hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Esra Öz Esra Öz

    Sağlıkta şiddet kaç taraflı?

    28.07.2017 Cuma | 17:02Son Güncelleme:

    Gün geçmiyor ki, sağlıkta şiddet ile ilgili haberlerle karşılaşmayalım. Sağlık çalışanları yaşanan bu olaylarla motivasyonlarının düştüğünü dile getirirken, bu durum Tıpta Uzmanlık Sınavlarında da hekimlerin yaptığı tercihlerle kendini gösteriyor.  Geçtiğimiz yıllarda plastik cerrahi, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı ilgi çekerken artık doktorlar, cerrahi branşlardan uzak durmayı tercih ediyor. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şiddetin gün geçtikçe daha çok gündeme gelmesindeki nedenler neler? Bu konuda Twitter üzerinden yaptığım ankette “Sizce sağlıkta şiddet sorunu çözülür mü?” sorusuna katılanların yüzde 70’i hayır dedi. 

    “Sizce sağlıkta şiddet nasıl önlenir?” soruma gelen yanıtlar ise, özellikle farklı bakış açıları kazandırması için önem taşıyor.    

    Aile Hekimi Mehtap Gürbüz Aslan, “Maalesef şimdiki nesil için sevgi saygı hoşgörü kaybedildi. Cezaların yaptırım gücü olmalı. Ertelenmemeli ve sağlığa ulaşım şiddet uygulayan kişi için ücretli olmalı” dedi. 

    “Hasta hakları aynı zamanda sağlık çalışanlarının da haklarını korur”

    Sosyal Hizmet Uzmanı Fatma Tuncay, “Hasta hakları birimleri ve çalışan hakları birimleri hizmet alan ve veren arasında kutuplaşma yaratmaktadır. Öncelikle hasta haklarının aynı zamanda sağlık çalışanlarının da haklarını koruduğunu anlamamız gerekiyor” diye konuştu.

    Sağlıkta şiddet kaç taraflıFotoğraf: Shutterstock

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Doktorların hastalara uyguladığı şiddetin birçok aşaması var”

    Gazeteci Eser Akgül, şunları söyledi: “Sağlıkta şiddet' denildiğinde, genelde hasta ve hasta yakınlarının sağlık çalışanlarına uyguladığı şiddet akla geliyor. Ancak doktorun hastalara uyguladığı şiddet, hastanın doktora uyguladığı şiddetten oran olarak daha fazla ve üstelik 'bilinçli' yapılıyor. Hastanın uyguladığı şiddeti çok rahat ölçebilirsiniz. Bu şiddet hakaret, darp, yaralama ya da öldürme şeklinde kendini açıkça gösteriyor. Doktorların hastalara uyguladığı şiddetin ise birçok aşaması var; gereksiz yazılan ilaçlar, gereksiz yaptırılan tahliller, tetkikler, hastaları azarlama, özel muayenehanelerdeki yüksek ücretler, ilgisizlik, bilgisizlik, yanlış ya da eksik müdahaleler... Bu aşamaları çoğaltabiliriz. 

    Bütün bunların yanında görevini kötüye kullanan doktordan ve sağlık çalışanlarından da bahsetmek mümkün. Hastalar olarak tıbbi bilgimiz olmadığından doktorların uyguladığı yanlış müdahalelerden oluşan şiddeti o an ölçemiyoruz bile. Doktorların cezai yaptırımlar istemekten öte, tüm toplumu etkileyen şiddet unsurunun altında yatan nedenler ve bu durumun çözülmesi için gerekli bilimsel çalışmalar üzerinde yoğunlaşması gerekiyor. Çünkü şiddetin özellikle sağlık sektöründe yoğunlaşan bir etki olduğunu düşünmüyorum. Şiddet ailede, iş yerinde, okullarda, sosyal ortamlarda hızla artan bir güç. Bu durumu ortaya çıkaran nedenleri ve çözümleri için, toplumun bilinçli her bireyi elini taşın altına koyması gerekiyor.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “32 saniyede nasıl muayene edeceğim?”

    Acil Tıp Uzmanı Dr. Ahmet Şenel, konu ile ilgili şu düşüncelerini paylaştı: “Bir acil tıp uzmanı olarak en çok şiddet gören branşız. Bunun sebeplerine baktığımızda acilde yaşadıklarımı düşünürsem. İlk olarak, acil servislerin herkese ücretsiz ve sınırsız olmasıdır. Gerçek acil hastalarına değil de, poliklinik randevusu almak istemeyen, alsa da beklemek istemeyen, internette okuduğu yüzünden panik olan, evde sıkılan ya da yıllardır kronik sorunları olan insanlara hizmet veriyoruz. Doğal olarak zaten doktor sayısı az ve doktora düşen hasta sayısı artıyor. Bu da gerçek acil hastalarına zamanında müdahale edemememize neden oluyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öncelikle Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği 32 acil durum dışında acil servise gelen ya da 112 ambulansını arayan kişiden verilen hizmetin ücreti alınmalı. Öz eleştiri yapacak olursak, her meslek grubunda olduğu gibi bizim meslekte de kötü insanlar mutlaka var. Ama sağlık sistemimizdeki, özellikle acil servis sistemindeki, aksaklıklar yüzünden artan hasta sayısı ve yükü meslektaşlarımızı tüketiyor ve sabrını kaybettiriyor. Bu da doktor hasta ilişkisinin bozulmasına sebep olmuyor. Yıllardır İstanbul'da çok yoğun acillerde çalıştım. Yeşil alanda 32 saniyede hasta muayene edip reçete yazdığımızı bilirim. 32 saniyede nasıl muayene edeceğim, nasıl konuşup derdini öğreneceğim ve çözüm bulacağım? Sonuç umduğunu bulamayan ve sistemin günah keçisi olmuş hekimler.”

    “Sağlıkta performans sistemi değil, kaliteye odaklanan sağlık politikaları”

    İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Güler Bahadır ise şunları söyledi: “Yasal yaptırımlarla: İlk olarak şiddet uygulayan Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan yararlanmayacak. İkinci olarak, hapis ve para cezaları caydırıcı boyutta olacak.  Ayrıca tüm medya kanallarında şiddet konusunda toplumu eğitmektir. Bu konuda Tabip Odalarının öncü olması, bir kampanya başlatılması çok etkili olacaktır. Aynı eğitici önlemler acillere gereksiz başvurular için de alınmalı. Ayrı konu gibi görünse de aynı konunun farklı boyutunu içeriyor aslında.  Keza sağlıkta performans sistemi değil, kaliteye odaklanan sağlık politikaları oluşturmak da en başta yapılması gerekenlerden biri. Hepsi aynı bütünün parçaları.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sağlıkta şiddet kaç taraflı

    “Algılanan risk ne kadar yüksek olursa, belli miktarda azalma sağlanabilir”

    Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Birhan Yılmaz, “Bu konuda Hıncal Uluç'un trafik için üzerinde durduğu 'algılanan risk' kavramı önem arz ediyor. Algılanan risk ne kadar yüksek olursa, hasta muayene alanı dışındaki bölgelerde kameralar olur ve gerekli uyarılar yapılırsa belli miktarda azalma sağlanabilir. Buradaki en hayati sorun, ülkemizde kişilere sorumlulukları gelişmeden haklarının verilmiş olmasıdır. Sorumluluk duygusu olmadan talep edilen 'sözde hak' etme algısı kişilerde, özellikle hasta yakınlarında uygunsuz tavırlara yol açıyor. Halbuki aynı tavrın adliyede sergilenmesi neredeyse imkansız, hakkı olsa bile” diye konuştu.

    “Önemli olan suçun işlenmeden önce önlenmesidir”

    Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Recep Akdur, şunları söyledi: “Şiddet toplumumuzda genel bir sorun. Kadın, çocuk, göçmen, yoksul ve sağlık personeli olmak üzere tüm güçsüz savunmasız kesimleri kasıp kavuruyor.  Zemininde, hızlı göçün iri birer köye dönüştürdüğü kentler var. Toplumsal yapıdaki çözülme, ekonomik zorluklar, adalet mekanizmasının yavaş işlemesi, aile yapısının zayıflaması, topluma ve kendine yabancılaşmayı getiriyor. Toplumsal destek ve denetimden de yoksun kalan bu gruplar ne geldiği yörenin ya da köyün değerlerini koruyabiliyor ne de onun yerine kentli değer sistemlerini koyabiliyor. Sonuçta örselenmiş, anlamsızlığın ve değer yoksunluğunun pençesine düşmüş ve yabancılaşmış, hiçleşmiş bireyler haline geliyorlar. Kendilerini ezik, aciz ve güçsüz olarak hissediyorlar. Yaşadıkları acıların sorumluluğunu başkalarında arıyor ve öfkelerini onlara yöneltiyorlar. Bu duyguyu dengeleyebilmenin en kestirme yolu ise kendilerinden daha zayıf olanlara şiddet uygulamaktır.

    Başta hekimler olmak üzere sağlık personeli, kamuda hizmet veren en savunmasız kişilerdir. Buna bir de son zamanlarda sağlık personelini görev kaçkını, paragözlü, güçsüz kişilere eziyet eden grupların temsilcisi gibi vasıflarla tanıtmaları eklenince iş rayından çıktı. İnsanlar sağlık personelini kendine yardım için uğraşan profesyoneller olarak algılamak yerine, tüm sistemin sorumlusu, hınç alınacak, üzerinde tatmin olunacak birer rakip olarak görmeye başladılar. Kartopu etkisi yaratan ve çok tehlikeli olan bu gidişin önlenmesi, bu gidişe yol açan bataklığın kurutularak “toplumun yeniden esenlendirilmesine” bağlı. Cezaların artırılması gibi önlemlerin hiçbir yararı olmayacaktır. Önemli olan suçun işlenmeden önce önlenmesidir. Gerekli olan toplumun ruh sağlığını bozan etmenlerin koruyucu hekimlik anlayışı ile ele alınarak bir an önce düzeltilmesidir. Aksi takdirde bu gidişten yalnızca sağlık çalışanları değil herkes nasibini alacaktır. Üstelik de çok artan bir dozda”

    “Mesleki tatminleri, motivasyonları ve hizmet performansları düşen sağlık personeli”

    Psikolog Serap Duygulu ise şunları söyledi: “Günümüzde şiddete her alanda rastlanmakta. Altında yatan sebeplere bakıldığında, şiddetin özendirilmesinden hukuki olarak yeterli yaptırımların bulunmamasına kadar pek çok sebep gözlenebilir. Toplumun her kesiminde varlığını gösteren şiddet olgusu bazı alanlarda daha sık karşımıza çıkıyor. Özellikle, yoğun iş yükü, stres ve kaygının daha fazla bulunduğu sağlık sektöründe şiddet olaylarına daha fazla rastlanılıyor. Araştırma sonuçları, sağlık alanında hizmet verenlerin diğer iş alanlarında çalışanlara göre 16 kat daha fazla saldırıya uğradığını gösteriyor.  Yaşanan bu şiddet olayları hasta ve hasta yakınları açısından ayrı ayrı değerlendirilmeli. Hastalar açısından doktorlar ve sağlık çalışanları, bireylerin ya kendi canlarını ya da çok sevdikleri yakınlarını emanet ettikleri hayat kurtarıcı insanlar olarak görülüyor. Doktorlar açısından hasta ve hastalıklar, yaptıkları işin en önemli öznesi. Tedavi süreci ve hastalığın aşamaları çok ağır ve zor şartları içeriyor olsa da hasta için tek merkez kendisi. Bu anlamda doktorlar açısından herhangi bir hasta ya da hastalık olarak görülen iş süreçleri hastalar açısından benmerkezci bir tutumla zaman zaman gerçekten uzak beklentilere oluşturmalarına yol açabiliyor.

