hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    14.08.2020 Cuma | 14:03Son Güncelleme:

    Queen’in “Show must go on…” şarkısını 90’lı yıllarda ilk kez dinlediğimde şarkının gerçekte neden yazıldığının ve ne anlatmak istediğinin pek bilincinde değildim. Yaşım ufaktı, şarkıların anlamlarından ziyade hareketliliğiyle ilgilendiğim yıllardı. O nedenle şarkının içinde geçen 3 önemli soruyu, (1- bu hayatta gerçekte ne için yaşadığımızı, 2- bu hayatta gerçekte neyi aradığımızın farkında olup olmadığımızı, 3- verilenden daha da fazlasını gerçekten isteyip istemediğimizi) şarkının ilk yazılıp söylendiği yıllar geçip gittikten sonra kendime sorabildim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    O nedenle de ne zaman bir sahne önüne gelsem, ne zaman en önde ve sahneye en yakın yerde otursam istem dışı olarak bu şarkıyı hatırlarım. Her şeye ve herkese rağmen şovun devam etmesi gerektiğini anlatıyor gibi görünürken, ki bu anlam da oldukça yeterli ve derinken, içinde geçen bu 3 soru ile akıl karıştıran özellikle de Freddie Mercury’nin ölmeden önceki konserinde, o stadyumda bağıra bağıra söylediği versiyonunu hatırlarım.

    Şarkı sözlerinin küçükken anlamaya ihtiyaç duymadığımız bir takım hislerinin büyüdükçe, yaşla ve de yaşanmışlıkla beraber daha iyi anlaşılması konusu bir yana dursun, geçtiğimiz Cuma akşamı Bodrum Zai’deki caz konserinde şans eseri 90’lı yıllardan aşina olduğumuz bir iki özel şarkıyı da canlı canlı dinleme fırsatım oldu. (Whitney Houston’ın “I will Always Love You”su da bunlardan biriydi.) Selen Beytekin 6 ayın ardından ilk kez sahneye çıkıyordu ve bana sorarsanız enerjisi tek kelimeyle tamdı.

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Üzerinde, Zai’nin akşam loşluğuna yakışan kırmızı payetli, hatlarını belli eden parlak bir elbise vardı ve eminim benim gibi onu o gece orada izleyen pek çok kişi de onun sahnedeki olağanüstü görünümünün ve mükemmelliğinin sahneye ne kadar çok yakıştığını düşünüyordu. Mükemmel diyorum çünkü Selen hem mimar, hem yüksek inşaat mühendisi hem matematikçi hem cazcı hem de olağanüstü bir fiziğe sahip, bir yandan da son derece doğal bir sanatçı. Yüksek lisans tezinde müzikle matematiğin bir araya gelerek akılda yarattığı algıyı yazmış olan, bir yandan caz konserleri verirken bir yandan da mimarlığına ve de mühendisliğine devam eden çok yönlü (multi-talented) bir insan.

    Buradan bakınca, makyajlar, renkli kostümler, müzikler, danslar ve ışıklardan oluşan şov dünyasının parlaklığına ve de ışıl ışıllığına ne kadar yakışan bir şey değil mi ama zeka? İşte o nedenle sahnedeki insanlar diğer insanlara göre daha farklı olmalı diyor insan. Daha yetenekli daha özel daha güzel daha ilham veren.. O nedenle onları izlemek istiyor insan. O nedenle siz o tarafta diğerleri ise bu tarafta kalıyor. O nedenle zor olanı başarmak alkış gerektirir. O nedenle sınırları yok sayıp, kendi sınırlarını çizmeyi becerebilmek, bir de üstüne onu kabul ettirebilmek ayakta alkış gerektirir. O nedenle alkışlamak istersiniz böyle insanları. Zor yolu, az denenmiş yolu seçtiği ve de yapılmamışın peşinden gidebildiği için. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bana göre tam da bunlar yüzünden Matrix’ten gözler önünde çıkış yapabilmiş insanlar, Selen gibi insanlar. Çünkü kendi gerçekliklerinin peşinden gidebilme şanslarını kullandıklarını gösteriyorlar.. Hayallerin bir sınırı olmadığı ilhamını veriyorlar. O nedenle de yeni dönem sanatçıların sadece sanatçı olmayan, çok yönlü, hem zekası hem yeteneği hem de güzelliği ile alanı dolduran Selen gibi insanların olması gerektiğine inanıyorum. 

    Amerikalı Mimar Buckminster Fuller’ın çok sevdiğim bir sözü vardır. “Bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, eskisini geçersiz kılacak yeni bir model inşa etmeniz gerekir.” 

    Fuller’ın sözünü bambaşka bir alan için kullanarak yeni dönemin sanatçı profiline uyarlarsak, işte bize o nedenle böyle örnekler gerek diyorum. Kendi sınırlarımızı aşabilmemiz, aşabileceğimizi görebilmemiz için. Her yönden tam yetiştirilmiş bir kişinin bu hayatta ilham vermeme veya başarılı olamama gibi bir seçeneği olamayacağı için. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    Bodrum Zai: Kitap ülkesinin sakinleri..

