hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Sirius Yıldızı, Atlantis Kıtası, Luviler ve Isis’i hatırlama vakti!

    02.06.2021 Çarşamba | 11:45Son Güncelleme:

    Geçtiğimiz Kasım ayında size az sonra bahsedeceğim Londra’daki bir sergiden haberim oldu. Pandemi nedeni ile serginin ne zaman açılacağı o günlerde henüz belli değildi ancak sergilenecek eserlerin bu ilk baharda Türkiye dışına çıkacağı ve Londra’lı sanatseverlerle buluşacağı belliydi. Bu eserlerin adları ve ilginç hikayeleri ise bir kaç yıl evvele dayanıyordu..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bülent Sancar, İstanbul’da bir deniz kıyısında doğup büyümüş hem spora hem de sanata oldukça düşkün bir sporcu-sanatçı. Deniz, sualtı, gökyüzü, yıldızlar ve uzay her zaman onun ilgi alanında olmuş. Dolayısıyla da hem denizi hem de yıldızları izlediği zamanlarda bu ikisinin birbiri içinde derinleştiği hayaller kurmuş. Gerçek ile hayal dünyasının birbirine karıştığı bu hayallerin güçlü duygusu ise onun zaman içinde kendini yeryüzünden daha çok sualtının engin mavi uzayına ait olduğunu hissetmesine neden olmuş.

    Bugün Londra’da sanatseverlerle buluşan heykellerini yapmaya başlaması ise Galatasaray Spor Kulübü’nde su topu oynadığı senelere dayanıyor. Bir gün eski bir dostu kendisine Manisa’da bir iş teklifi sunuyor. Kendi sahibi olduğu bir kompozit fabrikasında tasarımcı olarak çalışmanın yanısıra antrenör olarak da su topuna devam edebileceğini öğrenince de Bülent, teklifi hiç düşünmeden kabul ederek tüm eşyalarını alıyor ve İstanbul’dan Manisa’ya yerleşiyor.

    Sirius Yıldızı, Atlantis Kıtası, Luviler ve Isis’i hatırlama vakti

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Çünkü bu fabrikanın hammaddesi olan kompozit malzeme, Bülent’in çok uzun yıllardan beridir heykel yapmak istediği bir malzeme. Neredeyse bir insan büyüklüğünde heykel yapma isteğini tetikleyen bu olay sonrası o nedenle Bülent, yıllar önce çizdiği eskizleri yeniden gündemine alarak yontmaya başlıyor. Manisa’da geçirdiği ilk 1 ayın ardından ise bir gün televizyonda Atlantis Kıtası ile ilgili bir belgesele denk geliyor. O günlerde yontmaya başladığı, yıllar önce ilk eskizini çizdiği heykelin şekli ile bu belgeselde gördüğü Atlantis Kıtası’nın şeklinin birbirine çok benzediğini görünce de bu ilk heykele Thera adını vermeye karar veriyor. Böylece adını Atlantis’in başkenti olduğu söylenen Ege denizindeki Santorini adasının eski adı olan Thera’dan alan bu heykel, Bülent’e Atlantis hakkında daha fazla bilgi edinmesi gerektiğini farkettirerek seriyi başlatmış oluyor. Bunun üzerine Bülent, pek çok kaynaktan “Kayıp Kıta Atlantis”in hikayesini daha da detaylı bir biçimde öğrenmeye başlıyor. Bu arayış günlerinden birinde ise “Kayıp Kıta Atlantis Manisa’da mı?” başlığını taşıyan bir makaleye denk geliyor ve ardından da tesadüf gibi görünen ancak tesadüfle uzaktan yakından bir alakası dahi olmayan bu sihirli bağlantının peşine düşüyor.

