hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    77’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul’daki “Venice VR Expanded 2020” seçkisi Hakkında bilmedikleriniz

    04.09.2020 Cuma | 13:37Son Güncelleme:

    Sevgili Ivon Bensason (Koç Üniversitesi Karma Lab Eş Direktörü) ve Talat Alkan (Muse VR Eş Kurucusu ve Yaratıcı Yönetmeni) ile bir aradayız. 1 Eylül akşamüzeri başlayan basın ön gösterimi sonrası hava kararmak üzere. Kopenhag, Amsterdam, Paris, Barselona, Berlin ve Moskova gibi ülkelerde de Türkiye ile eşzamanlı olarak 2-12 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan, 24 ülkeden 44’ün üzerinde sanatçının sanal gerçeklik projelerinin dünya prömiyerlerinin içinde olduğu 77’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul’daki “Venice VR Expanded 2020” seçkisinin arka yüzünü dinlemeye başlıyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sevgili Bensason’a, basın olarak bizlere açılıştan 5 gün kadar önce davet mektubu geldiği için ilk yönelttiğim soru ‘Planlaması ne zaman oldu? Ne kadar süre bir ön hazırlık yaşadınız?’ oluyor. Beklemediğim bir cevap alıyorum. Bensason; “25 Ağustos gibi konuştuk, 28 Ağustos gibi de Türkiye’de yapmaya karar vermiştik. Yani kısacası tam olarak 1 hafta önce..” Dayanamayarak şöyle demek geliyor içimden; ‘Anlık karar verip hemen harekete geçebiliyorsanız bu aslında sizin ne kadar ileride bir teknolojiye sahip olduğunuzu, ne kadar hızlı bir biçimde yurt dışı ile senkronize olabildiğinizi ve de arka tarafta ne kadar güçlü olduğunuzu gösterir.’ Bunun üzerine hikayenin bütününü dinlemek istediğimi söylüyorum. Bensason devam ediyor; “Ana motivasyonumuz şu oldu aslında.. Normal şartlarda Covid olmasaydı bu içerik, Türkiye’de izleyebileceğiniz bir içerik değil. Venedik’e gidip, orada Venedik Bienali’nden Uluslararası film festivali bileti alıp, ancak o dönemde orada olarak izleyebileceğiniz bir etkinlik. Dolayısıyla biz de dedik ki bu ekosistem içinde, bu alana meraklı olanlar için müthiş bir fırsat ve biz bunu Türkiye’ye mutlaka getirmeliyiz.”

    77’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul’daki “Venice VR Expanded 2020” seçkisi Hakkında bilmedikleriniz


    Sevgili Alkan burada söze giriyor; “Açıkça söylemek gerekirse.. Covid nedeniyle kültür sanat açısından kurak ve de oldukça zor geçen bir dönemde bizim açımızdan söylemek gerekirse can suyu gibi oldu. Uygulanması ne kadar zor olsa da ilk duyduğumuz an hepimize çok parlak bir fikir gibi geldi. Onun için de elimizden gelen desteği vermek istedik. Yeni medya ve sanatı buluşturan etkinliklerin sayısı oldukça az. Venedik Film Festivali, bu anlamda çok sıra dışı önemli bir etkinlik. Dünyadaki önemi çok büyük ve Türkiye açısından baktığınızda da, burada bir sürü anlatılmamış, dillendirmeyi bekleyen çok güzel hikaye var. Bu kültür ve coğrafyaya ait hikayeleri nasıl anlatacağımıza dair bize bir fikir verebileceği için böyle bir festival son derece değerli. Umarım ilham verir. Ben en değerli şeyi dünyada ilham olarak görüyorum. Bütün yaratıcılar ve sanat severler için güzel bir ilham olur belki..”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    77’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul’daki “Venice VR Expanded 2020” seçkisi Hakkında bilmedikleriniz

