hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Esra Öz Esra Öz

    Şans hayatımızı nasıl değiştirir?

    18.06.2020 Perşembe | 10:57Son Güncelleme:

    Neden bazı insanlar mutlu ve başarılı hayatlar sürerken bazıları tekrar tekrar başarısızlık ve mutsuzlukla karşı karşıya kalır? Neden bazıları ideal partnerlerini bulurken bazıları kötü bir ilişkiden diğerine sürüklenir? Bazı insanların iyi kariyer sahibi olmalarını sağlayan, buna karşın bazılarının da nefret ettikleri işlerde çalışmalarına neden olan şey nedir? Peki şanssız insanlar şanslarını artırabilir ve hatta hayatlarını iyileştirebilirler mi?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Richard Wiseman anlaşılması güç şans faktörünü, şanslı ve şanssız kişilerin gerçek inanç ve tecrübeleri aracılığıyla araştırarak, şansa yeni ve radikal bir bakış açısı kazandırdı. Birçok durumda kendi şansımızı kendimiz yaratırız. Yani eğer şanssız olduğunuzu düşünüyorsanız belki de bu, şanssız olduğunuza inanmanızın bir sonucudur.

    Wiseman, “Şanslı olmak öğrenilebilen bir şeydir ve herkes bunu başarabilir” diyor.

    Şans Faktörü kitabının yazarı Richard Wiseman hayatı nasıl yaşamamız gerektiği ile ilgili fikirler veriyor. Doğru soruları sorarak aslında şansımızın ışığını yakmış olacağız. Elektriği kestiniz lambanın yanmasını beklemek, hattı kaldırılmış durakta otobüs beklemeye benzetiyor

    Richard Wiseman, “Doğru hayal kurarak, başkalarının isteklerine değil kendi istediğimize göre yaşamalıyız” diyor.

    Joseph Pulitzer nasıl başardı?

    İşte tam burada şansını değiştiren Joseph Pulitzer’in hayat hikayesini anlatalım.

    Pulitzer, kariyerinin sonuna kadar olağanüstü başarılı bir işadamı ve hayırsever oldu. Amerika’nın en büyük gazetelerinden birinin sahibi, özgürlük heykelinin şu an üzerinde bulunduğu destek tabanının finansmanı için para toplanmasına önayak oldu ve edebiyatın dünyaca ünlü Pulitzer Ödülü organizasyonu için yüklü fon tahsis ederek adını verdi. Ancak o şanslı anı olmasaydı tüm bunlar asla gerçekleşmeyebilirdi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Pulitzer Macaristan’da doğmuştu. Genç bir erkek olarak hem sağlığı kötüydü hem de gözleri iyi görmüyordu. 17 yaşına geldiğinde cebinde metelik olmayan bir göçmen olarak Amerika’ya geldi. Ancak burada iş bulmasının zor olduğunu anladı. Bunun sonucunda Pulitzer zamanının büyük bir bölümünü kütüphanede satranç oynayarak geçirmeye başladı.

    Yine böyle bir ziyaret sırasında yerel bir gazetenin editörü ile tanıştı. Bu rastlantısal karşılaşma Pulitzer’in muhabirlik teklifi almasına yol açtı. Dört yıl sonra ise kendisini gazetenin hisselerinden alma hakkı verildi ve o da bu fırsatı kaçırmadı. Akıllı bir karar vermişti, hisselerinin değeri arttı ve iyi bir kar elde etti.

    Pulitzer, yaşamı boyunca başarılı kararlar almaya devam etti ve önce editör oldu. En sonunda ise günümüzde de hala ünlerini koruyan iki gazetenin sahibi oldu. Çalışma hayatına yoksul bir göçmen olarak başlayan bu adam, kariyerinin sonlarına doğru Amerika’nın en etkili kişilerinden biri olmuştu. Eğer kütüphanenin satranç odasındaki o rastlantısal karşılaşma olmasaydı, kariyeri tamamen farklı bir yönde gelişebilirdi.

    Buffett nasıl Amerika’nın en zengin adamlarından biri olabildi?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fortune dergisi ile yaptığı bir röportajda kendi durumu ile ilgili olarak kariyerinin ilk zamanlarında şansın ne kadar önemli bir rol oynadığından söz etmişti.

    Buffett 20 yaşındayken Harvard Business School’a yaptığı başvuru reddedilmişti. Bunun üzerine hemen bir kütüphaneye giderek diğer işletme okullarına başvurularını araştırmaya başladı. O sırada hayranı olduğu iki işletme profesörünün de Colombia Üniversitesi’nde ders verdiğini fark etti.

    Buffett, başvuru sürecinin bitmesinden hemen önce Colombia’ya başvurmuş ve kabul edilmişti. Profesörlerden biri daha sonraları Buffett’ın danışmanlığını yapmaya başlamış ve iş dünyasındaki son derece başarılı kariyerinin başlamasına yardımcı olmuştu.

    Buffett’ın sonradan belirttiği gibi: Büyük olasılıkla yaşamım boyunca başıma gelen en talihli olay, Harvard tarafından reddedilmemdir.

    Şansın insanların kariyerleri üzerinde oynadığı büyük rol yalnızca iş dünyasıyla sınırlı değil. Hollywood yapımcılarından George Miller 1979’da Mad Max filminde başrolü oynayacak savaş yorgunu, yara izleri olan ve sert görünümlü bir aktör arayışındaydı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Henüz tanınmayan Avustralyalı aktör Mel Gibson filmin yetenek sınavından bir gece önce üç tane sarhoş tarafından saldırıya uğramıştı. Yetenek sınavına dayak yemiş ve yorgun görünümüyle gelir gelmez Miller, rolü kendisine teklif etmişti.

    İngiliz süper model Keith Moss’un da başına benzer bir olay gelmişti. 90’lı yılların başlarında babasıyla birlikte tatile çıkmıştı. CFK Havaalanında check-in kuyruğunda beklerken, dikkat çekici görüntüsü oradan geçmekte olan bir yetenek avcısı tarafından keşfedildi. Daha sonra Moss dünyanın en başarılı ve en fazla aranan modellerinden biri oldu ve bunun tek nedeni ise havaalanındaki o şanslı tesadüfi karşılaşmaydı.

    İşte bunun gibi çok farklı hayat hikayelerinden alıntılar yapılan bu güzel kitapta aslında hayatımızı yön verirken nelere dikkat etmemiz gerektiği üzerine çok güzel fikirler veriyor. En güzel yanı da bu verilen bilgilerin bilimsel kaynaklarla destekleniyor olması.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şansın yaşamlarımızın değişik birçok yönü üzerinde oynadığı rolü son derece önemli. Şans hem profesyonel hem kişisel yaşamlarımızı dönüştürme gücüne sahip. Bu birçok insanı dehşete düşüren bir fikir olabilir. İnsanların çoğu geleceklerinin kontrolünü kendi ellerinde tuttuklarını düşünmek isterler. Belli birtakım sonuçlara varmak ve olası kötü sonuçlardan kaçınmak için çaba gösterirler. Ancak bu kontrol hissi, büyük ölçüde, sabotaj eder. Şans, en iyi niyetlerimizle bile dalga geçer. Birkaç saniye içinde her şey çok daha iyi veya kötü yönde değiştirebilecek güzel güce sahip. Bunu her zaman her yerde ve önceden uyarmaksızın yapabilir.

    “Yaşamının bir aşamasında yolumu değiştirdim ve artık olayların sürekli karanlık yanlarını görmek yerine aydınlık yanlarını görebilmeye başladım. Şimdi genel olarak baktığımda çok şanslı olduğumu düşünüyorum” diyor Michelle Pfeiffer, şans doğru yere odaklanmaktır, baktığını görmektir.

    Hatalara odaklanmayın

    Çok fazla endişelenmenize ve hayatın size getirdiği başarısızlıklar hakkında uzun düşünmenize gerek yok. Elbette, başarısızlığı ve sebeplerini incelemek için zamana ihtiyacınız olacak, ama bu zamanda bile başarısızlığı nasıl önleyeceğinizi, doğru çözümleri, cevapları ve fırsatları bulacağınızı düşünün.

    Olumlu düşünün ve başarısızlığınızda olumlu noktalar bulun

    Her başarısızlık, yaşamda uzun vadeli başarıyı ve mutluluğu büyük ölçüde etkilemeyen bir durum olarak algılanmalıdır. Böylece sizi bağlayan başarısızlık zincirlerinden kurtulacaksınız.

    Farklı olasılıklara daha açık olun

    Bizi çevreleyen diğer olasılıkları görmezden gelip belli şeylerin peşinden gideriz. Daha özenli ve diğer fırsatlara ve sürprizlere açık olmaya çalışın. Daha spontan olmalı. Böylece şans şansınızı önemli ölçüde arttırırsınız.

    Her şeyin yoluna gireceğini düşünün

    İyimserlik sihirli değildir, hedeflerimize doğru ilerlememize yardımcı olur. Karamsar bir tutum sadece fırsatları uzaklaştırır.

    Daha iyi şeyler yapın, iyi şeyler sizi çekmeye başlar.

    Sizin için önemli olan insanlar ve çevre için iyi işler yaparak, çevrenizdeki olumlu bir arka planı yaratırsınız, bu da size nezaket göstermeye ve bunun yanında şansa yol açar. İnsanlar sizi takdir edecek ve saygı duyacak ve birçok kişi size yardım etmek ve gerekirse size destek olmak isteyecek. Basitçe söylemek gerekirse, ne kadar pozitif verirseniz, hayattan o kadar iyi alacaksınız.

    Yeni insanlarla cömert olmaya da değer. Onlara bir şey alma umuduyla değil onlara yardım ederek, iyi şanslar çekersiniz.