hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Duygu Merzifonluoğlu Duygu Merzifonluoğlu

    Türkiye’nin ilk ‘Yaşayan Stat’ Projesi insanlarla buluştu..

    30.08.2020 Pazar | 16:23Son Güncelleme:

    Geçtiğimiz hafta Fenerbahçe stadyumunda bir kahvaltı planlandığını ve biletlerin satışa çıktığı andan itibaren de 1 saat içerisinde tükendiğini duyunca açıkçası heyecanla bu hafta sonunu beklemeye başladım. Çünkü bu organizasyon Fenerbahçe Kulübü’nün ‘Yaşayan Stat’ projesi kapsamında Türkiye’de bir ilk olarak düzenleyeceği ve aynı zamanda da hem spora hem de sanata destek verdiklerini gösteren en önemli organizasyonlarından biri olacaktı. Dolayısıyla Mart’tan bu yana konserlerden, sanat ve spor aktivitelerinden zorunlu olarak ne denli uzak kalmış olduğumuz düşünüldüğünde, bugün Fenerbahçe’nin bu girişimi her ne olursa olsun başka kulüplere de örnek olacak bir davranış niteliği taşıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fenerbahçe’nin ‘Yaşayan Stat’ projesinin bir benzeri belki biliyorsunuzdur ilk olarak Amsterdam’daki Ajax Stadyumu’nda yapıldı. Ancak stadyuma girdiğim andan itibaren ben doğrudan Avusturya’daki 30.000 kişilik Wörthersee Futbol Stadyumu’nun ortasına getirilen 300 adet ağaçla beraber gerçekleştirilen sanat enstelasyonuna gittim. Belki hatırlarsınız, geçtiğimiz yıl (nerdeyse bugünlerde) çevre gönüllüsü olduğunu dünyaca çok iyi bildiğimiz Hollywood yıldızı Leonardo Di Caprio kendi instagram sayfasından CNN CLIMATE’in bu konuya ilişkin haberini paylaşmış ve de Avusturya’nın Wörthersee Futbol Stadyumu’nun yemyeşil bir ormana çevrildiğini kendi cümleleri ile duyurmuştu.

    Türkiye’nin ilk ‘Yaşayan Stat’ Projesi insanlarla buluştu..

    Bir stadyumun ortasına dikilmiş ağaçların kuşbaşı çekilmiş fotoğraflarının basına yansımış olan hallerini görüp, ardından da bu ağaçları izlemeye stadyuma gelen pek çok kişinin kendi fotoğrafını ağaçlandırılmış stadyum ile beraber çekip sosyal medya üzerinden paylaştığını izlemek insanı tam da planlandığı üzere düşündürü bir durumda. Çünkü ‘Dystopian Future Art Installation’ olarak da adlandırılan bu proje aslında İsviçreli Sanatçı Klaus Littmann’ın ‘FOR FOREST - The Unending Attraction of Nature’ adlı bir sanat enstelasyonuydu.. Ve de Littmann insanlara bu sayede başka bir dilde, insan yapımı kocaman bir stadyumun içinden bile ağaçların göğe doğru uzanabileceğini ve de stadyumun çıplaklığını ortadan kaldırabileceğini gösteriyordu. Fakat diğer bir yandan da gelecekte yeşil alanların bugünkü özgür doğasından uzaklaşarak ancak özel olarak tasarlanmış alanlarda bulunabileceği ihtimalini de muhakeme etmemizi istiyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Littmann’ın, bu sanat enstalasyonunu ‘distopya’ (‘distopya’ kelimesi anti ütopyadan gelen aslında ‘dis-kötü / topya-yer’ anlamında olan bir kelime) olarak adlandırılan bir gerçeklikten hareketle tanımlamasının nedeni işte bu. Ormanların yok edilmesi ve iklim değişimi gibi konulara dikkat çekebilmeyi amaçlıyor oluşu.

    Türkiye’nin ilk ‘Yaşayan Stat’ Projesi insanlarla buluştu..

