Tabloya göre, hem 2016 Eylül hem de 2017 Eylül ayında ihracatımız ve ithalatımız birlikte artmış. Ama önceki eylülde ihracatımız o ay yapılan ithalatın yüzde 71,3’ünü karşılarken, 2017 Eylül’de bu oran ancak yüzde 59,3 olarak gerçekleşmiş. Demek ki ithalatta geçen eylüle göre kayda değer bir artış var.
Tabi, sadece eylül aylarının mukayesesi yeterli değil; burada belki arızi bir durum var da diyebiliriz. Her ne kadar, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlar çok farklı bir sonuca işaret etmese de; geçen yılın ilk dokuz ay ve bu yılın ilk dokuz ay kümüle rakamlarına bakmak her koşulda daha sağlıklı olacaktır. Nitekim, yukarıdaki tablodan görüleceği üzere, ithalatın hızına yıl boyunca kimseler yetişememiş. Öyle olunca da, dış ticaret açığımız 2017 yılının ilk dokuz ayında, bir önceki yıla göre yüzde 27,9 oranında artmış.
Burada dikkat çekilmesi gereken belki de en önemli hususlardan bir tanesi, 2017 ilk dokuz aylık dönemde, ithal ettiğimiz yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ithalatı içindeki payı yüzde 14,7’yken; imalat sanayi ihracatımız içindeki yüksek teknoloji ürünlerin payının sadece yüzde 3,8 olarak gerçekleşmiş olmasıdır.
Yine dış ticaret dengesini olumsuz etkileyen bir diğer önemli ayrıntı, altın ihracatı 2017 yılı ilk dokuz ayında 2016 yılı aynı döneme göre 757 milyon USD düşerek 5,8 milyar USD’ye gerilemişken; altın ithalatının yüzde 282’lik dramatik bir artışla 3,4 milyar USD’den 13,2 milyar USD’ye yükselmiş olmasıdır.
Nihayet dış ticaret dengemizi bozan, ihracata kıyasla ithalattaki ilk dokuz aylık nisbi yükselişin diğer başat girdileri; yüzde 36’lık artışla enerji, yüzde 27’lik artışla yakıt ve gıda hariç hammadeler ve nihayet yüzde 24’lük artışla canlı hayvan ve gıda ithalatı olmuş.
Sonuç olarak, başka hiç bir dinamiği dikkate almadan; sadece ilk dokuz aylık performansımızın böyle devam etmesi halinde, 2017 dış ticaret açığımızın 70 milyar USD seviyesinde kapanacağını söylemek mümkündür. Bu da, aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, son iki yılın gerisine düşmek anlamına gelecektir. Bunun da, yüksek cari açığın olası menfi etkilerinden diğer makro ekonomik dinamiklere kadar, tüm ekonomimiz üzerinde öngörülen ve bugünden öngörülemeyen sonuçları olabilecektir.
Tabloya göre, hem 2016 Eylül hem de 2017 Eylül ayında ihracatımız ve ithalatımız birlikte artmış. Ama önceki eylülde ihracatımız o ay yapılan ithalatın yüzde 71,3’ünü karşılarken, 2017 Eylül’de bu oran ancak yüzde 59,3 olarak gerçekleşmiş. Demek ki ithalatta geçen eylüle göre kayda değer bir artış var.
Tabi, sadece eylül aylarının mukayesesi yeterli değil; burada belki arızi bir durum var da diyebiliriz. Her ne kadar, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlar çok farklı bir sonuca işaret etmese de; geçen yılın ilk dokuz ay ve bu yılın ilk dokuz ay kümüle rakamlarına bakmak her koşulda daha sağlıklı olacaktır. Nitekim, yukarıdaki tablodan görüleceği üzere, ithalatın hızına yıl boyunca kimseler yetişememiş. Öyle olunca da, dış ticaret açığımız 2017 yılının ilk dokuz ayında, bir önceki yıla göre yüzde 27,9 oranında artmış.
Burada dikkat çekilmesi gereken belki de en önemli hususlardan bir tanesi, 2017 ilk dokuz aylık dönemde, ithal ettiğimiz yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ithalatı içindeki payı yüzde 14,7’yken; imalat sanayi ihracatımız içindeki yüksek teknoloji ürünlerin payının sadece yüzde 3,8 olarak gerçekleşmiş olmasıdır.
Yine dış ticaret dengesini olumsuz etkileyen bir diğer önemli ayrıntı, altın ihracatı 2017 yılı ilk dokuz ayında 2016 yılı aynı döneme göre 757 milyon USD düşerek 5,8 milyar USD’ye gerilemişken; altın ithalatının yüzde 282’lik dramatik bir artışla 3,4 milyar USD’den 13,2 milyar USD’ye yükselmiş olmasıdır.
Nihayet dış ticaret dengemizi bozan, ihracata kıyasla ithalattaki ilk dokuz aylık nisbi yükselişin diğer başat girdileri; yüzde 36’lık artışla enerji, yüzde 27’lik artışla yakıt ve gıda hariç hammadeler ve nihayet yüzde 24’lük artışla canlı hayvan ve gıda ithalatı olmuş.
Sonuç olarak, başka hiç bir dinamiği dikkate almadan; sadece ilk dokuz aylık performansımızın böyle devam etmesi halinde, 2017 dış ticaret açığımızın 70 milyar USD seviyesinde kapanacağını söylemek mümkündür. Bu da, aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere, son iki yılın gerisine düşmek anlamına gelecektir. Bunun da, yüksek cari açığın olası menfi etkilerinden diğer makro ekonomik dinamiklere kadar, tüm ekonomimiz üzerinde öngörülen ve bugünden öngörülemeyen sonuçları olabilecektir.