    Kendi hayatını ya da sevdiklerini kaybetme korkusu ve buna bağlı oluşan yüksek kaygı duygularını kontrol etmekte sorun yaşayan bireylerde fiziksel ve psikolojik şiddete yol açabiliyor. Kişiler, kendilerinden başka insanların da aynı sağlık personelinden hizmet almak için beklediğini ve herkesin sağlığıyla ilgili yardım almak için orada olduğunu dikkate almadan hekime yükledikleri aşırı beklentinin karşılanmamasıyla birlikte şiddete başvurma eğiliminde olabilirler. Doktorun görevini ihmal ettiği düşüncesi ve yanlış tedavi gibi hastanın mağdur olduğu durumlar ise bu eğilimi artırabiliyor. Hasta ve doktor arasındaki iletişim sıkıntısı şiddetin ana faktörlerinden biri. Doktor tarafından etkin bir şekilde dinlenmediğini düşünen hasta ve hasta yakını bu duruma aynı yetersiz iletişim biçimiyle yanıt verdiğinde son derece tehlikeli bir çatışma ortamı doğuyor.   

    Öte yandan sağlık sektöründeki memnuniyetsizliğin ve şiddetin en önemli nedeni, hastanelerin ve acil servislerin kapasitelerinin çok üstünde hizmet vermek zorunda bırakılması. Çalışma saatlerinin uzunluğu ve her hastayla ilgilenmesi için sağlık personelinin zamanının çok kısıtlı olması da bu faktörlere eklenebilir. Ülkemizde günde binden fazla hasta bakılan acil servislerde maalesef bu sayıyı karşılayacak kadar sağlık personeli çalıştırmak her zaman mümkün olamıyor. Bu kadar yoğun bir iş yükünün olduğu sağlık sektöründe hizmet verenler hem psikolojik hem de fiziksel olarak sorun yaşıyor. Mesleki tatminleri, motivasyonları ve hizmet performansları düşen sağlık personelinin hizmet verdiği hastaların memnuniyeti de buna bağlı olarak azalıyor.”

    “Caydırıcı hukuki düzenlemelerin yapılması önemli”

    Avukat Pınar Aksoy Gülaslan, ise şu bilgileri verdi: Sağlık hizmetinin sunumunda şiddet ciddi bir sorun haline gelmiştir. Sağlık personeli en çok acil servisler, cerrahi alanlar, ameliyathane, yoğun bakım ve psikiyatri birimlerinde şiddet ile karşı karşıya kalmaktadır. Şiddetin sonucunda meslekten soğuma, defansif tıp, bezginlik, psikolojik rahatsızlıklar, yoğun ve riskli alanlarda çalışmama isteği ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işlenen kasten yaralama suçunun, tutuklama nedeni varsayılan suçlardan olduğu kabul edilmekte ise de; sağlıkta şiddetin azalmasına ve toplumsal bilincin oluşmasına katkı sağlamadığı ortaya çıkmıştır. Sağlık personeline yönelik şiddet özellikle son yıllarda artmıştır. Caydırıcı hukuki düzenlemelerin yapılması önemlidir. Özel bir yasal düzenleme ihtiyacı vardır. Hekim hakları ayrıca düzenlenmelidir. Hasta haklarının hukuka ve etiğe uygun kullanımı konusunda hastalar bilinçlendirilmelidir. Hastanelerde bu konuda özellikle psikoloji, iletişim ve davranış bilimleri eğitimi almış yeterli sayıda personel istihdam edilmelidir. Çünkü, sağlık hepimize lazım...”