“Bağışıklık sisteminde görev alan hücrelerin çoğalması, gün içinde karşılaştıkları zararlı bakteri veya virüslere karşı geliştirdikleri direnç gelişiminin sağlanması, ancak sağlıklı bir uyku esnasında mümkün olabiliyor” diye konuşan Benbir, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tıpkı hafızanın oluşmasında olduğu gibi, uyku, bağışıklık sistemindeki hücrelerin de hafızasının gelişmesine, bir başka deyişle, aynı zararlı bakteri veya virüs ile karşılaştığında, uygun cevabın savunma hücreleri tarafından hatırlanarak verilmesine olanak tanır. Aşı sonrası antikor yanıtlarının gelişmesi için de sağlıklı uyku önemli bir destekleyici rol oynar. Uykunun süre ve içeriği ile ilişkili etkilenmesi, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasını bozar, enfeksiyon gelişimine yatkınlık oluşturur ve hastalık seyrinin de kötüleşmesine neden olur.”
57. Ulusal Nöroloji Kongresi’nde bu yıl uyku bozukluklarına dikkat çekerek, uykunun nörofizyolojisi ve hastalıkları, özellikle nörolojik hastalıklar ile ilişkileri kapsamında ele alındı.
Bilincin askıya alındığı, ancak zihinsel aktivitenin devam ettiği hayati ve kaçınılmaz süreç olan uyku, kendi içerisinde farklı uyku evreleri içeriyor. Uyanıklık ve uyku döngüsünün zaman ile ilişkili olarak düzenlenmesi genetik etkiler ile gerçekleşiyor.
Uykunun süresi ve zamanı kişiye özel ve genetik olarak belirleniyor. Normal olarak kabul edilen uyku süresi 6-10 saat arası olmakla birlikte, herhangi bir hastalık ile ilişkili olmaksızın daha kısa veya uzun uyku süresine ihtiyaç duyan “normal” bireylerin de var olduğu unutulmamalı.
Vücuttaki yani kandaki maddeler ile ilişkili etkileşimler ise, uykunun içeriğini ve derinliğini düzenliyor. Işık, vücut ısısı, yemek düzeni, hormonlar, sosyal aktiviteler, duygu durumları, ilaç kullanımı ya da çay kahve gibi dış etmenlerin de uyanıklık ve uyku döngüsü üzerinde etkileri var.
Uyku hafızayı etkiliyor
“Sağlıklı bir uyku olmazsa, hafıza etkilenir” diyen Türk Nöroloji Derneği Uyku Tıbbı Moderatörü Doç. Dr. Gülçin Benbir, “Dikkatte azalma gözlenir, iş ve trafik kazaları meydana gelir. Hipertansiyon ve kalp krizi gibi kalp ve damar hastalıkları ile beyin felci gibi beyin damar hastalıkları riskinde artış görülür. Bağışıklık sisteminin zayıflaması ile hastalıklara yatkınlık oluşur. Kilo alımı ve diyabet gelişimi izlenir ve psikolojik problemler ortaya çıkar” uyarısında bulunuyor.
Hayatımızın yaklaşık üçte birlik dönemini kapsayan uykunun görevlerinin oldukça fazla ve önemli olduğunu vurgulayan Benbir, “Fizyolojik yenilenme ve tamir, öğrenilen bilgilerin kalıcı hale getirilmesi ve hafızanın yapılandırılması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, kardiyovasküler sistemin relaksasyonu, stres ve endişenin giderilmesi ve hormonların düzenlenmesi için sağlıklı bir uyku süresi ve içeriğinde ihtiyaç vardır.
Sağlıklı bir uyku yapısını bozan her türlü iç ve dış etmenler, uyku süre ve zamanlamasındaki değişiklikler, uyku içeriğinin bozulması ve uyku hastalıkları uykunun fonksiyonlarını etkiler.
