hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Hangisisin; Gölgede yaşamayı seven mi, ışıkta parlamayı isteyen mi?

    10.07.2021 Cumartesi | 15:15Son Güncelleme:

    Kimi insan içindeki kadını dişi yapar kimi insan içindeki şamanı görünür kılar. Kiminin görevi dünyayı sevdirmektir, kiminin ki dünya kaç bucakmış göstermek. Kimi paranın kıymetini öğretir sana, kimi paradan ziyade kalitenin önemini. Kimi ile hayatın sonsuz olmadığını öğrenirsin, kimi ile kendini daha çok sevmen gerektiğini. Hepsi bir biçimde dönüştürür seni. İşte o nedenle sana değen tüm insanlar bir parçandır senin. 

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zamanla hem bedenini hem zihnini ancak böyle dönüştürürsün olması gerektiği gibi. Herkesin izi bu nedenle kalır bir şekilde sende, anlayabilmen için zamanın geçişini ve zamanda ilerlediğini. Kimi insanın şık giyinişi kazınır zihnine, kimisinin güzel kelime seçişi. Kimisinin kalbinin sıcaklığını unutamaz kalbin, kimisinin tanıdık gülümsemesini. Ama işte böyle arar zihin kendi eksik cümlesini. Kimin neyi kimden farklıdır, kim diğerleri gibi tek tip ruh taşır, kim gerçek delidir, kim deliyi iyi oynar araştırır durur sürekli.

    Bazı insanların bakışı o nedenle deler geçer ruhu ilk görüşte. Saniyeler içinde bağlar çünkü seni zihninde bir senin gördüğün cennet bahçelerine. Bazılarının yanından o yüzden ayrılamazsın işte. Ayrılsan da zaten bir türlü kopamayacağını içinden bilir ruh çünkü böyle anlarda. Anlamını yitirir mesafeler böyle olunca. Kalp bedenden dışarı çıkar. Zaman kendinden öteye taşar.

    Hangisisin; Gölgede yaşamayı seven mi, ışıkta parlamayı isteyen mi

    O nedenle işte severiz bizi hem bizden hem de zamandan çıkaran insanları, dünyayı hiçe sayan muazzam karşılaşmaları. O yüzden izi kalır bizde o minik anların ve o tanıdık insanların. O yüzden severiz işte bizi zig zagların tepe noktasında hissettiren insanları. Çünkü alışmış olduğumuz çemberden onlar bizi dışarı çıkarır. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte ben o yüzden bu ölümlü dünyada belki de herkes gibi yolum ne zaman bir insan ile karşılaşsa içinde nasıl bir ruh taşıdığını merak ederim. O ruhta neler gizli  sakince görme peşine düşerim. Her insan seni bilmeden de bilerek de olsa büyütme misyonundadır derim. Sanat eserleri için de çoğu zaman böyle hissederim. Karşısına dikildiğim bir sanat eseri bazen o nedenle hazır olduğum bir tesiri en basit hali ile verebilir bana. Hatırlamam gereken bir anlayışı sanat yoluyla hatırlarım ve bir alemden bir aleme sessizce bağlanırım.

    Bu hafta o nedenle iki eserin bende bıraktığı tesiri paylaşacağım sizinle. İlki Esra Şatıroğlu’nun Artopol Sanat Galerisi’nde gördüğüm “9 Kehanet” adını taşıyan eseri olacak. Çünkü bu eserin hikayesi James Redfield’ın “Celestine Prophecy / 9 Kehanet” adını taşıyan kitabına dayanıyor. Eserin benimle yolu ise işte tam da bu noktada kesişiyor. Esra Şatıroğlu bir gece benim instagram üzerinden paylaştığım Peru yolculuğum sırasında çekilmiş olan bir videomu görüyor ve bu videonun ardından da kitabı alıp okumak istiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitapta anlatılan el yazmalarını ve insanlığın daha yüksek bir bilince geçiş sürecine ilişkin kehanetlerini okuduktan hemen sonra da bir resim yapmak istiyor. Böylece de ortaya “9 Kehanet” adını taşıyan resim çıkıyor. Bu resme bir şekilde benim vesile oluşumu ve resmin ilk olarak Contemporary İstanbul’da sergileneceğini öğrenince de ben kendi kendime hatırlama vakti diyorum.

    Bu kitabın, zamanında beni mistik hikayelere ve hatta Peru’ya kadar götüren bir serüvenin başlangıcında okuduğum ilk kitap olduğunu bilerek kitabı yılların ardından kütüphanemden çıkarıp yeniden elime alıyorum. Böylece de uzun yıllar evvel kitabı bitirdikten sonra kitabın son sayfasına kendi el yazımla kendime yazdığım notu yeniden okuyorum.

    Hangisisin; Gölgede yaşamayı seven mi, ışıkta parlamayı isteyen mi

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Bazen görünürde kötü olarak algıladığınız, neden olduğunu bir türlü anlayamadığınız beklenmedik bir olay sizi hayatınızın en anlamlı yolculuğuna çıkaracak, hayat yolunuza döndürecek en önemli dönüşüm anıdır.”

    Bu not kitabı size okutmak istetir mi bilmem ama bugün eğer Esra Şatıroğlu’nun üzerinde boyut kapıları işli olan “9 Kehanet” adını taşıyan yüksek tesirli eserini 42 Maslak’ta görmeye giderseniz artık aklınızda olacak onu biliyorum. 

    İkinci eser, daha doğrusu Yasemin Öncü'nün Öktem Aykut Sanat Galerisi’ndeki “Pencere” adını taşıyan sergisinde gördüğüm pencere resimleri ise bana Öncü’nün kendi hikayesi üzerinden giderek kendimin pencereler ile olan kişisel deneyimini düşündürdü. Sonra da evimdeki pencerelerden aslında ben neleri görürüm, neler bana kendini gösterir, pencere benim hayatımda yeri olan bir yer midir, pencere ile nasıl bir ilişkim vardır diye düşünmeye başladım. Bu düşünce beni çocukluğuma, yıllar evvel daha henüz küçük bir çocukken okul servisinin beni almak için bizim oturduğumuz evin sokağına gelişine, apartmanın önünde beklediğim günlere götürdü.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hangisisin; Gölgede yaşamayı seven mi, ışıkta parlamayı isteyen mi

    O günlerde ben okul servisi gelene kadar çantam sırtımda aşağıda sokakta beklerdim. Annem veya babam da benimle beraber pencerede benim okul servisine binişimi beklerdi. O bir kaç dakikalık anlarda arada kafamı çevirip yukarı baktığımda, onların orada benden daha önemli hiçbir işleri yokmuşçasına beni beklediklerini görür mutlu olurdum. Bu bir tür arkamda hissettiğim, kimsenin ulaşamayacağı yüksek bir destek, bir arka çıkma haliydi. Pencere benim için evdekiler ile sokaktaki ben’in bir bağlantısı demekti.

    O nedenle Yasemin Öncü bugün bana kendi küçüklük penceremi düşündürdü. Bu sayede annem ve babama bu yaşamda hep benim arkamda oluşlarını hissettirebilmiş oluşları için teşekkür etmek istedim. Bilirsiniz köklere seyahat en gerçek, en hür ve en güçlü seyahattir. Sevilmişi yeniden sevdirir, yaşanmışı yeniden hatırlatır, açık kalan parantezleri kapatır, söylenmemiş cümleleri söyletir ve geçmiş ile şimdi arasındaki bağı güçlendirmeye neden olur. 

    Hangisisin; Gölgede yaşamayı seven mi, ışıkta parlamayı isteyen mi

    Belki Öncü, bu ilk kişisel sergisinde pandemi döneminde evde kendi ile kaldığı ve pencereden dış dünyayı izlerken aynı zamanda kendi iç dünyasını da izlediği ve bu ilk görüntü arasındaki zıtlıkları görünür kılmaya çalıştı ancak bende açtığı pencere kendi çocukluğum oldu.