hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Bulut çarpması başınızda kalıcı bir hasar veyahut ağrı bırakır mı?

    26.02.2018 Pazartesi | 12:47Son Güncelleme:

    Size çarpan şeylerle ne kadar ilgilenirsiniz?Durup dururken karşınıza çıkan ve çıktığı gibi de tüm ilginizi çekebilen şeylerden bahsediyorum.Tam düşünürken karşınıza çıkan ya da başka şey istesem olurdu’lardan değil.Tahmin edilebilir şeylerden ve zaten olacaktı’lardan hiç değil.Birbirimizi bundan öncesinde zaten tanıyorduk değil mevzu.Plansız, programsız, öylesine, sıradan ‘oldu’lardan bahsediyorum. Pat diye olan şeylerden.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bulut çarpması gibi.

    Bana bu hafta insan yapımı iki bulut çarptı.

    Bu bulutları yapan kişilerden biri Smilde diğeri ise Erlich.

    Bulut çarpması başınızda kalıcı bir hasar veyahut ağrı bırakır mı

    Önce;

    Berndnaut Smilde.

    Nasıl tanındığını duyanlarınız vardır: “The Artist who makes clouds” / “Bulutlar Yapan Sanatçı”

    Tanım, ‘ability’den yani yapma becerisinden bahsetmiyor fark ettiniz değil mi? Yapabilen demiyor. Yapan diyor. Yani insanoğlunun Ay’a ayak basması, robot yapması, şoförsüz uzay araçlarının bilmem kaç km hızla giderekten ülkeleri birbirine vurdurması ya da birbirine bağlamasından biraz daha öte bir şey. Bir su buharı. Bir doğa harikası. Bir doğa harikasının insanoğlu tarafından yapılabilir oluşundan doğan bir sanat olayı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ne hoş değil mi?

    Evlerin içinde bir beyaz pofuduk bulut asılı. Üstelik de bir kaç saniyeliğine. Öyle sonsuza kadar değil. Hayat gibi püf diye yaşanıp bitiveriyor. İşte o nedenle de o bulutun bulunduğu mekan içindeki en mükemmel halinin fotoğrafı çekiliyor. Göremeyenlere de bak bunun adı ne biliyor musun deniyor?

    “Nimbus!”

    Çünkü Smilde’nin, binalar içinde mükemmel bulutlar yaratma eylemine “Nimbus” deniyor. Çünkü Smilde, hayatının işi olarak nitelendirdiği bu sanat eserlerine ‘yağmur bulutu’ anlamına gelen “Nimbus” adını vermiş. Bir de inanmayacaksınız ama bu ürün hiç öyle son derece bilimsel ve ileri bir teknoloji ürünü falan da değil. Su partiküllerinin kısa bir süreliğine dumana yapışıp, öylece havada asılı kalabilme halinden ibaret. Yani bir duman makinası, tanımlanamayan oranda sis, biraz buğu ve su buharının bir sprey şişesinin içinden havaya fışkırma halinden fazlası değil.

    Leandro Erlich

    Bir durumun anlamını sonradan kavrama üzerine kurulu kavramsal, hayal gücüne yatkın eserler yaratmakta usta olan bir sanatçı. Görmek ve inanmak üzerinden gittiği eserleri ile beraber insanlara gerçeklik duygusunun ne olduğunu sorgulatmayı seviyor. Eserleri genellikle tahmin edilemez sınırlarda başı boş geziniyor. İşleri, yaşama dair beklentilerimizi ve kesin doğru olduğunu sandığımız şeyleri birbirine karıştırmamızı ve yeniden yorumlamamızı sağlıyor. Boyutlar arasında neyin görüldüğü ve neye inanıldığı arasında insana deneyim ve algı farklılıkları sunuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yaptığı işlerden birinin adı “Cloud

    Bir cam kafesin içine sıkışmış Erlich’in uçamayan bulutu insana yaşamı sorgulatıyor.

    Bulut çarpması başınızda kalıcı bir hasar veyahut ağrı bırakır mı

    Smilde ve Erlich.

    İnsanın içinde bulunduğumuz bu dijital çağ içerisinde mekanik, kinetik, enerjisel bir takım insan üstü şeyleri yapma hali mümkünken doğanın bir parçası olan bir şeyin yapılabilir oluşu, bir anlamda da insanın dünya gezenindeki her şeyi eğer isterse yapabileceğinin bir kanıtı olmuyor mu?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sanırım oluyor. Oluyor da insan bir yandan da sorguluyor. Bir insan bunu neden yapar?

    Bir insan neden bir mekan dışı ‘doğa’ ürününü mekan içine ‘doğal’mışçasına taşımak ister?
    Mesela evin içinde bulut yaratmak, bir anlığına doğayı eve almak da demek midir?
    Bu iş evde botanik bir bahçe yaratmak ya da kedi, köpek, kuş veya balık besleyerek doğaya yaklaşma hevesi ile aynı özden mi gelmektedir?

    Bilmem. Siz karar verin. Smilde’ye sormuşlar: ‘Bu kontrollü uçan bulutu neden yaratmaya kalktın?’ diye.