    Bensason’a bu konudan hareketle gündemi soruyorum. Özellikle de ikinci dalganın beklendiği aslında belki çok da riskli olan bir dönemde ekstra önem arz ederek bu çalışmaya girmiş olduklarını bilerek, nasıl cesaret ettiklerini bir kez daha detaylı bir biçimde anlatmalarını istiyorum. Bunun üzerine Bensason Koç Üniversitesi’nin Translasyonel Tıp Merkezi’nden bahsetmeye başlıyor. Üniversitenin farklı bilimleri ve de bölümleriyle, tıp alanında multidisipliner araştırmalar yapmak için kurulmuş bir araştırma merkezleri olduğunu anlatıyor. Hijyen konusunda, VR seansları sırasında kullanılan eşyaların temizliğini süpervize eden kişilerin aslında cerrahi stajlarını yapan kişiler olduklarından yani ameliyathane sterilize etmekle ilgili olan prosedürü uygulayan insanlar olduklarından bahsediyor. Bu vesileyle de bu çılgın maceraya içleri rahat bir şekilde girebilme motivasyonu bulduklarını anlatıyor ve “Hepimiz çok farkındaydık çok kısa sürede yapmamız gerekenlerin bizi çok yoracağından fakat bu deneyimi Türkiye’ye getirebilme fırsatını kaçırmak istemeyen herkes elinden gelen desteği fazlasıyla yaptı.” diyerek sözünü tamamlıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    77’nci Venedik Uluslararası Film Festivali’nin İstanbul’daki “Venice VR Expanded 2020” seçkisi Hakkında bilmedikleriniz

    Sonrasında ise Venedik Film Festivali ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilen “Venice VR Expanded 2020”nin İstanbul ayağını soruyorum. Bu festivalde eş zamanlı paydaş olmanın ne anlama geldiğini ve de Koç Üniversitesi’nin buradaki rolünün tam olarak ne olduğunu.. Bensason, Koç Üniveristesi Karma lab olarak, hem Türkiye’deki sanal ve arttırılmış gerçeklik ekosistemini bir araya getirici bir görev üstlenmeye çalıştıklarından hem de buradaki ekosistemin ihtiyaçlarının ne olduğunu anlayıp cevap vermeye ve de bir ses olmaya çalıştıklarından bahsediyor. Bunun için de aslında yurtdışındaki bu görevi üstlenmiş olan bir çok paydaşla etkileşim halinde olduklarını ve de kendilerini sürekli güncel tutabilmek için her sene festivallere gittiklerini öğreniyorum. Amsterdam’da, Venedik’te, Cannes’da, Fransa’da her yıl katıldıkları bu festivallerde, bu işin uluslararası camiası ile bir araya geldiklerini dolayısıyla da bu işin içinde yer alan aktörle bir arada çalışma fırsatları bulabildiklerini anlatıyor. Covid sürecinde ise, herkes gibi online dünyada bir araya geldiklerinden ve bu sayede de orada olanlar ile burada olanlar arasında senkronizasyon oluşturmaya çalıştıklarını anlatıyor. Venedik Film Festivali’nin de aslında Ağustos’un başında bu kararı aldıklarını, pek çok insanın gelemeyeceğinden emin oldukları andan itibaren de bir yıllık hazırlıklarını boşa çıkarmamak adına, dünyanın dört bir yanındaki bu işin altından kalkabilecek olduğuna inandıkları kardeş kuruluşlarla bir işbirliğine girmeye karar verdiklerinden bahsediyor. İşte bu noktada açılan çağrıya Türkiye’nin de lisanslı lokasyon olabileceği konusu gündeme gelince, lisans bedeli karşılığında “Venice Vr Expanded 2020” projesini Türkiye’de de gösterme şanslarının doğduğundan ve bu şansı değerlendirmek istediklerinden bahsediyor.

    Alkan ise sözü devralarak şöyle devam ediyor bu süreci kendi açısından anlatmaya; “Festival seçkisinin İstanbul’da gösteriliyor olması hem yaptığınız işin geçerliğinin test edilmesi hem de değerini gösteriyor. Diğer yandan bu teknoloji ile hiç tanışmamış insanlar için bir fırsat, onların bu yeni dünyaya merhaba demesi için çok güzel bir imkan. Sanatın yanında iş dünyası için de bizi nasıl bir gelecek beklediğine dair fikir veren bir kapı aralıyor. Herkesin en azından bir kere olsun deneyimlemesi gereken yeni bir anlatım dilinin başlangıcı. Çünkü burada size sunulan anlatım imkanlarını sınadığınızda fark ediyorsunuz ki bu mecrada yapılacak şeylerin bir limiti yok..”

    Bunun üzerine Bensason’a bu deneyimle ilgili olarak bu 10 günün sonunda insanlara neyi aktarmış veya deneyimletmiş olmayı hedeflediklerini soruyorum. Bensason bu konu ile ilgili olarak herkesin aradığı içeriğin farklı olabildiğinden bahsediyor. Buradaki deneyimlerin farklı teknolojiler ve interaktif olan yani gözlüğün teknolojisine göre değişebildiği deneyimler olmak üzere 3 farklı kategoriye ayrıldığını anlatıyor. 360 VR’ın daha üst yaş grubunun ilgisini çekebilecek daha kapsayıcı ancak bilgisayar oyunu deneyimi istemeyen, etkileşimi pek sevmeyen ya da kumanda kullanmayı çok bilmeyi gerektirmeyen deneyimler olduğundan bahsediyor. Yani bir belgeselin içinde 360 derece görüntülerle kendinizi sürükleyebileceğiniz içerikler arasında bir deneyim yaşayabilirsiniz ya da etkileşimli olanları tercih ederek, biraz daha hibrit ve video oyunu ile film arasında olan bir mecrayı deneyimleyebilirsiniz. Bensason, bu mecra ile ilgili olarak etkileşim için mecranın sizden bir takım hareketler yapmanızı istediğini ve sizin de bir takım kumandalar aracılığı ile aksiyonlar alarak içeriği yönlendirme şansınız olduğundan bahsediyor. Dolayısıyla burada etkileşimin bir parçası oluyorsunuz ve de hareket algılayıcılar sayesinde yaptığınız hareket algılanıp, filmin akışı veya oyunun, videonun akışı ona göre değişebiliyor. Burada görsellik anlamında ise bazen animatif içerikler içinde olurken yani bir animasyon filmi izler gibi olurken bazense normal kamera ile çekilmiş film diye adlandırılan gerçekçi içerikler arasında bu deneyimi yaşayabiliyorsunuz.

    Alkan ise bu noktada insanlara deneyim vermenin, onlara çok daha güçlü, duygusal ve bilişsel mesajlar ulaştırabilmek anlamına geldiğinden bahsederek konuyu başka bir açıdan ele almaya başlıyor; “Medyamızın adı sanal ama yaşanan deneyimler son derece gerçek. Biz burada öğrendiklerimizi ya da yaşadığımız deneyimleri gerçek hayatımıza bir algoritma olarak taşıyıp uyguluyoruz aslında. Amerikan Eğitim Bilimci Edgar Dale’ın 1960’larda yazmış olduğu ‘Learning Cone’u anlattığı makalesini bilirsiniz. Bu makalede okuduklarımızın çoğunun elimizden kayıp gittiği, gördüklerimizin %20’sinin elimizde kaldığı, fakat insanlar bir deneyim yaşarlarsa bu anın %90’ını hatırladıkları anlatılıyor. İşte biz burada devreye giriyoruz..”

    Basın ön gösterimindeki deneyimlerime ilişkin izlenimlerim:

    Her zaman düşündüğüm bir şeydir. Bazı şeyler olmadığı için olan şeyler. Normalde bu ekip Covid olmasaydı Venedik’te olacaktı ve buradaki seçkinin de hiç bir biçimde İstanbul’da görülme ve de deneyimleme imkanı olmayacaktı. O nedenle bana göre bu kaçırılmaması gereken önemli bir fırsat. Çünkü insana içinde yaşadığı gerçekliğe dair ciddi bir anlam derinliği kazandırıyor. Zamandan ve mekandan çıkmanızı sağlıyor. Zaten o noktada da her şeyi başka bir perspektiften görmeye başlıyorsunuz. Bu insanı özgürleştiren bir his. Buradaki deneyim insanın sınırlardan dışarı çıkmasını sağlıyor ve eğer ki düşünmüyorsanız artık çok boyutlu düşünmeye başlıyorsunuz. O nedenle hazır sanatın geleceğinde yeni medya teknolojilerinin fazlaca kullanılmaya başlanacağı bir döneme girerken ve bu teknoloji bu kadar ayağımıza kadar gelmişken kaçırmayın derim.

    Öncelikle Covid önlemleri konusunda gerçekten de son derece dikkatliler. Kullanacağım gözlüklerin dezenfekte edilişini bizzat izledim ve dezenfekte edilene kadar da bekledim. İçeri girdikten sonra siz dahil kullanacağınız her şey dezenfekte edildikten sonra her ihtimale karşın yüzünüzdeki maskenize ek olarak bir de göz maskesi takmanız gerekiyor. Hem göz maskeniz hem de tek kullanımlık kulaklığınız size görevliler tarafından veriliyor. İçeriye 18 kişiden fazla kişi kesinlikle alınmıyor ve de herkesin arasında mutlaka 2.5 metre olmasına özen gösteriliyor.

    İzlemeyi seçeceğiniz film veye deneyimler üzerine ise söyleyebileceğim şey şu. Seçim konusu gerçekten de biraz hangi deneyimi istediğinize bağlı. Önceden listeye bakıp da seçmiş olduğunuz bir film varsa geldiğinizde hangi filmi istediğinizi söylüyorsunuz ve onu deneyimlemeye başlıyorsunuz ya da ben yalnızca bu teknolojiyi deneyimlemek istiyorum diyorsanız da size en güzel, en çok beğenilen içerikler veya en çok tavsiye edilenler mutlaka öneriliyor. Ancak öneri istemem mutlaka ben seçeceğim derseniz önceden festivalin websitesinden filmlerin sinopsislerine ve de kimler tarafından seslendirildiklerine (pek çoğu ünlü Hollywood starları tarafından seslendirilmiş) bakarak seçimlerinizi yapmanız gerekiyor. Açıkçası ben burada öneri üzerinden gitmek istedim. Bana önerilen filmlerden biri Venedik VR seçkilerinden biri olan “Baba Yaga” masalıydı. 15 dakikalık bu animatif filmde, filmdeki karakterlerden biri olduğumu bana filmdeki karakterden birinin soru yöneltmesiyle anladım ve sonra da filmdeki rolümün gerektirdiklerini yapmaya başladım. İnsanı başka bir dünyaya saniyede bağlayan ilginç bir deneyimdi.

    Deneyimlediğim bir diğer etkileşimli oyun ise “Down to the Rabbit Hole” oyunuydu. “Alice Harikalar Diyarında” hikayesinin farklı bir yorumu olan bu oyunda tavşanın peşinden giden Alice’in sanal gerçekliğinde kayboluyor ardından da kendimi bulmaya çalışıyordum. Bu oyunun içinde ise aynı zamanda hem Alice hem de kendim olmam olayları daha farklı, daha çok boyutlu bir açıdan görmeme neden oluyordu. Yani bunu şöyle anlatabilirim sanırım, insan burada kendi yaşamını sanki başka birinin yaşamını izliyormuş gibi izleme deneyimi öğreniyor aslında ve kendine şunu soruyor;

    ‘Kendini ve yaşamını kendinden dışarı çıkarak uzaktan izleyebilir olsaydın eğer, kendine kendin olmayarak bugün kendine söyleyemediğin neler söylerdin ve de şu an fazlasıyla o hikayenin içinde olduğun için yapamadığın ne gibi büyük değişimler yapma vaktinin artık geldiğinden emin olurdun.’