hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Esra Öz Esra Öz

    Silikon Vadisi’nden Can Çolakoğlu: “Corona virüs kripto paranın geleceğini çok fazla etkilemedi”

    28.11.2020 Cumartesi | 14:09Son Güncelleme:

    Günümüz dünyası coronavirüs nedeniyle hızla dijitale doğru yöneliyor. Bu süreçte de ekonominin nabzı da dijital dünyada tutulmaya başladı. Şirketler, daha çok kazanabilmek için veri biliminin kurallarını öğrenmeye çalışıyor. Verileri doğru kullanan, bu süreçten karlı çıkıyor. Ayrıca ilk kripto para olan Bitcoin ile birlikte, kripto para teknolojisi de hız kesmiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Veri bilimi nedir? Veri biliminin kuralları nelerdir? Nasıl daha çok kazanabilirsiniz? Buna kripto paralar da eklendiğinde neler değişecek?

    Sabancı Üniversitesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra ABD’deki   Stanford Üniversitesi’nde Yönetim Bilimleri ve Mühendisliği bölümünde yüksek lisans yapan Can Çolakoğlu, Intel ve Bosch gibi şirketlerde proje ve ürün yönetimi yaptıktan sonra veri bilimi alanına geçiş yaparak Coinbase’de veri bilimci olarak çalışıyor. Silikon Vadisi’nde veri biliminin ve kripto paranın nabzını tutan Can Çolakoğlu, Independent Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

    “Veri bilimini bakkal örneğinden Amazon’a uzanan şekilde ele alalım”

    “Veri bilimi bugün veri analizinden istatistiğe, makine öğrenmesinden yapay zekaya uzanan birçok farklı alandan bahsederken kullanılıyor, fakat özünde bu tekniklerin hepsi aynı amaca hizmet ediyor” diyen Can Çolakoğlu, şunları söyledi: “Bu amaçla eldeki veriyi olan biteni daha iyi anlamak ve akıllı kararlar verebilmek için kullanmak. Bu süreç veri bazlı olduğu ve bilimsel metotla yüzeysel bir benzerlik içerdiği için veri bilimi ismini veriyoruz. Veri bilimini en sade haliyle anlamak için bir mahallede iki bakkal düşünün. Bir tanesi her hafta aynı ürünlerden alıştığı kadar tedarik ediyor, muhasebe defterini tutmakta, veresiyelerin peşine düşmekte, müşterileri tanımakta kötü ve dükkânının dışına adım atmıyor. Diğer bakkal ise, her hafta her müşterinin neyi ne kadar aldığını not düşüyor, hangi ürünün tükendiğini, hangisinin satılmadığını takip ediyor, borçlarını ödemeyen müşterilere satış yapmayı bırakıyor ve hep başka mahallelerdeki bakkalları gezip yeni ürünler keşfediyor. Sizce hangi bakkal daha başarılı? Çoğu insan ikinci bakkalı tercih eder, çünkü o bir veri bilimci. Her şeyi kaydediyor, veriyi organize ediyor, müşterisini böylece tanıyor ve dükkânı nasıl daha iyi bir hale getirebileceğine bu şekilde karar veriyor. Şimdi sadece bir bakkalı değil, bütün dünyanın süpermarketi konumunda olan bir şirketi, Amazon’u ele alalım. Milyonlarca ürünü ve müşterisi olan, 7 gün 24 saat ve 365 gün açık, yüzlerce ülke ve dilde hizmet gösteren dijital bir market. Bu noktada defter, kitap tabii ki yetmemeye başlıyor ve veriyi kaydetmek için event streaming teknolojileri, saklamak için veri tabanları, analiz etmek için de çeşitli big data teknikleri kullanılıyor. Bunların bütününe de veri bilimi diyoruz.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Veri mühendisliği olarak da tanımlayabileceğimiz veriyi kaynağından alıp analize hazır hale getirme işlemi”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Veri bilimiyle bir ürünün, servisin veya şirketin performansını ölçülebildiğini söyleyen Çolakoğlu, bu ölçümlere dayalı teoriler geliştirmeye ve bu teorileri test edip uygulamaya koyarak yine aynı ürünün, servisin veya şirketin performansını geliştirmeyi amaçladıklarını kaydetti. Veri biliminin iki ana aşamaya sahip olduğunu belirten Çolakoğlu, “Birinci aşama aslında veri mühendisliği olarak da tanımlayabileceğimiz veriyi kaynağından alıp analize hazır hale getirme işlemi buna ETL - extract-transform-load adı veriliyor. Veri mühendisliği ile çok uğraşmadan veri bilimci olmak kesinlikle mümkün, fakat bu süreci en azından anlamak ve takip edebilmek şart. İkinci ana aşama ise, veri analizi ki onu da soru, keşif, buluş ve sonuç olarak dört adıma ayırmak mümkün. Veri analizi hep bir soruyla başlıyor, ürün veya servise dair bir şey öğrenme hedefiyle yola çıkılıyor. Keşif aşaması veriyi daha yakından inceleyip cevabın nerelerde olabileceğini aramaktan ibaret. Buluş aşaması aranan cevabı içeren verilerin elde edildiği ve okunmaya hazır hale getirildiği aşama. Sonuç aşamasında ise, bulunan bütün veriler başta sorulan soruya kapsamlı bir cevaba dönüştürülüyor ve bu cevap kararı verecek ve genelde soruları soran insanlara sunuluyor” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     “Big data olmasaydı, Facebook, Google, Amazon gibi dev teknoloji şirketleri bu ölçekte bu kadar efektif çalışamazdı”

