hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    “Nereye ait olduğunu hissediyorsan oraya aitsin”

    08.06.2020 Pazartesi | 16:39Son Güncelleme:

    Bu dönemin gücü çok fazla. Bu dönemin sosyal medyasının gücü çok fazla. Bu dönemde ‘herşeye rağmen’ yaşayanların gücü çok fazla. Çünkü... bu dönemde sanatçının sanatı fazla açıkta.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi bugün aylardan sonra bir süreç biterken ve beraberinde de bir dönemi sona erdirirken kendime bazı notlar çıkarıyorum. Bu dönem sanki hep beraber aynı anda istenmemişiz, aynı anda bizden göz göre göre vazgeçilmiş gibiydi. Hep beraber aynı depremde aynı şiddette sallanmış ve hepimizin kütüphanesinden aynı kitap yere düşmüş gibiydi. O nedenle beraber korktuk, kırıldık ve sustuk sanki. Çünkü hiç de kolay değildi hayatın bir süreliğine de olsa bizden vazgeçtiğini hissetmek.

    Ama bir yandan da, şöyle diyorum; bir çağın diğer bir çağa geçişine de tanıklık ettik beraber. Kendi hamurumuzu yoğurup kendi fırınımızda ekmek pişirdik. İstersek herşeyin en güzelini yapabileceğimizi beraber deneyimledik. Aynı akşamı uzaktan beraber yaşayıp yine de yanyana kalabilmeyi becerebildik. Beraber ‘Yine gideriz değil mi tatillere, yine gireriz değil mi masmavi denizlere’ dedik. Hayaller kurup, birbirimizi güzel hayallere ortak ettik. İnsan olmanın güzelliğini, aile olmanın gücünü, beraber aynı duyguyu aynı anda yaşamayı derin bir biçimde hissettik. Nedenini niyesini nasılını hiç düşünmeden bir minik fotoğrafın altına ‘afiyet olsun, geçmiş olsun, çok güzelsin, iyi ki varsın’ dedik ve gerçekten de demek istedik.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İşte o yüzden hep bir yerlerden tanıdık gelecek bize bu dönemin insanları.. çünkü bir fotoğrafımızın altına konan 3-5 kalpli öpücüklü emojiye en çok bu dönemde sevindik. Çünkü bir kabile gibiydik. Aynı göğün altında, aynı yağmur, aynı oranda ıslatıyormuş gibiydi bizi. Aynı toprağın, aynı tohumu doyuruyormuş gibiydi karnımızı sanki. Aynı uykuyu ortaklaşa uyuyor aynı anda aynı tıkırtıya uyanıyorduk sanki.
    Beraber yürüdük, beraber yaşadık ve tüm sabahlarımız da bu yüzden ortaktı sanki.

    Belki de o nedenle şimdi hayallerimizin gerçekleştiğine şahit olacağımız evreye geçtik.

    Yavaş yavaş herşey yerli yerine otururken, büyük bir hazırlıkla ruh bedene, zihin bilince, duygular da kalbe yeniden yerleşmeye başlarken tüm dünyaya teyit ettik.

    Neden sevgi mühimdir, neden yemek yapmak kutsaldır, neden kadın dediğin mutfağa girmelidir ve erkek de yanında yer almalıdır, neden ev dediğin ocağında yemek kaynamalıdır her zamankinden daha da iyi bildiğimizi..
    Kadınlıkla ilgili tüm tabuları yıkıp, yerine yenileri koyduğumuzu..
    Sevmekle sevilmekle ilgili tüm kuralları paramparça edip yenilerini bir bir sıraladığımızı..

    Ve böylece de kırıldı sanki o olduğunu hep bildiğimiz ancak gözümüzle göremediğimiz camdan duvarlar. Yok sanki artık öteki beriki. Yok ‘sen bizden değilsin, bizim gibi’ değilsinler sanki. Yeni geldi bebek, yeni yeni hissediyoruz ‘sen bizdensin, bizim gibisin’leri.. ‘Sen beni anlarsın, sen de sevgisin, sen de bir bensin’leri..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    O nedenle daha da özgürüz artık. Çünkü artık kadınlar daha da çok kadın, erkeklerse daha da çok erkek oldular. Çünkü artık daha da çok arttı yapamadığımız şeyleri yapabilirliğimiz ve yaşamı daha iyi yaşabilme kabiliyetlerimiz. O nedenle artık daha da iyi biliyoruz bu hayat geçip giderken yapmamız gerekenleri ve her zamankinden daha çok hevesliyiz yaşamı yaşanması gerektiği gibi yaşamaya.
    Çünkü artık farkındayız mühim olanın zirve değil, zirveye giden yolda seninle beraber yürüyenlerin ve seni sana dönüştürenlerin olduğunu.

    İşte bu nedenlerden dolayı ihtiyacımız var birbirimize.
    Birilerinin bize “geçmiş olsun” demesine, birilerinin bize “afiyet olsun” demesine, “çok iyi gidiyorsun, aynen böyle devam, arkandayız” demesine, birilerinin bize “hala güzelsin, değişmedin, sen değişmezsin, değişmeyeceksin” demesine bu yüzden ihtiyacımız var.
    Çünkü, değişiyoruz.
    Zaman bizi değiştiriyor ve biz de birbirimizin değiştiğine her gün biraz daha fazla tanıklık ediyoruz.
    Çünkü, başımızdan neler neler geçtiği halde yine de dimdik ayakta durmaya çalıştığımızı yalnızca birbirimize gösteriyoruz ve çoğu zaman da hiç sorun çıkarmıyoruz.
    Ruhumuz yola devam edemeyecek denli yorulsa dahi çok üzerinde durmayıp, yola devam etmesini isteyebilecek cesareti gösterebiliyoruz.
    İşte o yüzden ihtiyacımız var birbirimize. Çünkü yalnız değiliz, beraberiz ve gelişmek için yanımızdaki geliştirmemiz gerektiğini artık biliyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    ***

    Geçen gün bir film izledim. Okuma yazma dahi bilmeyen fakir bir kızın hayatının satranç öğrenmesiyle beraber nasıl değiştiğini anlatan zeka ve başarı üzerine olan bir filmdi. Filmi izlerken, doğru yerde doğru hamleyi yaparak bir piyonun nasıl vezire dönüştüğünü gerçek bir hikaye üzerinden giderek görebiliyordu insan. Km’lerce uzak bir toprak parçasında, dünyanın öbür ucunda yaşayan bir insanın haklı çabasını gördükçe, kendi sahip olduğu şeylerin büyüklüğünün yeniden farkına varabiliyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Nereye ait olduğunu hissediyorsan oraya aitsin”

    Doğal olarak filmden etkilendim.

    Çünkü görünürde bir kızın ilham dolu hikayesini izlerken, görünmeyen tarafta benzer bir yoldan daha önce yürümüş bir kişinin kendi gittiği yolu, kendi gibi olduğunu farkettiğim öğrencisine öğretişini izliyordunuz. Bir insanın aynı yoldan yürüme ihtimalinin o kişiyi nerelere taşıyabildiğini izliyordunuz. Bir öğretmenin bilgiyi almaya hazır olan bir öğrenciye, bildiği ne varsa büyük bir hevesle nasıl öğretmek istediğini görüyordunuz. Sonuçta da savaşçı bir ruhun uyanışının nelere bağlı olduğunu yeniden anlıyordunuz. Bir insanın zekasının ve yeteneğinin ancak o zekanın ve yeteneğin doğru kişiler tarafından farkedilmesi ile kendini görünür kılabildiğini anlıyor, böylece de neden marifetin iltifata tabi olmak zorunda olduğunu yeniden hatırlıyordunuz.

    “Nereye ait olduğunu hissediyorsan oraya aitsin”

    2016 yapımı olan filmin yönetmenliğini Mira Nair üstlenmiş ve film, pek çok ülkenin pek çok film festivalinin çeşitli kategorilerinden önemli adaylıklar alıp, çeşitli ödüllere eve dönmesinin yanısıra en iyi aile filmi ödülünü kazanmış. Film, bugüne kadar yapılmış Afrika - Amerika ortak yapımı filmler arasında gösterilen en iyi 10 filmden biri olarak kabul ediliyor. Bir satranç dehasının zirveye giden yoldaki gerçek hikayesini anlatan bu filmde, bir insanın interneti olmadan, evinin çatısı olmadan, suyu, sabunu, banyosu olmadan, nasıl Katwe Kraliçesi olabildiğini görüyorsunuz. O Katwe kraliçesi ile karşılaştırıldığımızda, bizim bugün hiç onlarsız kalmadığımız için fazlaca alışmış olduğumuz, o nedenle de sahip olduğumuzu unutmuş olduğumuz çok fazla şeyimiz var. Belki de bu yüzden hayallerimizin gerçekleşebilmesi için hep birilerini ya da bir şeyleri bekliyoruz. Bizden başka şeylere ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz. Oysa tek beklediğimiz de tek ihtiyacımız olan da kendimiz yani biziz. Bu dönem sonrası, gücümüz varken o gücü kullanmamak, zaten pek çok alanda galipken, yeniliyormuş gibi hissetmek bize yakışmaz. İşte o nedenle artık hayallerimizin gerçekleşeceği evreye adım atmalıyız.

    “Nereye ait olduğunu hissediyorsan oraya aitsin”

    İzlemek isteyenler için, filmin adı ‘The Queen of Katwe / Katwe Kraliçesi’ ve bu makale de başlığını filmde geçen repliklerden birinden alıyor. Satranç öğretmeni satrancı öğrettiği öğrencisine, onu Katwe Kraliçesi yapacak olan Dünya Satranç Olimpiyatları yarışması öncesi, o ‘Hazır mıyım?’ diye sorduğunda, ona ‘sen buraya aitsin..’ diye yanıt veriyor’. Bunun üzerine de öğrencisi gidiyor ve tüm dünyaya 'nereye ait olduğunu hissediyorsa oraya ait olduğunu' gösteriyor.

    Peki siz nereye aitsiniz?