    Thera adını alan ve Atlantis’e bir kapı aralayan bu ilk heykelin ardından ise benzer olaylarla Sirius, Isis, Thoth, Lu, Spazio Blu ve Lava adlarını taşıyan heykelleri zaman içinde Bülent’e kendilerini farkettirmeye başlıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sirius Yıldızı, Atlantis Kıtası, Luviler ve Isis’i hatırlama vakti

    İkinci heykel olan Sirius ise beni de bu hikayenin içine bir şekilde sokabilen heykel oluyor. Bir kaç yıl evvel bir sohbetimizde Bülent bana Thera’yı yeni tamamladığını, ardından Atlantis ile bağlantısının peşinden hızla gitmeye başladığını ve o günlerde de adını sonradan Sirius koyacağı yeni yapmaya başladığı ikinci heykelinin detaylarını anlatıyordu. Ben de daha tamamlanmadan heykelin onda hissettirdiği duyguları dinliyor, ona kendi düşüncelerimi söylemeye çalışıyordum. Bunun üzerine, Bülent’in hissettiği duyguları tam anlayabilmek ve doğru yorum yapabilmek adına bu heykelin o an nasıl göründüğüne ilişkin fotoğraflarını bana göndermesini rica ettim. Bülent fotoğrafları gönderir göndermez de ona heykelin bütünüyle hem enerjisinin hem de görünüşünün Sirius yıldızına benzediğini, daha doğrusu benim böyle hissettiğimi söyledim. Çünkü heykel hem bir yıldıza hem de benim yıllar içinde okuduğum ezoterik kaynaklarda resmedildiği biçimlere benzer bir şekilde bir kurt ya da köpek başına benziyordu. Yani heykel bir anlamda canlı bir kurt köpeği ile bir yıldızın karışımı olan bir heykeldi. Bunu duyunca Bülent bana bu heykeli hayal ederken ve eskizlerini çizerken kesinlikle bir yıldızı düşündüğünü ama farkında olmadan Sirius’u şekillendirmiş ve de onu görünür yapmış olduğunu bilmediğini, bunu ben ona Sirius dediğim an farkettiğini söyledi. Böylece ikinci heykelin adı bizim bu konuşmamızın ardından “Sirius” adını almış oldu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi bu noktada, Sirius’un neden benim için bu kadar önemli olduğunu sorarsanız.. 6-7 yıl evvel aynı Bülent’in Atlantis’i araştırmaya başlayışı gibi ben de Sirius’u çok çeşitli kaynaklardan okumaya çalışıyordum. O yıllarda Ergun Candan’ın Türklerin Kültür Kökenleri kitabını, ardından bu kitabın bir devamı olan Gizli Sırlar Öğretisi kitabını sonra da Son Üç Peygamber kitabını çok hızlı bir biçimde peş peşe okumuştum. Bu kitapların içinde yer alan, dünyanın ilk günlerinden bu yana insanlığın aşamalı aşağı inişi ve aşamalı yukarı çıkışının anlatıldığı grafik beni çok etkilemiş, dolayısıyla da beni mistik, ezoterik, sembolik tüm ifadeleri öğrenmeye çalışır bir hale getirmişti. Tüm bu okumaların ardından ise içinde bulunduğum dünyayı ve zamanı daha iyi anlamış, dolayısıyla da etrafımda olup bitenlere daha farklı gözlerle bakmaya başlamıştım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zaman içinde de Sirius’la bu hayatta öyle ya da böyle bir şekilde yolu kesişmiş olan herkesin bilebileceği gibi ben de Sirius’un filmlerde, dizilerde, kitaplarda ve çocuk masallarındaki sembollerini görmüş ardından da o sembollerin alt metnini geriye dönük bir biçimde okuyup anlamaya çalışmıştım. Truman Show’daki Sirius adını taşıyan spot ışığın, artık Truman’a sahte dünyasından bir an evvel çıkış yaparak kendi gerçeğinin peşinden gitmesi gerektiğini anlatabilmek için Truman’ın önüne düşmesi sembolünden tutun da çocukluğumuzun bizi yalanlardan, yalan bir dünyadan uzaklaştırmaya çalışan masalı olan Pinokyo’da, Pinokyo’yu yapan Gepetto’nun Pinokyo’yu gerçek bir insan yapması için gökyüzünün en parlak yıldızına dua etmesine kadar pek çok yerde Sirius kendini belli eden bir semboldür. Gerçeklikten uzak bir uykuda olan Pinokyo’nun uykusundan uyanıp gerçek bir insan oluşu veya Harry Potter’ın serilerinden birinde yer alan Harry Potter’ın manevi babası Sirius Black karakterinin gerektiği anlarda siyah bir kurt köpeğine dönüşerek karanlıktan çıkış yolunu göstermesi, iyilik kötülük dengesini sağlamaya çalışışı ya da Game of Thrones’da beyaz zemin üzerine gri ulu kurt olan bir arma taşıyan Stark Ailesi’nin çocuklarının her birine verilen yavru kurtların bu çocukları hayatları pahasına kötülüklerden korumaya çalışıp, onlarla beraber 7 ölümcül günahın (kibir, açgözlülük, şehvet, kıskançlık, oburluk, öfke, tembellik) yanında haksızlık ve kötülüklerden uzak tutmaya çalışışı ve bu uğurda ölüşü gibi…

