocuklar, kadınlar, herkes bu içeriklere maruz kalıyor. Hiçbir yaptırım yok ve ciddi bir risk var. Asıl ana akım medyanın değil bunun konuşulması lazım. Çünkü ana akım medya kuruluşlarımızda hassasiyet var. Bir diziyi yaparken binlerce detayı düşünüyoruz: “Bu sahne topluma zarar verir mi, bir kesimi olumsuz etkiler mi?” diye buna bakıyoruz. k Bir denetim olması gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Sanal medyada, herhangi bir hesabın üzerinde denetim yok. Bu mecralarda uyuşturucuya, tetikçiye, kiralık katile ve her türlü sapkınlığa ulaşabiliyorsunuz. Bunlara hiç kimse müdahale etmiyor; özgürlük adı altında bu rezillik serbest bırakılıyor. İyi şeyleri kullanmak elbette mümkün. Örneğin Selçuk Bayraktar öncülüğünde hayata geçirilen NSosyal platformu çok önemli ve bize ait. Burada ‘bize ait’lik önemli. Aksi takdirde, örneğin Gazze olayında gördüğümüz gibi yabancı platformlar yazılımlarıyla içerikleri blokluyor; istediklerini siliyor. Yarın tamamen hâkim olduklarını düşünün: Kendi iletişim alanımızda olmayan mecralar, politikalarına veya ülkelerine uygun bulmadıkları içerikleri yansıtmayacaklar. Algoritmalarla istediklerini öne çıkaracak, istemediklerini arkaya itip görünmesini engelleyecekler.
"SANAL MEDYADAKİ DEZENFORMASYONA HER ZAMAN KARŞIYIZ"
Kırmızı çizgimiz ne?
Ülkemize zarar verecek her işe, kişiye, olaya karşıyız. Ülkemiz için yararlı olan neyse onun yanındayız. Biz kadına şiddete karşıyız, her türlü canlıya şiddete karşıyız. Ayrıca sanal medyadaki bütün dezenformasyona, ayrıştırmaya da karşıyız. Biz insanlarımıza da çok kıymet veriyoruz, ülkemize de. O yüzden sanal medyaya bu kadar hak etmediği bir hoşgörüyle yaklaşılırken ana akım medyaya acımasız davranmasın insanlar.

"HABERCİLİĞİN TEMELİ YAZILI BASINDIR"
Siz her ne kadar televizyoncu olsanız da yazılı basından geliyorsunuz. Gazeteler hakkında ne düşünüyorsunuz, ömürlerini tamamladılar mı?
Hâlâ gazeteyi gazeteden okuyan ve imza takip eden insanlardan biriyim. Kim ne yapmış, hangi haberi nasıl yapmış, görüyorum. Aslında yazılı basın çok kıymetli, çok önemli. Maalesef toplumun büyük kesimi bunun değerini anlamıyor. Şu anda en iyi ve en derinlikli haberlerin yazılı basından çıktığını görüyoruz. Yazılı basın olmazsa birçok şeyin arka planını, kulis bilgisini veya nasıl yapıldığını göremeyeceğiz.
Okuma kapasitesi düştü mü sizce?
Yazılı basın gerçekten bu işin temeli. İnsanlar zannediyor ki; ‘Instagram’dan okurum, YouTube’dan izlerim, yeter.’ Ama bu aynı şey değil. Gazete ve dergilerdeki derinlik başka bir şeydir. Kelime haznesi daraldığında düşünce kapasitesi de daralır. 200 kelimeyle düşünmek başka bir şeydir, 2 bin kelimeyle düşünmek başka bir şeydir. Tamamen farklı bir perspektif kazandırır. Maalesef bugün bu alanda geriye doğru bir eğilim var. Yazılı basının en önemli farklarından biri, okuyucusunun geçmişteki haberleri takip etmesi, kitap okuması ve kelime dağarcığını geliştirmesidir. Ne kadar geniş kelime haznen varsa, kendin, ailen ve ülken için o kadar çok şey yapabilirsin. O yüzden gazeteyi gazeteden okuyalım; kendimizi 200-300 kelimeyle sınırlamayalım, kendimizi geliştirelim.
"İŞGAL HER ZAMAN İLETİŞİMLE BAŞLAR"
Medya hak ettiği değeri görüyor mu sizce?
Özellikle ana akım medyaya ve gazetelere haksız eleştiriler yapıldığını düşünüyorum. Aslında bizim bu medya kuruluşlarını gözümüz gibi korumamız gerekiyor. Çünkü bunlar bizim ülkemize ait. Bizim ürettiğimiz ve bize ait içerikleri yayınlıyorlar. Eğer biz medyamızı korumazsak, yarın öbür gün onların yerini yabancı sahipli şirketler alacak. Benim sık sık söylediğim bir şey var, “Batı işgale her zaman iletişimle başlar.” Maalesef şu anda Batı, iletişimle her yeri işgal etmeye çalışıyor. Almanya’da geçtiğimiz günlerde bir belgesel yayınlandı, orada dijital işgalin ülkelere ne kadar zarar verebileceği anlatılıyordu. Hatta Almanya’nın ilk Dijitalleşme Bakanı Karsten Wildberger, “Eğer bu alanda özgürlük sahibi olmazsak teknolojimiz çok büyük tehlike altında kalacak” diye açıklama yaptı. Bizim de bu bilinçte olmamız gerekiyor. Dijital alanda milli olabilmek ve özgür kalabilmek çok önemli.

"DİZİ DİPLOMASİSİ İLE ÜLKEMİZİN İMAJINA KATKI SAĞLIYORUZ"
Peki bu bilinçte olmazsak bizi nasıl bir tehlike bekliyor?
Eğer farkında olmazsak, medya kuruluşlarımızın yerini yabancı şirketler alacak. Kendi medyamıza sahip çıkmaktan başka şansımız yok. Evet tabii ki eksiklerimiz var, hatalarımız da olabilir ama yaptığımız çok güzel işler de var. Bu medya kuruluşları Türkiye’ye büyük katma değer sağlıyor. Dünyanın dört bir yanında Türk dizileri izleniyor. Buna ‘dizi diplomasisi’ deniyor. Bu sayede Türkiye’ye sempati artıyor. Bir dönem ‘Gece Yarısı Ekspresi’ filmiyle Türkiye’nin imajı çok olumsuz etkilenmişti. Ama bugün, Türk dizileriyle ülkemizin imajı çok daha olumlu bir noktaya geldi.
Ne yapmamız gerekiyor?
Biz birlik ve beraberlik içinde olmalıyız. İktidar veya muhalefet fark etmez; vatandaş olarak, toplum olarak, hepimiz aynı gemideyiz. Son yıllarda ortaya çıkanlar gösteriyor ki, güçlünün hukukunun öncelikli olduğu bir dünya var; uluslararası adalet çoğu zaman eksik kalıyor. Katliamlar, soykırımlar yaşanıyor ve demokratik olduğunu iddia eden ülkeler kendi çıkarlarını kolluyor. Böyle bir ortamda bizim yapmamız gereken, birlik ve beraberlik içinde birbirimize sahip çıkmak. Hangi görüşten olursak olalım, Türkiye’ye sahip çıkmak. Kendi aramızda tartışabiliriz, fikirlerimizi söyleyebiliriz ama son tahlilde birlikteliğimizi korumalıyız. Siyaset değişir ama biz birlikte olmayı asla bırakmamalıyız.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR


İSTANBUL MARATONU TARİHİ 2025! İstanbul Maratonu ne zaman? Hangi yollar kapalı?

Deprem mi oldu, nerede, kaç şiddetinde? AFAD - KANDİLLİ RASATHANESİ 31 EKİM 2025 SON DEPREMLER LİSTESİ!

Ehliyet yenileme ücreti ne kadar, kaç TL, gerekli belgeler neler? Dikkat ehliyetini yenilemeyenler 7.438 TL ödeyecek! 2025 EHLİYET YENİLEME ÜCRETİ!

HAVA DURUMU SON DAKİKA 31 EKİM 2025 | İzmir, Ankara ve İstanbul'da bugün hava nasıl olacak? Meteoroloji il il hava durumu tahmin raporu!

SON DAKİKA | KARTALKAYA DAVASINDA KARAR VERİLDİ! Kartalkaya davasında karar ne oldu? 78 kişi hayatını kaybetmişti! Otel sahibi Halit Ergül'e...