    Smilde, bu fikrin ona nasıl ulaşmış olduğunu tam bilemese de, zaman içinde pek çok enstalasyon ve heykel yaptıktan sonra, birden ‘toplam hayal kırıklığının’ neye benzeyeceğini görmek istedim demiş. (Bunu dünyadaki insanların tümünün toplam hayal kırıklığı ya da bir kişinin yaşamı içerisinde yaşadığı tüm hayal kırıkları olarak da hayal etmeniz mümkün) İçinde bulunduğumuz dünyada, şöyle bir boşluğa baktığımızda görebildiğimiz tek şey bulut demiş ve bulutların aslında tüm insanlık açısından bakıldığında evrensel de olabilen bir şey olduğunu söylemiş. Böyle olabildikleri için de bulutları kutsal olarak nitelendirmiş. Diğer bir yandan da dışarda olan bir şeyin içeride oluş fikri onun hoşuna gitmiş. Çünkü Smilde’nin sevdiği konulardan biri de dualiteymiş. (Bilmeyenler için dualitenin kısa tanımı şu. İkilik. Yani içinde bulunduğumuz dünya boyutu aslında dualitenin açık ve belirgin bir biçimde yaşandığı bir alan. Örneğin bir şeye iyi ya da kötü, karanlık ya da aydınlık veya güzel ya da çirkin deme halimiz dualitedir. Bir nesne, olay ya da insan için iki zıt tanım kullandığımız vakit dualiteye uygun hareket etmiş oluruz.)

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Erlich ise insanlara gerçeğin farkına vardırmanın peşinde. İnsanlara, alışkanlık ve bilinçsizce alınan aksiyonlarımızın gerçekte davranışlarımızı nasıl şekillendirdiği ve basmakalıp bir takım imajların bizi algılarımızın ötesine nasıl götürebildiğini anlatıyor. Sorduğu soru ise şu: “İçinde bulunduğumuz dünyada, etrafımızda gerçekten ne oluyor? Bir gerçeklikten daha fazlası olabilir mi?”

    Bulut çarpması başınızda kalıcı bir hasar veyahut ağrı bırakır mı

    Olabilir. Gerçek nedir ki?

    Yazımın başında ne demiştim?
    Size çarpan şeylerle ne kadar ilgilenirsiniz?
    Ve bu şeyler eğer pat diye olursa ne kadar içine girersiniz?
    Ve o şeyin sizi götürmek istediği son yere kadar ne kadar dirençsiz bir biçimde gidebilirsiniz ve sonunda da nereye ulaşırsınız?

    Cevap: Dolaylı veya değil, görünür veya değil, her biçimde kendinize veya kendi yansımanıza gidersiniz. Biliyorsunuz değil mi?

    Sanatın dil, ırk, din, mekan, zaman tanımayan mucizeviliği..

    Bu hafta, Smilde’nin bir mekan içinde havada asılı duran özgür bulutları, beni bir yerden sonra Erlich’in bir cam fanus içine hapsedilmiş özgür olduğunu sanan bulutlarına ulaştırdı. Erlich’in bir bulutu cam fanus içerisine neden kapatmış olduğunu öğrenmeden Smilde ve Erlich arasında anlam köprüsü kurmayı denedim ve ortaya şu çıktı;

    İnsan dediğimiz ölümlü bir takım kimyasal tepkimeler sonucu dünyaya puf diye geliyordu ve bir süreliğine dünyada asılı kalıyor, ardından da yok olup gidiyordu. İnsanın dünyada kalış hali 2 biçimde oluyordu. Bir tanesi özgür insan. O özgür insan hayatını özgürce yaşayabiliyordu ve bu yaşamda oluşunun bir ispatı olarak da bir tane anlamlı fotoğrafı olabiliyordu. Onu da Smilde onlarcası arasından seçip ortaya çıkarıyordu. Bir de özgür olamayan insan vardı. O da Erlich’in cam kafesin içine sakladığı buluttu. Özgür olamayan bulut, özgür olduğunu sanıyor ancak olduğu yerde duruyordu. Bu durumda kafes içindeki bulut kendini gerçekleştirememiş oluyordu. Yani bir anlamda doğanın ölüm ve yeniden doğum döngüsüne katılamamış oluyordu. Neden katılamıyordu çünkü kendini bir cam kafesin korumasının iyi birşey olduğunu sanıyordu. Zamanla da hem kendini hem de çevresini etrafında bir kafes olmadığına, yani kendisinin özgür olduğuna inandırıyordu. Bu yaşamda gerçekten yaşamakta olduğunu sanırken ancak aslında yaşamıyor oluyordu.

    Ne dersiniz? Mantıklı mı?

    İnsanın gerçeklik algısını sorgulatan iki önemli sanatçı. Belki yakın zamanda ikisinin de bir şekilde yolu Türkiye’ye düşer ve anlam sorgulatan bulutlarından birer makas alabiliriz. Buradan her ikisine de açık çağrı, Türkiye’ye bekliyoruz.

    İnsan gerçeklikten bir kere çıkınca kendi gerçekliğini yaratmaktan başka nasıl da başka çaresi kalmıyor ama !

    Sanat her yerde, çarparsa tutun kolundan oturtun. Bakalım sizin gerçeğiniz size ne anlatıyor? :)

    Saygılar, sevgiler,

    Duygu Merzifonluoğlu

    Berndnaut Smilde and Leandro Erlich - Clouds