hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Programlandığınız dünya göreviniz ne?

    22.09.2020 Salı | 15:01Son Güncelleme:

    Görmeden, dokunmadan, hissetmeden ve de olayların gerçekte yaşandığı ortamda bulunmadan, uzaktan izleyerek yaşamaya çalıştığımız anlara bir yenisinin daha eklendiği bir Eylül.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öyle sanıyorum ki ilerde yaşamın geçişinin bizlerde bıraktığı tüm bu hisleri, çok daha farklı hatırlayacağız. Bugünlerde tahmin ettiklerimizden çok daha başka kayıtlar kalmış olacak belleğimizde çünkü bugün, içinde bulunduğumuz yaşamın yarı sanal yarı gerçek hibrit bir model haline dönüşüşünün, önemli birer tanığı oluyoruz. Her geçen gün biraz daha fazla, her ne kadar henüz tam anlamıyla ne olup bittiğini kavrayamamış olsak da..

    ***

    Geçtiğimiz hafta Borusan Contemporary’nin yeni sezon sergi açılışına katıldım.
    Her zaman Perili Köşk’te yapılan basın toplantılarından oldukça farklı bir açılıştı. Serginin küratörü ile sanatçıları bu defa aynı masayı değil de, farklı şehir ve de mekanlardan gelen görüntüleri ile bir dikdörtgenin yarısını paylaşıyorlardı. Basın mensupları ise kendi adlarına ayrılmış olan minik ekranlarında, bu dikdörtgenin içinde olup biteni mekandan bağımsız olarak takip etmeye çalışıyordu.

    Basın toplantısı boyunca toplantıda duyduğum anda bende iz bırakan kelime ve de tamlamaları peş peşe yazdım. Önce sizlerde bir serbest çağrışım yaratması adına bu kısa notları paylaşıyorum:

    “Belirsizlik.. Sanayi devriminden sanayi 4.0’a geçiş.. İnsanın kendisini birden o güne kadar eleştirdiği bir sistem içinde bulması.. Güzel olma isteğimiz değişmese de güzellik anlayışımızın yavaş yavaş değişmekte oluşu.. Bir yüzyılın bitişi ve yenisinin başlayışı.. Yeni günceli sürekli takip etmek isteyişimiz nedeni ile güncelin içine sıkışıp kalışımız..”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu notları okuduğunuzda bende yaratmış olduğu, insanın bir geçiş sürecinin tam ortasında ne yapması gerektiğini bildiği halde nasıl davranacağına bir türlü karar verememesi duygusunu sizlerde de yaratıp yaratmadığını merak ediyorum açıkçası. Çünkü tüm bu bir kaç satıra sığmış güncel durum analizleri sonrasında sergi bende ilk etapta biraz daha farklı hisler yarattı

    Örneğin pırıltılı, yanar döner, renkli simlerle kaplı, kapalı bir mekanda yer alan bir kaç görev odaklı robotun, özerk hareketleri ile anlık ve çarpıcı desenler oluşturuşu ardından da bu desenlerin, çevrimiçi sistemler aracılığıyla gerçeğe eşzamanlı bir şekilde tüm dünya ile internet üzerinden paylaşılıp, izlemek isteyen kişiler tarafından 7/24 günün her saatinde izlenebilir durumda oluşu, beni şu tip bir metaforik eşleştirmeye ulaştırdı.

    Programlandığınız dünya göreviniz ne

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Biz aslında belki de bu kapalı mekan içindeki süpürgeleriz ve üzerinden geçip gittiğimiz simler de dünyanın değişimi karşısında değişmek zorunda kalan duygularımız ve de hayatlarımız. Kapalı mekan ise dünyaca yaşadığımız bu son 6-7 ayı kapsayan bizi kapalı mekanlara hapseden, dış dünya ile aramıza mesafe koyan kovid süreci ve 7/24 bağlantı da bizim internete karşı olan kesintisiz bağımız veya bağımlılığımız.

