hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Melis Danişmend Melis Danişmend

    Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm I

    10.05.2017 Çarşamba | 11:02Son Güncelleme:

    Kaldırıma külçe gibi park eden arabanın sileceğinin altına el yazısıyla bir not ve çiçek bırakırsanız neler olur?

    “Zaten halihazırda bir arabalıya göre zor ve avantajsız durumda sayılacak bir varlığın-yayanın alanını istila ediyor, onu ip üstünde cambaz gibi yürütüyor, onu caddeye kışkışlayıp ezilme tehlikesi geçirtiyorsun. Yaşlının, engellinin, pusetlinin halini zaten aklının köşesinden bile geçirmiyorsun. Bu dünyada sadece sen varsın zannediyorsun!”

    İşte bu deneye başlamadan önce kaldırım üstünde gördüğüm her arabaya koşup, sürücüsünün suratına 23 Nisan’da kıta kıta İstiklal Marşı okuyan ilkokul çocuğu sesiyle bunları haykırmak istiyordum. Ama biliyordum ki böyle bir durumda alacağım cevap, en iyi ihtimalle okkalı bir küfür, en kötü ihtimalle de adıma kesilmiş bir öbür dünya bileti olacağından susuyor ve her şeyi kabullenmiş şekilde ön-arka tüm silecekleri kaldıra kaldıra yoluma devam ediyordum. 

    Bu deney serisi, normal şartlarda kullandığım yöntemleri bir kenara bırakıp iyilik-güzellik dolu alternatif yolları deneme niyetiyle başladığından, şöyle bir fikir geliştirdim: Artık adeta araba ve motosikletlilere özel (ve bedava) park yeri hizmeti sunan kaldırımlara yayılan arabaların ön camlarına el yazısıyla yazılmış bir not ve çiçek bırakmaya karar verdim. Olacakları da bir köşeye çekilip gözlemleyecektim. 

    • Deneye başlarken anneme çiçek olarak karanfili düşündüğümü söylemiştim. Annem de, “Biraz cenazeyi çağrıştırmıyor mu?” demişti. “İyi işte gizliden mafyöz bir mesaj da vermiş olur,” gibi bir (şaka diyelim şaka olsun) karşılık vermiştim. Sonradan karanfilden vazgeçtim, “Elalemin kaldırıma park etmiş magandasına çiçek mi satın alacağım?” diye hemen kendimi gaza getirip sokakta bulacağım bir çiçeği notuma iliştirmeye karar verdim. 
    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm I

    • İlk avım Caddebostan’da fotoğrafta görüldüğü üzere destansı şekilde park etmekte hiç sakınca görmemiş, geniş karakterli bir sürücünün cipiydi. Notumu güzelce hazırladım ve bahçelerin birinden (koparmadım) kökü kuruyup düşmüş bir çiçeği alarak arabanın yanına gittim. Notta şöyle yazıyordu:

    “Sevgili hanımefendi/ beyefendi,

    Evet İstanbul’da park yeri bulmak zor. Mutlaka sizin de çok acil halledilmesi gereken işleriniz vardır. Fakat şu anda yaşlı, genç, pusetli, engelli onlarca yayanın geçiş hakkını bitirdiniz. Bu şehirde tek başınıza yaşamıyorsunuz, bizler de varız. Sevgiler.”

    • Ben tam sileceği kaldırıp altına notla çiçeği yerleştirecekken yanımdan geçmekte olan yaşlı ve çok hoş bir hanım gülümseyerek (o jenerasyonun da her koşulda gülümseme nezaketine sahip olmasına ayrı hayranım), “Kimin için koyuyorsunuz acaba o notu?” dedi. “Sizin için, benim için, herkes için,” dedim. Sakin ama üzgün bir tonda, “Ay vallahi çok iyi yapıyorsunuz, artık bu şehirde kimsenin kimseye saygısı kalmadı,” diyerek uzaklaştı. Ben de hı hı’layarak ameliyathanedeki cerrah gibi dikkatlice elimdeki malzemeleri yerleştirmeye devam ettim. Hedefim notu ve çiçeği bir sileceğin altına yerleştirirken, öbür sileceği de kaldırmaktı (duble protesto). Fakat aksi gibi ikinci silecek tam kalkmıyordu. Epey bir uğraştım, neyse sonunda muvaffak oldum ve hemen karşıdaki bir cafe’de arabayı doğru açıdan gören bir masaya kurulup, üç kuruşa tutulan acemi dedektifler gibi saniye başı kafamı kaldırarak olacakları gözlemeye başladım. 
    • Milletimiz meraklıdır biliyorsunuz, benim notu koyduğumu uzaktan gören gençten bir çocuk usul usul arabaya yaklaşıp notu aldı. Hemen panikle ayağa dikildim, acaba atacak mı diye. Notu elinde tutup okudu, okudu, okudu. Bayağı sevgilisinden mektup gelmiş gibi uzun uzun. Sonra gülümseyerek yerine bıraktı ve gitti. “Hah afferin çocuğum!” dedim, tekrar yerime oturdum.

    Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm I

    • Yarım saat sonra 10-15 dakika arayla iki yaşlı kadın geçti kaldırımdan. İkisi de bastonluydu. Hatta birinin yanında yürümesine yardımcı olan biri vardı. Bu araba yüzünden ikisi de kimi zaman araçların hızla geçtiği sokaktan dolaşmak zorunda kaldılar. Çok kızıyorum çook. Neyse susuyorum.
    • Bir saat kadar sonra arabanın yanında bir İspark görevlisi belirdi. Onun ilgisi diğer genç çocuktan daha kısa sürdü. Biraz baktı, yüzünde bir tepki oluşmadı, sonra da uzaklaştı. Adam kim bilir gün içinde neler görüyordur.
    • Bu arada oturduğum masa ile araba arasında kalan bölgede, dükkan önüne tabure atmış esnaf sohbet ediyordu. İki adam. Ha babam kafamı kaldırıp oraya kilitlendiğimden bir süre sonra sağdaki adam kendisine baktığımı sanmaya başladı. Ben kafamı kaldırıyorum, o bana bakıyor, kafamı kaldırıyorum, bana bakıyor. “Hay aksi!” diye başımı sağa sola çekerek arkaya bakmaya çalışırken adamın hafiften gülümsemeye başladığını fark ettim.
    • Cafe’de üç saate yakın oturdum. Yazdım, çizdim, düşündüm, telefon görüşmelerimi yaptım. Yok, kadın/adam gelmedi. Alışverişten, işten dönen mahalleli sıklıkla durup nota ve çiçeğe baktı. Genellikle gülümsediler. Ben de sanki olayla hiç alakam yokmuş gibi arabanın etrafında dolanarak telefon görüşmelerimi yaptım. Her yaklaşana, “Hah kesin bu! Bak beyaz pantolon üstü pembe gömlek. Ayağında da yatından yeni inmiş gibi beyaz ayakkabılar. Tam kaldırıma park edecek tip!” diye kem gözlerle bakıp zan altında bıraktım. Ama hiçbiri ‘katil’ değildi. Godot’yu bekler gibi oturdum oturdum, beklemekten yoruldum. Allah bu mekan çıkışında sabaha kadar bekleyen paparazzilere kolaylık versin. 

    Devamı gelecek haftaya…

    Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm I