hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    İstediğin olmuyor diye üzülme çünkü daha iyisi olacak..

    07.03.2023 Salı | 10:06Son Güncelleme:

    Geçtiğimiz Cuma günü TME Films'in basın davetlisi olarak yeni vizyona giren "Hayata röveşata çeken adam: Otto" filmini izlemeye gittim. Tek kelimeyle harikaydı. Uzun zamandır sinemada böyle içli ve güzel gözyaşı döktüğümü hatırlamıyorum..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ben Tom Hanks'i ilk Forrest Gump (1994) filmi ile tanıdım ve o filmdeki "run Forrest run" repliği ile de kalbime kazıdım. Sonra Apollo 13 (1995) filmiyle uzayın derinliklerinde dolaşmaya, dünyanın ötesindeki yaşamı ve gezegenleri merak etmeye başladım. Ardından Saving Private Ryan (1998) geldi. Bir askerin görevine olan sadakatini ve kurtarıcı olma misyonunun gözü karalığını hiç unutmadım. İnterneti yeni yeni anlamaya başladığım, internette sörf yapma kavramıyla tanıştığım yıllarda ise You’ve Got Mail (1998) beni yeni dünyaya gülümsetti. Henüz daha şifa nedir bilmezken, doğa üstü olaylara bugün olduğum kadar ilgili değilken The Green Mile (1999) bana tarifi zor duygular hissettirdi. Ardından Cast Away (2000) geldi. Bir insanın bir adaya tek başına düşmesi, kendi yalnızlığında kendini yeni baştan doğurması fikri yakın hissettirdi. The Da Vinci Code (2006) ise o günlerde varlığından dahi haberdar olmadığım bir dünyanın gizli olan şifreleri ile yolumu kesiştirip, bana görünenin ötesindeki gerçeğin peşinden gitmeyi istetti. Fakat Cloud Atlas (2012) kesinlikle tüm bu filmler arasındaki favorimdi. "Ölüler asla ölü olarak kalmaz. Kulaklarınızı açın onlar asla susmaz." repliği hiç bir zaman aklımdan gitmedi. Bana geçmiş, gelecek ve şimdiki boyut arasındaki eşzamanlılığı ve de ruhun derinliğini gösterdi. Şimdi ise A Man Called Otto (2023) ile hassas olduğumuz yerlerden bizi kibarca yere indirerek “İstediğin olmuyor diye üzülme daha iyisi olacak" diyor ve de belli bir yaşın üzerindeki, bu dünyada en az 70 yılını geçirmiş, filmdeki tanımıyla "ihtiyarların" dünyası ile bizi alışkın olmadığımız bir biçimde baş başa bırakıyor.

    İstediğin olmuyor diye üzülme çünkü daha iyisi olacak..

    Dolayısıyla eleştirmenlerin büyük bir kısmının bu film için neden tek bir ağızdan "yeni favori Tom Hanks filmim artık Otto" demelerini çok iyi anlıyorum. Çünkü bu film aşk - ölüm / yas - şifa konularını işlerken bir yandan da büyük kayıpların sonrasında yeniden hayata dönmenin gücünü, bize Otto’nun hikayesi üzerinden çok güzel anlatıyor ve de hayatımızdaki ‘Otto’lara farklı gözlerle bakmamızı sağlıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sonuçta bu insanlar hep onlarla tanıştığımız yaşta değillerdi. Bir zamanlar daha gençlerdi. Henüz daha başlarına kötü şeyler gelmemiş ve de yaşama küsmemişlerdi. Ama sonra her şey değişti. Zaman her şeyi değiştirdiği gibi onları da değiştirdi. Bu değişime ayak uyduramamak ise onlara öfkeyi getirdi. Sonra başa gelenleri kabul edememeler hüznü, fiziken ölmüşlerini duygusal olarak gömememek de yası getirdi. Yani onlar, bugün huysuz olanlar, bugün değil öfke, hüzün ve yas ne demek bilmezken mutlu ve güzellerdi. Sevdikleri yanlarındayken daha zengin, hayal kırıklıkları daha azken daha cesurlardı. Ama işte hayat, bir yerlerde fazla zorladı onları ve onlar da huysuz olmak zorunda kaldı.

    O yüzden güçlü bir film Otto. Çevrenizdeki tüm insanlara yeni gözlerle bakmanızı sağlıyor. Onlar için "O tahammülsüz öfkesinin altında yatan acı nereden geliyor? Nerede vazgeçti kendinden? Ne zaman uzaklaştı sevgiden? Ona kim, ne zaman, nasıl ve neden, ne yaptı da değişti, değişmek zorunda kaldı?” diye sorduruyor içinizden..’

    Filmin sonunda da zaten hemen salonu terk etmeyip perdeye bakmaya devam ediyorsanız "Siz veya yakınlarınız zor bir dönemden geçiyorsanız yardım alabilirsiniz." mesajını yazılı olarak gösteriyor film size. Hayattan vazgeçmeyin, kim olduğunuzu unutmayın diyor. "Hayatımda ondan önce hiçbir şey yoktu ve ondan sonra da yine hiçbir şey olmayacak." diyen aşkını yitirmek zorunda kalmış aşıklara sıcacık sarılıp yol gösterici olma vazifesi üstleniyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Daha ölemem yapacak şeylerim var.” dedirterek hayata sımsıkı sarılmanızı sağlıyor ve hem mutluluk hem hüzün gözyaşı döktürürken bir yandan da insanın içindeki sıkışıp kalmış gizli depresyona çok iyi geliyor.

    İstediğin olmuyor diye üzülme çünkü daha iyisi olacak..

    Çünkü bu filmin içinde eski Türk filmlerinin sıcaklığı var. Nadir bulunan iyi insanlar var. Yardım etmeyi seven, dürüst, ahlaklı ve de tertemiz insanlar var. Dünyayı kendilerinden sonra iyi bir halde bırakmak isteyen, yanlışa hiç kimseden korkmadan yanlış diyebilen insanlar var. Acıya göğüs germiş, dayanılması güç şeylerin üstesinden gelmiş erdemli insanların sabrı var.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gerçek ilişkiler var. Sözünde sonuna kadar durmak var. Aşka sevdaya ilk bakışta tutkun olmak var. Yediği yemeği paylaşmak, parasızlıktan utanmamak var. Günümüz dünyası ile başa çıkmaya çalışan kırılgan yalnızlıklar var. Kendi hayatını düzeltemedikçe başka insanların hayatını daha çok düzeltmek istemek var. Kahraman olmakla işi olmadığı için kahraman olmak var. Ölmeye çalışıp da ölememek, yaşamakla işi kalmadığından emin olduğu an daha çok yaşamak var.
    Yani anlayacağınız bu filmin içinde hepimizin ihtiyacı olan bir şey var:

    Naiflik.

    Ailecek izlenmesi gereken, sosyal medyanın gücünü olumlu bir açıdan gösteren ve de aile olmak konusunda son derece ilham veren bu film New York Times’ın çok satanlar listesinde 1 numara olan, Fredric Backman’ın aynı adlı romanından uyarlanan bir film ve de yeni emekli olmuş, kurallara uymayı seven uymayanı ise tersleyen, huysuz ve de yalnız bir adamın hikayesini anlatıyor. Filmin senaryosu ise Life of Pi, Finding Neverland filmlerinden tanıdığımız, Oscar adaylığı bulunan senarist David Magee’ye ait. Filmin başrolünde ise huysuz ihtiyar rolündeki Tom Hanks’e, mahalleye yeni taşınan dost canlısı karşı komşu Mariana Treviño eşlik ediyor ve de Tom Hanks’in filmdeki rolü Otto Anderson’ın gençliğini Tom Hanks’in kendi oğlu Truman Hanks oynuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İstediğin olmuyor diye üzülme çünkü daha iyisi olacak..