    Bilmiyorum benimle aynı düşüncede misiniz ancak ben özellikle de bu eserin bu süreçte yani kovid sürecinde yaratılmış eserlerden biri olduğunu düşündüğümde doğrudan içinde bulunduğumuz sistemin sonsuz zaman örgüsü içinde, dünyanın kendi programına her ne olursa olsun devam etmekte ve de edecek oluşunu düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Diğer bir yandan da görev odaklı ve yaratılma sebebini bilerek, içten gelen bir dürtü ile hareket eden bu robot süpürgelerin hiç bir şekilde görevini eksik ya da yanlış yapmadığına tanık oldum. Dolayısıyla da kapalı bir mekan içerisinde olan robotların, bir şekilde duvara ya da kendisi gibi görevini yapamaya çalışan başka bir robota çarpması sonucunun her ne kadar vakit kaybı yaratıp görevin işlemekte oluşunu geciktirse dahi görevin işlerliğini katiyen değiştirmediğini kendime yeniden teyit etmiş oldum. Yani her ne olursa olsun her şartta robotun varlık sebebi asla değişmiyor ve de robot mükemmel bir biçimde programlandığı görevi yapmaya devam ediyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Programlandığınız dünya göreviniz ne

    Dolayısıyla bu düşünceden hareketle bu performatif yerleştirmeye baktığımda ben, kendime ister istemez şu soruları sorma ihtiyacı duyuyorum.

    - Acaba, aynı bu robot süpürgelerin programlanmış görevleri gibi bizlerin de içinde bu dünyada bulunduğumuz süre zarfında yapmamız gereken, önceden programlandığımız bir takım görevlerimiz var mı?
    - Aslında Kovid, madalyonun öbür yüzünde bu süpürgelerin çarptığı duvarlardan yalnızca biri mi ve aynı zamanda da bizim artık farklı bir yöne gitmemiz gerektiğini gösteren sert bir uyarı mı?
    - Yani tüm bu olanlar, aslında bize gerçekte programlı olduğumuz şeyi yapma vaktimizin gelmiş olduğunu mu hatırlatıyor?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yorum sizin.
    Belki de bu görüntü size, hızlı akan zaman ve geçicilik konusunda farklı düşünceler verecek. Yani robotların simlerle kaplı bir zeminde gezinmesiyle oluşan bu desenlerin her an değişmek zorunda oluşu, bir yandan hayatın geçiciliğini hatırlatırlatırken bir yandan da zamanın, bu geçiciliği meydana getiren hızlı akışını yeniden düşünmeye sevk edecek. Bilemiyorum. Bunu siz bu performatif yerleştirme ile bilgisayar başından da olsa baş başa kaldığınızda görecek ve de düşüneceksiniz.

    Programlandığınız dünya göreviniz ne

    Ancak sergi konusunda kendi adıma tek söyleyebileceğim şey, çok daha geniş bir perspektiften bakarak, bu hayatta yaşadığımız iyi ya da kötü olarak nitelendirdiğimiz her şeyin aslında bizi hayattaki doğru yerlerimize ulaştırmak için gerçekleştiğini unutmadan esere yaklaşmak gerektiği. O zaman eserin sizinle konuştuğunu fark ediyor ve duymaya hazırsanız da hemen mesajın ne olduğunu anlamaya başlıyorsunuz.

    Anlatmış olduğum gibi bu sergi, aslında 8 adet robot süpürgesi ve simden oluşan bir Puff Out yerleştirmesinin Perili Köşk’ten canlı olarak dijital platforma akan sonsuz ve tekrarsız hareketliliğinden oluşan bir sergi. :mentalKLINIK sanatçı ikilisi de bu eserinde aslında günümüzde - özellikle de kovid sürecinde - karşı karşıya kaldığımız “belirsiz olma halini” farklı bir açıdan anlatmaya çalışmış. O nedenle de serginin adını “Acı Reçete 2” koymuşlar. Herkese bu süreçte kendi şifasını bulabileceği bilgileri tez vakitte iletebilmesi için.

    Sergi hakkında ek bilgi:

    :mentalKLINIK sanatçı ikilisi 1998’de İstanbul’da kurulan, çalışmalarını Brüksel ve İstanbul’da sürdüren iki Türk sanatçı olan Yasemin Baydar ve Birol Demir’den oluşuyor. Bu performatif yerleştirme ise daha önce 6 Mayıs - 7 Haziran 2020 tarihleri arasında Belgrad Güncel Sanat Müzesi’nin mekanında yine “Acı Reçete” adı ile sergilenmiş ve aynı görüntüler müzenin kurumsal sitesi üzerinden 7/24 canlı olarak yayınlanmış. Ancak Belgrad’daki bu sergi ilk sergi olduğu için burada Türkiye’deki yani Borusan Contemporary’deki sergi otomatik olarak “Acı Reçete #2” adını almış. Küratörlüğünü Dr. Necmi Sönmez’in üstlenmiş olduğu bu sergiye 31 Ocak’a kadar Borusan Contemporary’nin websitesi üzerinden ulaşabilirsiniz.