    Yani kısacası bizi bilim kurgu filmlerinde gördüğümüz dünyanın sonu senaryolarına doğru itekleyen, bazı olayların o filmlerdeki gibi son bulmaması adına neler yapılması gerektiğini yeniden düşünmeye sevk eden bir hareket. Bu çok çok ilerideki ne olacağını asla bilemediğimiz Dünya yaşamını şu an düşünmek neden bu kadar önemli derseniz, sanırım kendi adıma tek söyleyebileceğim şeyin belki de sonun başlangıcına gelmiş olduğumuz gerçekliğini kabul etmek ve de bunun için harekete geçme zamanının geldiğini farketmek olduğunu söyleyebilirim. Çünkü o çok uzaklarda görünen, ışığı yanıp sönen gelecekteki köy bizim köyümüz ve oraya gidiş de bugünden, bugünü doğru yaşamaktan geçiyor. Ne demek istiyorum daha düzgün ifade edeyim mi? Bugüne kadar izlediğiniz tüm bilim kurgu filmlerini bir hatırlayın önce. Bize, ilerleyen teknolojinin geldiği son noktayı, yeşil alanların azalmaya başladığı, çevre bilincinin zamanla yok olduğu, savaş ya da felaket sonrası insanlığın ve de doğanın gittikçe çöküşe doğru ilerlediği gösteren yaşam ve doğanın olmadığı bir geleceğin ihtimalinin bize gösterildiği o fazla bütçeli çekilmiş Hollywood filmlerini bir hatırlayın.. Sonra ‘toplumu ele geçiren sıkı yönetimin, manipülasyon içeren reklamların ve kontrol altında tutulan kaynakların olduğu, kişisel özgürlüğün ve insan haklarının olmadığı, insanlığın ilerleyen teknolojiyle beraber doğa ile bağlantısını tümüyle kopuşu, insanlığa karşı olan robotların ortaya çıkışı, yapay zekanın insanların beklediği sınırları aşışı, genetik müdehaleler sonucu virüslerin insanlığı yok etmeye başlayışı..’ gibi bizi distopyaya ulaştırabilecek olan tüm maddeleri bir sıralayın. Sonra da bizim bugün bu işin neresinde olduğumuza bir bakın. İnsanlığı öldüren, günden güne ölüm haberlerinin yükseldiği Koronavirüs salgınını ve de bu virüse deli divane aşı bulmaya çalıştığımızı.. Bu aşı bulunma sürecinde de normal seyrinde giden hayatımızı bir müddet askıya aldığımızı.. Bu nedenle de her şeyi daha dikkatli ve daha özenli yapmaya başladığımızı.. Ve bugün Fenerbahçe’nin Türkiye’de bir ilk olan ‘Yaşayan Stat’ projesini aslında neden yapmakta olduğunu.. Yeniden bir düşünün.. Çünkü statlar boş, çünkü futbolcular sahada değil, çünkü taraftarlar koltuklarına oturamıyor, çünkü yapmayı sevdiğimiz pek çok şeyi özlediğimiz bir evredeyiz.. O nedenle de özlem gidermeye, şu an içinde olduğumuz anı ve alanı güzelleştirmeye çalışıyor Fenerbahçe...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Türkiye’nin ilk ‘Yaşayan Stat’ Projesi insanlarla buluştu..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bugün baktığınızda 30.000 kişilik bir stadyuma her biri tek başına neredeyse 6 tonu bulabilen ağırlıkta 300 adet ağacın getirilmesi kulağa çılgınca geliyor olabilir ancak ne kadar çılgınca gelirse gelsin bu aslında geçtiğimiz yıl gerçekleştirilmiş bir sanat enstalasyonuydu. Bugün ise bugünkü manzaraya baktığımda düşündüğüm şey şu oluyor; bir ağaç dolusu stadyumun içinde oturmak ne kadar distopyayı simüle eden çılgınca bir fikirse sanırım bugünlerde Türkiye’de bir futbol takımının kendi stadyumunun içinde kendi taraftarlarına bir kahvaltı organize etmesi ve bununla da kalmayıp kahvaltıyla beraber sürpriz bir Caz dinletisi sunması da bir o kadar kulağa çılgınca geliyor. Ancak bir farkla. Distopyayı değil ütopyayı düşündüren ve de eldeki imkanlarla ne gibi güzellikler yapılabileceğini bize gösteren ilham aşılayan bir farkla.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Açıkçası dün Fenerbahçe Stadyumunda, Fenerbahçe maçlarını stadyumdan izlemeye alışkın olan yaklaşık 200 kişilik Fenerbahçe taraftarının, üzerlerinde Fenerbahçe formaları ile beraber sabah saat 9 sularında kahvaltı için stadyuma gelişlerini izlerken aklımda bunlar vardı. Taraftar koltuklarından birinde oturuyor ve hızlı davranarak mabedlerindeki ilk kahvaltı ihtimalini kaçırmayan Fenerbahçelileri uzaktan izliyordum. Uzun zamandan sonra statta olmanın mutluluğunu yaşadıkları çok belliydi ve kesinlikle aileleriyle bir arada statta olmanın ve de böylesine bir ilkin tanığı olmanın heyecanını yaşıyorlardı. Ancak onların bilmediği benimse önceden bildiğim bir sürpriz vardı ki zaten bu da benim böyle bir sabaha tanık etme nedenimdi. Fenerbahçe taraftarları dün sabah Fenerbahçe Stadyum’una sürprizli bir kahvaltı için geldiklerini biliyor ancak stata geldiklerinde kahvaltının yanında neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Fenerbahçeliler stata gelip, ortama alıştıktan ve de kahvaltı masalarına oturduktan sonra ise sürpriz zamanı yaklaştı. Fenerbahçe Marşı’nın ardından da vokalde Erdem Özkan, piyanoda Uraz Kıvaner ve kontrbasta Volkan Topakoğlu’nun olduğu trio sahneye çıktı ve birden bire Fenerbahçe Stadyumun’da bir caz dinletisi ile yankılanmaya başladı. İşte o an izlenmeye değerdi !

