Alman felsefecilere ve Hegel’e göre yaşanan dünya, fikirler dünyasının bir ürünüdür. Sebep, sonuç, fikir ve yaşanan dünya birbirleri içerisinde bir çark oluşturarak sürekli bir döngü yaratır. Hegel sisteminde insanların gerçek yaşamı ve ilişkilerinin temeli, maddi dünyayı belirleyen, egemenliği altında tutulan fikirler, düşünceler ve kavramlardır. Hegel’e göre dünya mantık demektir ve insanlar mantığın sınırı çözdükçe, dünyanın sınırlarını da çözmüş olacaktır.
Kant’ın aksine Hegel, insanlar öğrenebilir der. Hegel’in uzlaştırmak istediği konular akıl-tarih, insan-doğa ve doğa-kültürdür. Bu konular üzerinden Hegel ‘’Tin’’ kavramını ortaya koyar. Almanca Giest, İngilizce Spirit olarak tanımlanan Tin; kültür, varlık, insan ve uygarlık gibi birçok unsuru temsil eder. Varlık ve hiçlik arasında bir ‘’oluş yolu’’ vardır ve bu oluş yolunda Tin, kendinde ve kendi için fikirsel objeler varlığıdır. Tin’in yolculuğuna örnek olarak, meyve çiçekten ortaya çıkar fakat meyvenin oluşabilmesi için çiçeğin yok olması gerekir.
Hegel’in Tin kavramını besleyen bir diğer düzen ise diyalektik mantık düşüncesidir. Fikir, başka bir fikir ile bir araya geldiğinde sentez oluşturarak bir sonraki fikirlerin önünü açarak diyalektik mantığın sürekliliğine yol açar.
Tinin yolculuğunun başlangıcında bu kavram, doğa ile nesnel bir hale gelir. Varlık ve hiçlik arasındaki oluş yolunda kültür dünyasına geçiş yapar. Kültürün varlığı, insan var olduğu sürece yaşar. İnsanlar ile birlikte toplum ve devletle karşılaşarak özdeşleşir. Bu durumda hukuk, ahlak ve dünya tarihi ortaya çıkar. Mutlak ya da saltık tin, kültür, toplum, devlet ve tarih gibi konulardaki yolculuğundan sonra sanat, din ve felsefeyi beslemeye başlar.
Tinin amacı, kendi bilincinin farkına varmaktır. Farkındalık için özgür olmak gerekir ve ancak tinin yolculuğu ile özgürlüğe sahip olunabilir.
Alman felsefecilere ve Hegel’e göre yaşanan dünya, fikirler dünyasının bir ürünüdür. Sebep, sonuç, fikir ve yaşanan dünya birbirleri içerisinde bir çark oluşturarak sürekli bir döngü yaratır. Hegel sisteminde insanların gerçek yaşamı ve ilişkilerinin temeli, maddi dünyayı belirleyen, egemenliği altında tutulan fikirler, düşünceler ve kavramlardır. Hegel’e göre dünya mantık demektir ve insanlar mantığın sınırı çözdükçe, dünyanın sınırlarını da çözmüş olacaktır.
Kant’ın aksine Hegel, insanlar öğrenebilir der. Hegel’in uzlaştırmak istediği konular akıl-tarih, insan-doğa ve doğa-kültürdür. Bu konular üzerinden Hegel ‘’Tin’’ kavramını ortaya koyar. Almanca Giest, İngilizce Spirit olarak tanımlanan Tin; kültür, varlık, insan ve uygarlık gibi birçok unsuru temsil eder. Varlık ve hiçlik arasında bir ‘’oluş yolu’’ vardır ve bu oluş yolunda Tin, kendinde ve kendi için fikirsel objeler varlığıdır. Tin’in yolculuğuna örnek olarak, meyve çiçekten ortaya çıkar fakat meyvenin oluşabilmesi için çiçeğin yok olması gerekir.
Hegel’in Tin kavramını besleyen bir diğer düzen ise diyalektik mantık düşüncesidir. Fikir, başka bir fikir ile bir araya geldiğinde sentez oluşturarak bir sonraki fikirlerin önünü açarak diyalektik mantığın sürekliliğine yol açar.
Tinin yolculuğunun başlangıcında bu kavram, doğa ile nesnel bir hale gelir. Varlık ve hiçlik arasındaki oluş yolunda kültür dünyasına geçiş yapar. Kültürün varlığı, insan var olduğu sürece yaşar. İnsanlar ile birlikte toplum ve devletle karşılaşarak özdeşleşir. Bu durumda hukuk, ahlak ve dünya tarihi ortaya çıkar. Mutlak ya da saltık tin, kültür, toplum, devlet ve tarih gibi konulardaki yolculuğundan sonra sanat, din ve felsefeyi beslemeye başlar.
Tinin amacı, kendi bilincinin farkına varmaktır. Farkındalık için özgür olmak gerekir ve ancak tinin yolculuğu ile özgürlüğe sahip olunabilir.