hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Melis Danişmend Melis Danişmend

    Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm II

    17.05.2017 Çarşamba | 10:58Son Güncelleme:

    Geçen haftadan devam. Kaldırıma külçe gibi park eden arabanın sileceğinin altına el yazısıyla bir not ve çiçek bırakırsanız neler olur?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdiye kadar yaptıklarım arasında açık ara en çok yorum yapılan deney bu oldu. Yayalarımız kaldırıma park eden arabalara kanlısı gözüyle bakma aşamasına gelmiş. Benim deney, tanıdığım ve tanımadığım kişiler tarafından biraz ‘kibar’ bulundu.

    Deneye başlamadan birkaç gün önce bir haber sitesinde Barbaros Bulvarı’nda kaldırıma park eden arabaların kapılarına sprey boyayla ‘Park Yasaktır’ işareti çizildiğini gösteren bir haber izlemiştim. Altındaki yorumların neredeyse tamamı, “Az bile! Oh olsun! Bravo!” diye akıp gidiyordu. Nitekim benim yazı yayımlandıktan sonra Twitter ve Instagram’da aldığım yorumlar, “Fazla kibar! Ben küfür etmeyi düşünürüm ya da lastiklerini indirmeyi!” diye başlıyor, “Pusetle çıktığımda böyle ayıları görüyorum, lastiklerini patlatasım geliyor!” diye şahlanıyor, “Bir gün böyle bir düşüncesiz yüzünden sokağı dolaşmak zorunda kalan tekerlekli sandalyeliyi gördükten sonra o arabaları baştan sona çizesim geliyor!” diye sürüp gidiyordu. Zaten bu deneye başlamadan önce, “Silecek kaldırmaktan gına geldi!” diye dert yandığım bir arkadaşım, “Ohoo ne sileceği Melis ya! Anahtarını çıkaracaksın, elini arabaya yapıştırıp çize çize hiçbir şey olmamış gibi devam edeceksin,” demişti. Vatandaş zıvanadan çıkmış. Valla ne yalan söyleyeyim, gördüklerim karşısında haksızlar da diyemiyorum. Ama bu deney neydi? İyilikti güzellikti. Aynen devam ediyorum. Gelelim bu hafta neler olduğuna…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow
    • Geçen hafta camına not bıraktığım cipin sahibini saatlerce beklemiştim takip ettiyseniz. Ben Almanya’ya çalışmaya gitmiş işçi karısı gibi hasretle bekleyedurayım, o Helga’yla nikahı basmış vicdansız adam gibi hiç gözükmedi. Ben de ümidi kesip evimin yolunu tuttum. Fakat ertesi gün, olay yeri inceleme ekibi gibi tekrar mahalleye gittim ve İspark görevlisini buldum. “Şu köşede bir arabanın camına not koymuştum, hatırladınız mı?” diye sordum. “Evet evet, çok da güzel yazmıştınız,” dedi adam ve ekledi, “gelmedi o.” Dedektiflik görevim devam ettiğinden aracın sabah 11:00 civarı oraya park ettiğini ve görevlinin 19:00’da biten mesaisine kadar dönmediğini öğrendim. Sekiz saatten fazla bir zaman tüm kaldırımı kapatacak şekilde park eden bir kadına/adama ben not yazsam n’oluur yazmasam n’oluur diye düşünürken görevliye, “Peki siz şikayet etmiyor musunuz bu arabaları?” diye sordum, “Arıyoruz polisi, gelmiyor ki!” dedi. Bu da yeni moda. “Yeterli polis yok!” cevabı geliyormuş. Yakın zamanda bir arkadaşım 155’i aradığında da tam sekiz kez, “Hatlarımız şu anda meşguldür!” demişti makine ses.
    • Yeni avlarım için A4 kağıtlarımı bölüp aynı notu tekrar tekrar yazmaya başladım. Fotokopi çektirmiyorum çünkü sanki deneye ihanet edermişim gibi geliyor. Sokakta çiçek bulmak da zor işmiş. Genelde bahar ağaçlarından dökülmüş yapraklar var, çiçek pek yok. Ben de bir bahçenin dış duvarının dibinde birikmiş küçük krem rengi yaprakları toplayıp cebime doldurdum. 

     Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm II

    • İlk hedefim, fotoğrafta görüldüğü üzere teslimat yapmak üzere kaldırıma park etmiş bir dondurma kamyonetiydi. Biliyorsunuz esnafımız mal boşaltmak için yolun ortasında durup 20 dakika kontak kapatıyorsa, kaldırıma boydan boya park ediyorsa kesinlikle gıkımızı çıkarmamalıyız, çünkü bu insanlar çok mübarek bir şey yapıyorlar: Ekmek parası kazanıyorlar. Ve bu uğurda her yol mübah. Sizin ekmek parası kazanmak üzere o yolda oluşunuzu baltalamak dahil. İşte bu dondurmacı bey de kaldırımda geçiş yeri kalmayacak şekilde park edip kamyonetinden atladığı anda ben de ön cama koştum. Tam o esnada da pusetli bir anne-baba kaldırımda belirdi ama sanki bu kamyonet görünmez bir araçmış gibi hiç ona bakmadan, kızmadan, kaderlerini çoktan içselleştirmişler gibi sokaktan dolanarak yollarına devam ettiler. Yıllarını Las Vegas’ta geçirmiş bir kumarbaz gibi el çabukluğuyla notu cama koyup karşı sokağa kaçacaktım ki aklıma yapraklar geldi. Cebimden hızla bir tutam yaprağı çıkarıp gazino assolistinin kafasına döker gibi sileceklerin üstüne serpmeye başladım. (Mahallelinin benimle ilgili izlenimlerini hakikaten merak ediyorum.) İşim bitince de karşı sokağa kaçtım ve bir köşede pusuya yattım. Gel gör ki adam çıkmak bilmiyor. Teslimat yaptığı yer de küçücük büfe, esnaf sohbetinde herhalde diye düşünüyorum. Neyse bir süre sonra baktım geliyor. Dikildim. Adam kamyonetin kapısını açtı, bindi, oturdu, oturdu, oturdu… Yok görmüyor. Telefonda konuştu, uzun uzun teslimat raporu gibi bir şey doldurdu, yok kesinlikle görmüyor. “Hadisene, hadisene!” diye heyecan içindeyim. Adam kontağı çalıştırdı, manevralar yaptı, sağa sola baktı, yani kısacası her şeyi yaptı ama benim yapraklar arasında inci gibi parlayan notumu görmeyip bir sonraki teslimatına varmak üzere ufukta kayboldu.

     Kaldırıma park edene çiçekli not deneyi - Bölüm II

    • Bu hezimetle daha da hırslandım. Hemen ikinci kağıdı çantamdan çıkarıp az ötede gözüme kestirmiş olduğum ‘kara şimşek’ cipe yaklaştım. Bu kaldırımı kaplayan arabalar niye hep son model cipler oluyor merak ediyorum. Arabayı satın alırken, “Buyurun efendim, madem bu kadar para bayıldınız artık böyle bir ayrıcalığınız var!” mı deniyor bu insanlara trafik şube müdürlüğü tarafından? Koca cipin karartılmış ön camına resmen tırmanarak notumu ve bir kenarda bulduğum kurumuş zavallı bir papatyayı bıraktım. Sonra da yakındaki bir yere oturup çayımı yudumlamaya başladım. Bir süre sonra cipin sahibi beliriverdi. Gençten bir adam. Notu aldı, okudu, şöyle bir etrafına bakındı ve hızla arabasına atlayıp ters yönden de gitmek suretiyle ana caddeye çıkıp gözden kayboldu. Hayatında iz bıraktığımı sanmıyorum, hiç öyle bir hali yoktu. Kafası daha ziyade çözülecek ‘mühim’ işleriyle dolu gibiydi.
    • Bu deneyi sonlandırırken bu şehirde yaşayan engelli, pusetli, yaşlı insanlara bol şans dilemek istiyorum. İşleri çok çok zor. Ve kabullenmiş halleri çok çok acı. Notlarımın o an için araç şoförünü güldüren, (yolda atmadıysa) belki akşam götürüp ev ahalisiyle, “Bakın bugün ne oldu? Hahah!” tadında paylaşılan ‘şeyler’ olduğunu düşünüyorum genellikle. Keşke tersi olsa. Keşke o koca koca cipler (ve ne hikmetse çoğunlukla İstanbul dışı plakalı arabalılar) bir an için, “Evet ya! Ben böyle bir düşüncesizliği nasıl yaparım?” diye kendine sorsa ve utansa.