hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Şimdinin geçmişe - geçmişin şimdiye dönüşmesi üzerine...

    03.02.2020 Pazartesi | 14:58Son Güncelleme:

    Galerist’in 2020 yılı için planlamış olduğu ilk sergisi Ayça Telgeren’in ‘Tenden Daha Yakın’ sergisi oldu. Serginin Küratörü Ela Atakan ile sergi üzerine konuştuk..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    - Sevgili Ela, Ayça ile nasıl kesişti yollarınız? ‘Tenden daha yakın’ nasıl bir yolculuğun sonucunda görünür olabildi? Biraraya geliş hikayenizi nasıl anlatırsın bize..

    Ayça Telgeren ile 2017 yılında, onun da içinde olduğu HAH kolektif sergisi sayesinde tanıştım. Sergiyi gezerken en çok onun işlerinden etkilenip, eserlere dair yorum yapmıştım. Bu sergi üzerine de Art Unlimited’a bir sergi yazısı yazmıştım. Ardından bu sene yaz ayında GALERIST’ten Ayça’nın sergisinin küratörü olmam için teklif aldığımda çok heyecanlandım çünkü onu daha önceden tanıyor ve kendime yakın buluyordum. Yaz aylarında çalışmaya başladık ve eserlerin seçiminden önce ortak bir dil ve bakış açısı inşaa ettiğimizi düşünüyorum.

    - Sergide oldukça ilginç tekniklerde eserler yer alıyor. Bunlardan biri Ayça’nın kendi saçlarını kullanarak bir kumaşa işlediği eskizler, biri kağıt resim tekniği ile aile fotoğraflarından bedensiz olarak kadrajladığı eller.. kendi perspektifinden bu hikayelere dair neler söyleyebilirsin bize?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdinin geçmişe - geçmişin şimdiye dönüşmesi üzerine...

    Ayça Telgeren’in daha önceki işlerinde de saçın önemli bir yeri var. Önceki sergilerinde Mireille adlı yarattığı hayali karakteri aslında Ayça’nın çocukluğunda annesinin onun için öngördüğü saç kesiminden ilhamla ortaya çıkıyor. Ünlü Fransız şarkıcı Mireille Mathieu’nün saç kesimini andıran bu karakter ile kağıt kesim tekniğiyle çalıştığı birçok işi ile tanınıyor Ayça. Ama bu sergisinde saç, hayali bir karakterden çıkıp, adeta bir dil ve ifade etme biçimine dönüşüyor. Ayça da çocukluğundan beri ilk defa kendi saçlarını uzatıyor ve de Saçlar serisinde de Ayça’nın saçları gibi uzun ve siyah saçların örülüş hikayesine bakıyoruz. Örgünün hem Türk mitolojisinde, hem de kültürel tarihte yeri simgesel olarak hep var. Mesela bir kızın saçını arkadan tek örmesi, evlenmek istediğine işaret ediyor.

    Bu sebepten, Ayça Telgeren bu sergideki Saçlar sergisi, bir nevi dilsiz bir çağrıyı, daveti anlatıyor. Öte yandan, kendi saçıyla yaptığı Sonsuz işinin hikayesi bir hayli enteresan. Ayça’nın ailesindeki kadınların çoğu terzi ve nakış işiyle uğraşıyor, zaten soyadı da Telgeren. Ayça’ya içi kumaşlarla dolu bir çeyiz sandığı kalıyor. İşlediği kumaş da bu çeyiz sandığından çıkma.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ayça için saç, sonsuza kadar kalacak olan, içinde hatıraları taşıyan özel bir malzeme. Bu sebepten, birbirine aşık, yıllarca uzun ve güzel bir evliliği olan aile büyüklerinden Leyla ile Hamit’in son el ele tutuşmalarının fotoğrafını çekiyor ve bu aşkı kendi saçı ile aile çeyiz sandığından çıkma bu kumaşa işliyor. Aslında bu sevgiyi sonsuz kılıyor. Bu hikaye ve kağıt kesim tekniğiyle aile fotoğraflarından kadrajlayarak yaptığı Gövdenin Belleği eseri beni kalbimden vuruyor. Özellikle Gövdenin Belleği eserinde, aile albümlerinden birbirine değen elleri kadrajlayarak, kağıt kesim tekniğiyle yeniden resmediyor. Biz o anıların detayını ellerden çıkaramıyoruz, çünkü elleri kimliksizleştiriyor ve her birinin etrafını manzaralar ve bahar dallarıyla süslüyor. Tüm bu eller, üzerinde baharların açtığı tek bir büyük güzel hatıralar gövdesini oluşturuyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdinin geçmişe - geçmişin şimdiye dönüşmesi üzerine...

    - Sergi kitapçığında ‘Tenin Hafızası’na ilişkin bir metnin var. Bu metinde, ten teması üzerine vücudun kişi ile olan bağlantısı anlatılıyor ve aynı zamanda da kişiye hem en çok hem de en az ait olduğundan bahsediliyor. Burada ‘beden - ten belleği’ ilişkisini nasıl kuruyorsun?

    Tenin hafızası olduğunu düşünüyorum. Bir insanın bedeni aslında bir anılar mekanı gibi. Biz doğduğumuzdan itibaren, annemizin ve babamızın bize sarılması, dokunması ile varolmaya ve dünyayı algılamaya başlıyoruz. Fakat insanlar büyüdükçe bu temas azalıyor ve belki de hayatımızdaki kişilerle bu temas anlarını paylaşıyoruz. Ama herkesin bir dokunuş şekli var ve bu biricik. Hep annemiz bizim saçımızı okşayacak, babamızın kucağına kıvrılacağımızı, sevdiğimiz insan ile sonsuza kadar yan yana kalacağımızı düşünebiliriz ama çoğu dokunuş ne yazık ki geçici. İşte aslında, tüm bu dokunuşların toplamını beden zihninde tutuyor ve onları anımsamaya çalıştığımızda tenimizde anımsıyoruz. Biraz da o dokunuşların artık yokluğu ve boşluğu anımsamayı kuvvetlendiriyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdinin geçmişe - geçmişin şimdiye dönüşmesi üzerine...

    - Şimdi sana sergi metninden bazı kalıpları, kelimeleri ve kavramları soracağım.. Benim için bunların sende yarattığı çağrışımları, bir bakıma sendeki karşılıklarını söyleyebilir misin? (Rüya zamanından çıkış / hayali karakter Mireille / dokunulan insanlar / temas / elin keşfi / şimdinin geçmişe - geçmişin şimdiye dönüşmesi..)

    Rüya zamanından çıkış tanımlamasını, Ayça’nın önceki işlerinde hayali karakteri Mireille’i kullanıyor ve soyut rüyayı çağrıştıran renkli çalışmaları var. Bu sergide ise daha çok bedenin parçalarını ve simgesellikten ziyade direk bir anlatım söz konusu. Dokunulan insanlar ve bize dokunan insanlar: Aslında bir noktada adeta ellerle dokunduklarımızı bütün bedenimizin hissetmesi gibi Ayça’nın beton döküm heykellerinde görebileceğimiz üzere iki insan birbirine dokunduğunda tek bir bedenmişçesine o dokunma alanı kadar varoluyor, birbirine geçiyor. Temas, bu serginin omurgasını oluşturuyor, sergide her unsur ve uzuv birbirine değiyor. Saçlar birbirlerine örülüyor, bir başka eserde kumaşa işleniyor, heykeller birbirine sarılıyor, eller birbirine değiyor. Muğlak eseri dışında ki o da aslında tetiğe benzeyen hareketi ile sergiye soru sorduran bir eser. Hepsinden başka.