“Bağışıklık sisteminde görev alan hücrelerin çoğalması, gün içinde karşılaştıkları zararlı bakteri veya virüslere karşı geliştirdikleri direnç gelişiminin sağlanması, ancak sağlıklı bir uyku esnasında mümkün olabiliyor” diye konuşan Benbir, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Tıpkı hafızanın oluşmasında olduğu gibi, uyku, bağışıklık sistemindeki hücrelerin de hafızasının gelişmesine, bir başka deyişle, aynı zararlı bakteri veya virüs ile karşılaştığında, uygun cevabın savunma hücreleri tarafından hatırlanarak verilmesine olanak tanır. Aşı sonrası antikor yanıtlarının gelişmesi için de sağlıklı uyku önemli bir destekleyici rol oynar. Uykunun süre ve içeriği ile ilişkili etkilenmesi, bağışıklık sisteminin sağlıklı bir şekilde çalışmasını bozar, enfeksiyon gelişimine yatkınlık oluşturur ve hastalık seyrinin de kötüleşmesine neden olur.”
57. Ulusal Nöroloji Kongresi’nde bu yıl uyku bozukluklarına dikkat çekerek, uykunun nörofizyolojisi ve hastalıkları, özellikle nörolojik hastalıklar ile ilişkileri kapsamında ele alındı.
Bilincin askıya alındığı, ancak zihinsel aktivitenin devam ettiği hayati ve kaçınılmaz süreç olan uyku, kendi içerisinde farklı uyku evreleri içeriyor. Uyanıklık ve uyku döngüsünün zaman ile ilişkili olarak düzenlenmesi genetik etkiler ile gerçekleşiyor.
Uykunun süresi ve zamanı kişiye özel ve genetik olarak belirleniyor. Normal olarak kabul edilen uyku süresi 6-10 saat arası olmakla birlikte, herhangi bir hastalık ile ilişkili olmaksızın daha kısa veya uzun uyku süresine ihtiyaç duyan “normal” bireylerin de var olduğu unutulmamalı.
Vücuttaki yani kandaki maddeler ile ilişkili etkileşimler ise, uykunun içeriğini ve derinliğini düzenliyor. Işık, vücut ısısı, yemek düzeni, hormonlar, sosyal aktiviteler, duygu durumları, ilaç kullanımı ya da çay kahve gibi dış etmenlerin de uyanıklık ve uyku döngüsü üzerinde etkileri var.
Uyku hafızayı etkiliyor
“Sağlıklı bir uyku olmazsa, hafıza etkilenir” diyen Türk Nöroloji Derneği Uyku Tıbbı Moderatörü Doç. Dr. Gülçin Benbir, “Dikkatte azalma gözlenir, iş ve trafik kazaları meydana gelir. Hipertansiyon ve kalp krizi gibi kalp ve damar hastalıkları ile beyin felci gibi beyin damar hastalıkları riskinde artış görülür. Bağışıklık sisteminin zayıflaması ile hastalıklara yatkınlık oluşur. Kilo alımı ve diyabet gelişimi izlenir ve psikolojik problemler ortaya çıkar” uyarısında bulunuyor.
Hayatımızın yaklaşık üçte birlik dönemini kapsayan uykunun görevlerinin oldukça fazla ve önemli olduğunu vurgulayan Benbir, “Fizyolojik yenilenme ve tamir, öğrenilen bilgilerin kalıcı hale getirilmesi ve hafızanın yapılandırılması, bağışıklık sisteminin güçlenmesi, kardiyovasküler sistemin relaksasyonu, stres ve endişenin giderilmesi ve hormonların düzenlenmesi için sağlıklı bir uyku süresi ve içeriğinde ihtiyaç vardır.
Sağlıklı bir uyku yapısını bozan her türlü iç ve dış etmenler, uyku süre ve zamanlamasındaki değişiklikler, uyku içeriğinin bozulması ve uyku hastalıkları uykunun fonksiyonlarını etkiler.