hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Bayramda affetme ve geride bırakma deneyi

    Bayramda affetme ve geride bırakma deneyi
    expand

    Beyin 24 saat açık bir çamaşırhanede mesaisi hiç bitmeyen bir çamaşır makinesi gibi. Merdane dönüyor dönüyor. Ara ara çıldırmış gibi hızlanıyor, sonra duruluyor. Eski çamaşır makineleri sıkma sırasında yürürdü. Gidip tutardın, üstündekiler yerlere uçardı, ittirirdin, yerine geri yerleştirirdin. Bazen benim beyin de öyle yürümeye başlar. İttire kaktıra yerine yerleştirmem gerekir. İnsanlar da böyle midir diye merak ederim. İnsanlar dolmuşta, metrobüste, trende ne düşünür? Bir hayat muhasebesi sıkıştırır mı 30 dakikaya?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hayatın belirli günleri insana silkinmek için bir fırsat veriyor. Yeni yıl, doğum günleri, bayramlar… “Küsler barışır,” derler. Bazen barışmaz, bazen tutulmaya çalışılan sözler yarıda kalır, karar verdiğin hiçbir şeyi yapamazsın. “Kilo vereceğim”, “Daha çok çalışacağım”, “Daha çok okuyacağım”, “Kimseyi üzmeyeceğim”… Yapamazsın. Ne seni durdurur, onu bile düşünmeyecek kadar tembel olursun bazen. Ya da yorgun. Hayat bir çamaşır makinesi gibi döner döner döner. Sarsıla sarsa sıkmaya geçer. Camın içinde dönme hızından tek renk olmuş çamaşırlara bakarsın, ne zaman durulacak diye. “Kilo vereceğim”, “Daha çok çalışacağım”, “Daha çok okuyacağım”, “Kimseyi üzmeyeceğim”… Camın içinde döner döner. Artık birbirine karışmış. 

    Kırmak kolaydır. Telafi etmek zor. Affetmek çok zor. Kendi kendine affetmek ise en zoru. Olan olmuş, söylenecek ya da söylenmemesi gereken her şey söylenmiş, bazen ise hiçbir şey söylenmemiştir. Kendi başına kafanda yaptığın canlandırmalar, söylenebilecekler bir Gerçek Kesit şovu kadar kötü durur. Berbat bir oyuncusundur, üstelik karşındaki de sensindir, bu oyuncu yokluğunda. Berbatlığın tavan yapar.

    Zaman çok çabuk geçiyor. Bizi iyileştireceği varsa ise çok ağır. Bu hayatta insanı en çok “birikenler” yoruyor. Ne iş, ne spor, ne çocuk, ne eş. Bu hayatta en kirli çamaşır, çıkmayan leke “birikenler” oluyor. Kırgınlıklar, kızgınlıklar, öfkeler, kinler… Bunları ufak çakıl taşları gibi geçtiğimiz yola bırakmamız gerekiyor. Bırakmak çünkü bir gün geri dönüp bir müze gibi bakabilelim o halimize diye. “Sakın bir daha böyle olma!” diye hatırlayabilmek için.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Unutun,” diyemem. Çünkü insan unutmuyor. Ama insan kabullenebiliyor. Hatta bir gün anlayabiliyor bile. Kızdığının gözünden dünyaya bakmayı bile başarabiliyor. Çünkü içimizdeki teraziler bize hep gerçek ağırlıkları söylüyor. Haksızlık etsek de, haksızlık bulsak da.

    Çamaşır makinem şimdi sessizce içindeki çamaşırların çıkarılmasını bekliyor. Şimdi sakin. Onları bir ipe asıp rüzgarda kurutacağım. Onlar kadar temiz ve ferah hissetmeye çalışacağım. Yüksüz, hafif, beyaz. Sonra yine çalışacak, yine delirecek, belki yürüyecek ama sonra yine sakinleşecek. Artık bunu biliyorum. Mutlaka bitecek. İçinizdeki kızgınlıklardan ve kırgınlıklardan kurtulduğunuz günler yakında olsun. İyi bayramlar.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow