hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Marilyn'in IQ'su Einstein ve Stephen Hawking'den daha yüksekti...

    19.12.2019 Perşembe | 11:04Son Güncelleme:

    ‘Marilyn Monroe, 1962 yılının 25 Mart’ında Beverly Hills’teki bir sanat galerisinde Rodin’in bir yontusunu görür. Yontuda bir kadın ve bir erkek tutkuyla öpüşüyordur. Marilyn bir süre yontuya bakar ve sonra da 1000 doların üzerindeki bu tunç yontuyu satın almaya karar verir. Arkadaşı Norman Rosten, yontuyu almadan önce ona biraz düşünmesini söyleyince de Marilyn, ‘Hayır’ der, ‘bir şey üzerine insan fazla düşünüyorsa o şeyi gerçekten istemiyor demektir.’ Ardından bir çek yazar ve dönüş yolu boyunca da dizlerinin üzerinde sımsıkı tutarak, kendinden geçmiş bir halde yontuyu izler..’

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ***

    Michel Schneider’in ‘Marilyn’i Kurtarmak’ isimli kitabında anlatılan anlamlı hikayelerden biridir bu hikaye. İstemek üzerine insanı düşündürür. Şiddetli isteme halinin insanı zihinden çıkaran bir durum olduğunu hatırlatır. Takip edilmesi gereken bazı içgüdülerin varlığını gösterir. Dolayısıyla da insana, istediklerinden mi yoksa şiddetli istediklerinden mi oluşmuş bir dünyası olup olmadığını sorgulatıp hiza verir. Gerçi şu günlerde istemedikleri pek çok şeyle yaşamaya çalışan ve bunun kendi seçimleri olmadığını düşünen insanlar arasında, istemeye dair derinliklerin farkedilmesi ne kadar iyidir bilemiyorum..

    Marilynin IQsu Einstein ve Stephen Hawkingden daha yüksekti...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ***

    UNIQ Expo'da 1500 metrekarelik alanı doldurmuş olan 100'den fazla orijinal eserin yer aldığı Andy Warhol Sergisi’nin girişinde sizi Madame Tussauds İstanbul’dan getirtilmiş ve tek kelimeyle mükemmel görünen bir Marilyn Monroe heykeli karşılıyor. Heykelin altında da şöyle yazıyor;

    “Para kazanmak istemiyorum, sadece muhteşem olmak istiyorum.”

    Sonra da bir zamanlar Marilyn’in kurmuş olduğu bu cümle, şu açıklama ile devam ediyor;

    “Marilyn sık sık ‘aptal sarışın’ rollerini oynamasına rağmen 163 IQ’ya sahipti ki bu Einstein ve Stephen Hawking’den daha yüksek bir rakam !”

    Pek çok kişinin ‘bilmiyordum’ diyeceği ilginç bir bilgi.. Özellikle de dünyanın yakın tarihinde güzelliğin tartışmasız sembolü olmuş böylesi bir efsanenin neredeyse gerçeğinden daha güzel, daha mutlu, daha pürüzsüz görünen her an canlanıverecekmiş gibi duran heykelinin altında. Açıkçası, heykeli gördüğümde ve ardından da altındaki açıklamasını okuduğumda şöyle düşündüm. Bu bilginin yanında, Marilyn’in içinde yaşamak zorunda olduğu bedenle ilgili ne bilebiliriz ki.. Zeka ve güzelliğin tek bir beden içinde eş zamanlı kullanılabilir olduğu bir durumda tabiki de yaşamda öne çıkan ‘istiyorum’ ve ‘istemiyorum’ların anlaşılması güç oluyor. Belki de o nedenle Marilyn, güzelliğinin zekasını gölgelemesini kabul etti ve böylece de zamanın geçişinin, güzelliğinde bir iz bırakmasına müsaade etmeyerek güzelliğini kalıcı olarak muhafaza edebildi. Dolayısıyla da muhteşem kalabildi. Yani aslında Marilyn’in istediği oldu. Kimse onu beyaz saçlarla, buruşuk bir tenle ve de fazla kilolu, bebek doğurmuş lohusa haliyle göremediği için de tam olarak istediği biçimde muhteşem kalabilmiş oldu.. Sonuçta eğer Marilyn, erken bir yaşta ölmek yerine, düzgün bir adamla düzgün bir evlilik yapsaydı, bu düzgün evlilikten de düzgün çocukları olsaydı ve bu düzgünlükler yüzünden de upuzun bir yaşamı olsaydı, yakın geleceği olarak bizler, onu bu kadar ihtişamla anmaz ve de ölümsüz güzelliğin sembolü olarak da kabul etmezdik.. Öyle değil mi?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Marilynin IQsu Einstein ve Stephen Hawkingden daha yüksekti...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte o nedenle, Marilyn gibi bazı insanların ölümü, aslında ölümleri yerine ölümsüzlükleri olmuş oluyor. Andy Warhol’un da yapmaya çalıştığı gibi ölüm sonsuzun içinde yok oluyor ve o yok olunca da geriye yalnızca ölümsüzlük kalmış oluyor. Böyle söylüyorum çünkü serginin girişindeki heykelin devamında sizi Andy Warhol’un Marilyn’li serigrafi tabloları karşılıyor. Biliyorsunuz Andy Warhol, çok sayıda ve tekrarlanabilir üretimi mümkün kılan, sadece nüanslarla birbirinden ayrılan sanat eserleri yaratmasıyla, renkli serigrafi tekniğiyle ve de günlük, sıradan bir ürünü, ihtişamlı bir arzu nesnesine dönüştürmesiyle bilinen son derece yaratıcı bir sanatçıydı. Ve bana göre de kendisinin pop sanatı, Osman Erden’in, 2012 tarihli bir Çağdaş Sanat kitabında çağdaş sanatı tanımladığı şekliyle ‘hayata müdahale etme niyeti taşıdığı için beğenilmek değil anlaşılmak ister’ cümlesine tam oturtan bir düşünce eğrisindeydi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Marilynin IQsu Einstein ve Stephen Hawkingden daha yüksekti...

    Şimdi Marilyn, ölüm ve güzellik üçgeninin Andy Warhol’un sanatındaki yerine gelirsek.. Pop sanat’ın popüler, geçici, tüketilebilir, seksi, şık ve zeki imajını çok iyi anlatan, Andy Warhol’un yapmış olduğu Marilyn Monroe portreleri üzerine yazılmış şöyle bir açıklama var serginin basın bülteninde;

    “...Marilyn Monroe’nun meşhur portresi ölüm temasıyla ilgilidir. Andy Warhol, 1962 Temmuz’unda, Los Angeles’taki Ferus Galeri’deki sergisinin açılışından sonra Marilyn Monroe’nun öldüğünü öğrenir. Bunun üzerine 1953’te çekilen Niaga filminin setinden bir fotoğrafı arka plan olarak kullandığı 50 tane tablo üretir. Böylece vefat eden aktrisin gülümseyişi sonsuza dek tekrar eder...Warhol’un amacı, acı bir gerçeği hatırlatsalar da bu imgelerin yarattığı trajik etkiyi yumuşatmaktır.”

    Marilynin IQsu Einstein ve Stephen Hawkingden daha yüksekti...

    Yani bize asla ölümü hatırlatmasa dahi ölüm teması ile ilgili olan bir serigrafi serisinin arka yüzü aslında böyle oluşuyor. Zekice tasarlanmış bu serigrafi serisi, bir anlamda Marilyn’in ölse de bitmeyen hatta daha bile artan popülerliği, zamanın geçiciliği, ölüm konusunun tüketilebilirliği ancak herşeye rağmen ölümün bile Marilyn gibi bir kadının seksiliğini ve şıklığını bozamayacağı üzerine yaratılmış olduğu için de pop sanatın merkezine tam oturmuş oluyor. Bu sayede de Marilyn’in gülümseyişinin sonsuzlaşmasının gölgesinde ölüm görünmez olmuş oluyor. Ne kadar ironik öyle değil mi?

    Bu sırada sergi, her ne kadar ‘Andy Warhol’ adını taşıyor olsa da tabiki de sadece Andy Warhol’un yapmış olduğu Marilyn tablolarını izleyicilere sunmuyor. Amerikan pop sanatının Andy Warhol gibi en önemli isimlerinden biri olan Roy Lichtenstein’in de bazı eserleri ile sanatseverleri buluşturuyor. Bunun yanısıra Pop Art akımının en önemli isimlerinden Keith Haring ve James Rosenquist'in de eserlerinin yer aldığı sergi 29 Mart'a kadar açık olacak. Odeabank'ın ana sponsorluğunda gerçekleşen ve sanatseverlere dev bir pop sanat arenası sunan sergi, Uniq İstanbul’un içindeki Uniq Expo’da.