    “Veri biliminin, temelinde yatan istatistikte de olduğu gibi en önemli faktör verinin kendisi” diyen Çolakoğlu, “Çok yakın zamana kadar, terabytle’larca datayı kaydedip inceleyebilmek teknik olarak mümkün değildi ya da çok yavaş ve pahalıydı. Geçtiğimiz on senede gelişen teknoloji sayesinde şimdi milyarlarca satırdan oluşan tabloları sorgulayıp kısa sürede analiz etmek mümkün. Big data olmasaydı, Facebook, Google, Amazon gibi dev teknoloji şirketleri bu ölçekte bu kadar efektif çalışamazdı. Sosyal medya özellikle bu derece büyüyemezdi. Geleceğe yönelik ise yapay zeka, sürücüsüz otomobiller gibi teknolojiler mümkün olmazdı” diye konuştu.   

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Makine öğrenmesi algoritmaları, yazılımcının verdiği kurallara göre değil, veriden gözlemlenebilen kurallara göre karar veriyor”

    Yapay zekanın popüler bir terim olduğuna dikkat çeken Çolakoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Genellikle makinelerin akıllı davrandığı çoğu senaryoda kullanılıyor. Makine öğrenmesi ise, gerçekten yapay zeka adını verebileceğimiz çoğu uygulamanın altında yatan teknolojiler bütününe verilen isim. Makine öğrenmesini normal yazılımdan veya analizden ayıran, modellerin “eğitilmesi” ya da “öğrenebilmesi”. Makine öğrenmesi algoritmaları, yazılımcının verdiği kurallara göre değil, veriden gözlemlenebilen kurallara göre karar veriyor. Tabii ki bu bir anda bilgisayarların dile gelmesini sağlayacak ama örneğin Google Translate’in bugünkü kalitesinin arkasında tamamen makine öğrenmesi var. Veri biliminin içerisine makine öğrenmesini katmak mümkün, makine öğrenmesi tekniklerinin veri biliminde kesinlikle yeri var fakat ben çoğunlukla ayrı alanlar olarak değerlendiriyorum.”