    Konserin yanısıra gidip hoşça vakit geçirip, çıkarken de çok huzurlu duygular yaşadığım için Zai hakkında da bir kaç şey söylemek zorunda hissediyorum kendimi. İçeri girdiği ilk andan itibaren insanı saran bir atmosferi var Zai’nin. Doğru zamanda ve doğru mekanda hissetmenize neden oluyor. İçinizden cırcır böcekleri bile sanki burada daha bir düzenli, daha bir sanat için ses çıkarıyor diyebiliyorsunuz. Bazı masalar sizinle Şems-i Tebrizi’nin veya geçmişten bu yana sözleriyle hem aklımıza hem ruhumuza hem de kalbimize yer etmiş düşünürlerin sözleriyle konuşuyor. Yani kısacası, burada unuttuklarınızı hayatın doğal akışı içerisinde yeniden hatırlıyor, bilmediklerinizi ise basitçe en baştan öğreniyorsunuz. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Corona sonrası pandemi sürecinin devam etmesine karşın bazı mekanlara gitmek konusunda açıkçası benim de haklı çekincelerim vardı. Ancak o gece Zai’nin açık bir mekan olması nedeniyle ve de maske ile sosyal mesafeye önem verildiğini görünce kendimi eski yazlarda olduğu gibi mutlu ve özgür hissettim. Müthiş bir keyifti izole geçen onca ayın ardından bu şekilde güvenli kılınmış bir kalabalığa karışmak ve aynı anda aynı heyecanı bir bahçe içerisinde beraber yaşamak. 

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    O gece oradan ayrılırken şunu düşündüm. Bodrum’da, dünya ve Türkiye genelinde artan vakalara nazaran son derece bilinçli ve kültürlü bir kesim var. Ve bu kesim özellikle hayatına eskisi gibi devam etmek konusunda çok etkili bambaşka bir sürece girmiş durumda. Eğer gerekli özeni gösteriyorsanız ve sizin gibi özenli insanlardan oluşmuş bir çevrede bulunuyorsanız korkudan biraz da olsa uzaklaşıyorsunuz. Açıkçası caz konserinin dışında, yazı yazmak amacıyla Zai’ye ikinci kez gittiğimde de hissettiğim şey bu oldu.

    Pek çok mekanın aksine, eğer kendinizle kalmaya alışkın değilseniz, bir kitap size huzur veremiyorsa, sanatın özgürleştirici gücünden haberdar değilseniz, müziğin şifasını hissedemiyorsanız burada zaten isteseniz de vakit geçiremiyorsunuz. O nedenle seçkin, kültürlü ve de aynı zevklerden hoşlanan bir kesimi kendine çekiyor Zai. Bir bahçeye dağılmış kitap ülkesinin sakinleri gibiydi orada gördüklerim. Sanatçıların adlarını üzerlerinde taşıyan ağaçların ve de bahçenin hem el dokunulmamış doğallıkta oluşu hem de mükemmel inceliklerle modern bir bakış açısıyla düzenlenmiş oluşu, insanın hayallerinin evinde gibi hissetmesine neden oluyor.

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    Zai’nin yaratıcısı Derya Büyükkuşoğlu Bodrum’da bir benzeri olmayan bu mekan için “ Üçüncü mekan kütüphaneler” kavramı ile, ev ve işyerinden sonra kütüphanelerin üçüncü ana mekan olma fikri, Zai’nin de çıkış noktası oldu.” diye anlatmış bir röportajında. (Zai adı ise üzerine kurulu olduğu arazide 17 adet asırlık zeytin ağacı olduğu için mitolojide zeytin anlamına gelen “zai”den geliyormuş.)

    Kısacası sanata ve de kaliteli yaşama öncelik veren bir mekan Zai. Sıklıkla klasik müzik ve caz konserleri, yazar buluşmaları, film okumaları, tiyatro gösterileri, edebiyata ve sanata dair pek çok nitelikli buluşma gerçekleştiriliyorlar. Bahçesinin dört bir yanında heykeller, mekan içerisindeki duvarlarında ise birbirinden değerli sanat eserleri yer alıyor. Arka fonda çalan müzikler sizi bulunduğunuz gerçeklikten daha da huzurlu ve de özgür gerçekliklere bağlayan türden müzikler. Görüş alanınızda yalnızca okuyan, yazan ve de kendi halinde bilgisayarları başında flip flop’lu iş yapan insanlar görüyorsunuz. Konuşma sesi kendinizi zorlasanız da pek duyamıyorsunuz.

    ‘Multi-talented’ Sanatçıların dönemi başlıyor..

    Ortalıkta telefonla konuşan insanları göremiyorsunuz. Tanıdık birini görür de azıcık sesli konuşursanız da nazikçe uyarılıyorsunuz. Dolayısıyla da asla kalabalık hissetmediğiniz bir ortamda, sizin gibi insanların arasında hiçbir biçimde kimseden rahatsız olamıyorsunuz. Sanırım kalabalık içindeki “beraber yalnız olabilme özgürlüğü” burada yoğun bir biçimde hissedebileceğiniz bir duygu. 

    Bodrum’da olanlar bu sanat merkezine gelmek isterse eğer açık olduğu zamanlar, sanat müzeleri gibi aynı Pazartesi günleri dışında her gün 10:00 - 22:00 arası. 

    Sanatınız bol olsun,