“Zaten halihazırda bir arabalıya göre zor ve avantajsız durumda sayılacak bir varlığın-yayanın alanını istila ediyor, onu ip üstünde cambaz gibi yürütüyor, onu caddeye kışkışlayıp ezilme tehlikesi geçirtiyorsun. Yaşlının, engellinin, pusetlinin halini zaten aklının köşesinden bile geçirmiyorsun. Bu dünyada sadece sen varsın zannediyorsun!”
İşte bu deneye başlamadan önce kaldırım üstünde gördüğüm her arabaya koşup, sürücüsünün suratına 23 Nisan’da kıta kıta İstiklal Marşı okuyan ilkokul çocuğu sesiyle bunları haykırmak istiyordum. Ama biliyordum ki böyle bir durumda alacağım cevap, en iyi ihtimalle okkalı bir küfür, en kötü ihtimalle de adıma kesilmiş bir öbür dünya bileti olacağından susuyor ve her şeyi kabullenmiş şekilde ön-arka tüm silecekleri kaldıra kaldıra yoluma devam ediyordum.
Bu deney serisi, normal şartlarda kullandığım yöntemleri bir kenara bırakıp iyilik-güzellik dolu alternatif yolları deneme niyetiyle başladığından, şöyle bir fikir geliştirdim: Artık adeta araba ve motosikletlilere özel (ve bedava) park yeri hizmeti sunan kaldırımlara yayılan arabaların ön camlarına el yazısıyla yazılmış bir not ve çiçek bırakmaya karar verdim. Olacakları da bir köşeye çekilip gözlemleyecektim.
“Sevgili hanımefendi/ beyefendi,
Evet İstanbul’da park yeri bulmak zor. Mutlaka sizin de çok acil halledilmesi gereken işleriniz vardır. Fakat şu anda yaşlı, genç, pusetli, engelli onlarca yayanın geçiş hakkını bitirdiniz. Bu şehirde tek başınıza yaşamıyorsunuz, bizler de varız. Sevgiler.”
Devamı gelecek haftaya…
“Zaten halihazırda bir arabalıya göre zor ve avantajsız durumda sayılacak bir varlığın-yayanın alanını istila ediyor, onu ip üstünde cambaz gibi yürütüyor, onu caddeye kışkışlayıp ezilme tehlikesi geçirtiyorsun. Yaşlının, engellinin, pusetlinin halini zaten aklının köşesinden bile geçirmiyorsun. Bu dünyada sadece sen varsın zannediyorsun!”
İşte bu deneye başlamadan önce kaldırım üstünde gördüğüm her arabaya koşup, sürücüsünün suratına 23 Nisan’da kıta kıta İstiklal Marşı okuyan ilkokul çocuğu sesiyle bunları haykırmak istiyordum. Ama biliyordum ki böyle bir durumda alacağım cevap, en iyi ihtimalle okkalı bir küfür, en kötü ihtimalle de adıma kesilmiş bir öbür dünya bileti olacağından susuyor ve her şeyi kabullenmiş şekilde ön-arka tüm silecekleri kaldıra kaldıra yoluma devam ediyordum.
Bu deney serisi, normal şartlarda kullandığım yöntemleri bir kenara bırakıp iyilik-güzellik dolu alternatif yolları deneme niyetiyle başladığından, şöyle bir fikir geliştirdim: Artık adeta araba ve motosikletlilere özel (ve bedava) park yeri hizmeti sunan kaldırımlara yayılan arabaların ön camlarına el yazısıyla yazılmış bir not ve çiçek bırakmaya karar verdim. Olacakları da bir köşeye çekilip gözlemleyecektim.
“Sevgili hanımefendi/ beyefendi,
Evet İstanbul’da park yeri bulmak zor. Mutlaka sizin de çok acil halledilmesi gereken işleriniz vardır. Fakat şu anda yaşlı, genç, pusetli, engelli onlarca yayanın geçiş hakkını bitirdiniz. Bu şehirde tek başınıza yaşamıyorsunuz, bizler de varız. Sevgiler.”
Devamı gelecek haftaya…