hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Dr. Mithat Bülent Özmen Dr. Mithat Bülent Özmen

    Nereden çıktı bu yağmur?

    28.07.2017 Cuma | 15:47Son Güncelleme:

    Son bir ay içinde gök yarıldı üzerimize yağdı. Yürüdüğümüz yollarda yeri geldi yüzdük, yeri geldi şişme botlarla seyahat ettik. Gök kubbe yağmur olup, sel olup akmakla kalmadı; yumurta büyüklüğünde dolu oldu arabaların camlarını, içindekilerin yüreğini hoplattı. Ama sanki sebebi belli:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1.Atmosfer bizim hayatımız. O varsa varız, yoksa yokuz. Çünkü atmosfer hem güneş ışınlarını geçiriyor hem de ısıyı tutma özelliğiyle yeryüzünde ısı kaybına engel oluyor ve suların sıcaklığını dengede tutuyor (sera etkisi).

    2.Klasik ifadeyle biz havayı kirlettikçe, başta karbondioksit (CO2) olmak üzere ısı tutma özelliği olan atmosferdeki gazların miktarı artıyor. Bu da daha çok ısınan ve iklim değişikliğine kapıyı açan küresel ısınmaya kadar götürüyor işi. Sonrası sıcak hava dalgaları, uzun kuraklıklar, tropikal yağışlar, değişen ekosistem ve bunun yüksek maliyetli toplumsal ve ekonomik yansımaları.

    Peki, ne yapmalı? İşe ölçerek başlamalı. Yani ne kadar kirletiyoruz onun bir resmini çıkarmalı. Bu da yapılıyor zaten. Yani biz zaten havayı kirletirken arkamızda ölçülebilir bir iz bırakıyoruz. Bunun adına da Karbon Ayak İzi (KAİ) deniyor.

    KAİ, esasında üretim ve dolayısıyla tüketim faaliyetlerimiz sonucunda doğrudan veya dolaylı olarak ortaya çıkan sera gazı etkilerinin CO2 cinsinden ve ton veya metreküp şeklinde ifadesidir. Bunun tolere edilebilir seviyede olması da, tabi üretim, işleme, hizmet ve tüketim sürecindeki başta kamu olmak üzere tüm aktörleri doğrudan ilgilendiren ve sorumluluklarını gerektiren bir mesele.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ama biz kamuyu, üreticileri ve finans kuruluşlarını şimdilik bir tarafa koyup; nihai tüketici olarak gündelik hayatımızdaki alışkanlıklarımızın, bize nasıl tropikal yağış olarak dönebildiğine bakalım.

    - İmkânınız varsa tatile elbette çıkın ve fakat imkânınız varsa dahi uçağı daha az tercih edin.
    - Sadece tatile giderken değil mümkün olan her yere toplu taşımayla gitmeyi tercih edin. Araba kullanacaksanız, boş gitmeyin; eşi dostu da gideceği yere bırakın.
    - Bisikleti bir şekilde hayatınıza sokun.
    - Hayatınızın her alanına olabildiğince yenilenebilir enerjiyi sokun. Rüzgâr ve güneş mevcut haliyle de enerjiye dönüşmüş haliyle de canlı dostudur.
    - Koca koca TIR ve kamyonlarla el memleketlerinden taşınmışlar yerine, sebze meyvede yerli malı tüketin. Varsa imkânınız bir ağaç dikin; onun meyvesini yiyin, yedirin.
    - Mesela Bursa'da kesilmiş, biçilmiş ve dikilmiş gömleği söz gelimi İspanya'dan gelene tercih edin.
    - Odadan çıktığınızda ışığı söndürün, evden çıkarken TV'nin fişini çekin.
    - Daha ılık suyla duş alın.
    - Bulaşık ve çamaşır makinanızı az bulaşık veya az çamaşır varken değil; tam dolu halindeyken çalıştırın.
    - Geri dönüşümü önemseyin; oturduğunuz binaya geri dönüşüm kutularından konmasını sağlayın ve kullanın.
    - Yerken ve içerken israf etmeyin.
    - Ve nihayet ne kadar az ambalajlı ürün o kadar az CO2.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bunlar tabi meselenin ilk adımları. Ama bir yerden başlamalı ve bunu hayat tarzına dönüştürmeli. Tüketici alışkanlığını değiştirdikçe, üretici de ona göre pozisyon alacaktır. Bunun aksi, yürüdüğümüz yollarda yüzmeye devam demek.

    Dr. Mithat Bülent Özmen