    Türkiye’nin ilk ‘Yaşayan Stat’ Projesi insanlarla buluştu..

    Fenerbahçe Kulüp Başkanı Ali Koç ve Yönetim Kurulu Üyesi Simla Türker Bayazıt’ın ev sahipliğinde gerçekleştirilen bu organizasyonu kulüp, ‘Şükrü Saracoğlu atmosferinde, yedek kulübelerinin önünde tamamen sosyal mesafe, hijyen kurallarına uygun şekilde, Divan’ın lezzetli kahvaltı menüleri ayrıcalığında sevdikleriyle bir araya gelip hafızalarda yer eden bir deneyim..’ şeklinde tanımlamış. Kesinlikle doğru, stadyum atmosferinde kahvaltı, insanı son derece ayrıcalıklı hissettiren bir durum ancak bana sorarsanız bu kahvaltıyı daha da ayrıcalıklı hale getiren şey bir caz dinletisi ile planlanmış oluşuydu.

    Bilirsiniz bu tip projeler, beklenmedik sanatsal girişimler veyahut ilk bakışta aykırı gibi görünen aktiviteler her zaman mevcut düzeni bozmakta olduğu için riskli olur. Her zaman bir takım iyi veya kötü düşünceleri de beraberinde getirir. Ancak yeni dünya düzeni de ancak böyle yeni baştan sağlam temeller üzerine kurulabilir. Daha iyisi için ön ayak olarak, yolu açarak. Birbirinden uzakta gibi görünen iki ucu yan yana getirme cesareti gösterip, her türlü riski göze alarak. ‘Her şeye rağmen’ mücadelesinde dimdik ayakta durup, elindeki tüm imkanları değerlendirip, hem spora hem sanata hem de düşük morallere destek niteliği taşıyan böylesine bir projenin ilkini yapma cesareti gösterip bu gururunu taşıyarak..

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı sevgili Ali Koç’la dün sabah konser bitiminde bir araya geldiğimizde kendisinden sizlere iletmek için bir mesaj rica ettim. Bana; ‘Fenerbahçe olarak ilkleri yaşama ve ilklerin bir parçası olma noktasında bir an bile düşünmeden adım atan bir taraftar gücüne sahip olduklarını’ söyledi. “‘Yaşayan Stat’ Projesi’ne devam etmek istediklerini ve de aynı bu caz konseri gibi yepyeni beklenmedik etkinliklerle yeniden taraftarları ile daha doğrusu sarı lacivert renklerine gönüllerini vermiş olan herkesle buluşmak istediklerini” dile getirdi.

    Her ne kadar Koronavirüs gündemi bir yandan bizim korku ve telaş duygularına kapılıp gitmemizi istiyorsa da bir yandan da çok güzel adımların atılmasına vesile oluyor. Biliyorsunuz sanatın, sanatçının çok güzel bir misyonu vardır bu hayatta. Bir alanı doldurmak, güzelleştirmek ve güzellikleri bambaşka dillerle insanlara hissettirmek gibi. Bir resim alırsınız boş duvar giyinir ve sizinle konuşmaya başlar, bir dans izlersiniz bir bedenin hareketinin sizi oturduğunuz yerden sadece izleyerek bile bambaşka yerlere nasıl seyahat ettirebildiğini deneyimlersiniz, bir konsere gider bir piyano resitali dinlersiniz ve de müziğin sizi sarıp sarmalayan doğasıyla karşı karşıya kalırsınız. Hepsi sizi daha iyiye daha güzele sevk eder ve de hayatın mucizeviliğini hissetmenize vesile olur. İşte o nedenle bugün Fenerbahçe’nin sanat ve sporu birbirine bağlayan bu anlamlı duruşu bir nevi ‘okun ucunda’ olma tabiri ile de açıklanabilecek bir durum bana göre. Şu andan itibaren Fenerbahçe yolun nereden olacağını gösterip yolu açacak, yerinde saymak istemeyip ilerlemek isteyenler de onu takipte olacak.

    Not: Makalede distopya üzerine yazılan bilgiler Funda Ergenekon’un ‘Distopya nedir?’ başlıklı bilim makalesinde anlatılan bilgilerden esinlenerek yazılmıştır.