    Sirius Yıldızı, Atlantis Kıtası, Luviler ve Isis’i hatırlama vakti

    Uzun lafın kısası, ikinci heykelin tamamlanması ve adının Sirius konması sırasında Sirius’un insanlık tarihinde ne kadar önemli bir yıldız olduğunu Bülent de ben de biliyorduk. Dolayısıyla da konuşmalarımızda hem Sümer tabletlerinin, insanlığın başlangıcının Sirius’a dayandığına dair bilgi verdiğini, hem Mısır piramitlerinin içindeki bazı odalarda sadece Sirius’un göründüğü pencereler olduğunu, hem de pek çok kadim medeniyetin insanlığın ve dünyanın gizemini anlamak için hep bu yıldıza işaret ettiğini detaylıca konuşuyorduk. Sirius’un anlamını dünya üzerinde yaşamış bilge insanlar farketmişti, belki şimdi de bu yıldızdan, bu yıldızın gizeminden ve de vermek istediği mesajdan haberi olmayanların sanat aracılığı ile farketmesinin zamanı gelmişti, düşündüğümüz şey o günlerde buydu…

    İşte bugün Londra’da sergilenmekte olan heykellerden bir tanesinin adında ufacık da olsa benim de bir tuzum bulunmasının hikayesi böyle. Bülent bugün “bu eserin ismini bana sen farkettirdin” diyor ben ise “öylece orada duruyordu, sadece ben Sirius’un dilini anlamak için can atan, bu konularda çok çeşitli kaynaklarda okumalar yapan ve üzerine düşünen bir insan olduğum için sanırım bana kendini hızlı gösterdi..” diyorum.

    Bugünkü hikayeye yeniden dönersek..

    Dünyanın en önemli sanat merkezlerinden biri olan bir bölgede Londra’da Mayfair’de yer alan Miart Gallery’de “Lost in Paradise” adını taşıyan sergide Bülent Sancar’a ait Thera, Sirius, Isis, Thoth, Lu, Spazio Blu ve Lava adlarını taşıyan 9 edisyonlu 7 heykel bugün, benzer bağlantıları kendi hayatında gören veya görmeye hazır olan kişiler tarafından görülmeyi bekliyor. Sergilenen her heykelin bu makalede detaylıca anlatmaya çalıştığım ilk iki heykel gibi oldukça derin ezoterik anlamları var. O nedenle heykelleri incelemeye başlamadan önce hikayesini okumanız ve hikayenin sizde uyandırdığı duyguları hissetmenizi öneririm.

    Bu sırada sergiyi yakın bir zamanda Londra’ya gidemeyeceği için göremeyecekler için bir önemli bilgi, heykellerin tümünü hikayeleri ile beraber dünya çapındaki tüm sanatçıları bir araya getiren online platform olan Artsy’nin websitesi üzerinden görebilirsiniz. Londra’da olan ve sergiyi fiziken ziyaret etmek isteyen kişiler için ise son tarih 15 Haziran. Unutmadan şunu da ekleyeyim, burada fiziken görülebilecek eserlerden Thera ve Lava, daha önce 2018 yılında Contemporary Venice fuarında Venedik’te, Spazio Blu ise Dünyanın en büyük kompozit fuarı olarak bilinen Jec World 2018’de METYX Composites’in sponsorluğunda Paris’te sergilenmişti. Thera eserinin ilk edisyonu ise ilk sergilendiği Venedik fuarının ardından Kıbrıs’ta bir koleksiyonerin evinin baş köşesinde yerini bulmuştu.