    “Kripto paralar yarattıkları ekonomik sistemlerin güvencesini içinde yer alan tüm aktörlere merkezsiz bir iradeye teslim etmeyi hedefliyor”

    “Bitcoin ilk kripto para ve kripto para teknolojisini ana akım kılan fenomen” diyen Çolakoğlu, “Bitcoin’in ve çoğu diğer kripto paranın çözmeye çalıştığı esas sorun merkezi bir irade olmadan güvenilir ve doğrulanabilir para ve bilgi transferi gerçekleştirmek. Günümüzde ekonomik sistemlerin güvencesi devletler ve merkez bankaları, yani merkezi idare. Kripto paralar yarattıkları ekonomik sistemlerin güvencesini içinde yer alan tüm aktörlere merkezsiz bir iradeye teslim etmeyi hedefliyor. Bu hedefi gerçekleştirmek için de blockchain adını verdiğimiz bir teknolojiyi kullanılıyor. Blockchain sadece dağıtılmış bir veri tabanından ibaret ve bugün aslında merkezi teknolojilerin avantajlarına sahip değil. Fakat o avantajlara kavuştuğu noktada çok dönüştürücü etkiye sahip olma potansiyeline sahip bir teknoloji” şeklinde konuştu.

    “Bugünün dijital dünyasında kullandığımız her servis ve ürünün içerisinde bir miktarda kriptografi mevcut esasında”

    Kriptografinin temelinde şifreli iletişim olduğunu söyleyen Çolakoğlu, “Kökleri antik dünyaya kadar giden çok eski bir geleneğe dayanan bir disiplin. Bugünün dijital dünyasında kullandığımız her servis ve ürünün içerisinde bir miktarda kriptografi mevcut esasında. Kriptografi bu ürün ve servislerin güvenilirliği ve verimliliğini artırmak için kullanılıyor. Kripto paralar da public-key encryption adı verilen bir kriptografi tekniği kullanıyor” dedi.

    “Corona virüs süreci kripto paranın geleceğini çok etkilediğini söylemek mümkün değil”

    Kripto paranın geleceğini tahmin etmenin zor olduğunu kaydeden Çolakoğlu, şunları söyledi: “Kripto marketi ve kriptoya olan ilgi 2017’de patladıktan sonra 2018 ve 2019’da oldukça geriledi aslında, fakat endüstri gelişmeye devam ediyor. Kanımca kripto paranın geleceğini bugünkü büyük projeler Bitcoin, Ethereum kadar şu an geliştirilmekte olan bir sürü daha ufak, heyecan verici teknoloji belirleyecek. Corona virüsü çok etkilediğini söylemek mümkün değil aslında. Kripto para tamamen dijital bir teknoloji, borsaları global ve 7 gün 24 saat açık, o yüzden karantinadan etkilenmedi. Pandemi etkisiyle yaşanan ve yaşanacak ekonomik krizlere de şu ana kadar dayanıklı çıktığını söyleyebiliriz, ama gelecek ne gösterir belli olmaz.”

    “Kripto para marketi neredeyse tamamen spekülasyona dayalı hareket ediyor”

    Kripto para ile yatırım yapmak konusunda öneride bulunmaktan çekindiğini söyleyen Çolakoğlu, “Çünkü Kripto para marketi neredeyse tamamen spekülasyona dayalı hareket ediyor ve bu da mantıklı tahminler yapmayı zorlaştırıyor. Kendi portfolyom BTC ve ETH ağırlıklı, çünkü bu büyük projelerin markete öncülük edeceğini düşünüyorum. Özellikle bugün Kripto paranın en heyecan verici ve hızlı büyüyen alanlarından biri olan DeFi (Decentralized Finance/Merkezsiz Finans) neredeyse tamamen Ethereum tabanlı gelişiyor. Bunun ETH fiyatına etkisinin nasıl olacağını kestirmek güç fakat Ethereum’un potansiyeline işaret ettiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.