hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Melis Danişmend Melis Danişmend

    Kapalı alanda sigara içeni uyarma deneyi

    08.09.2017 Cuma | 13:17Son Güncelleme:

    Sigara yasağını esnetene yeşilaycı cümlelerle yaklaşırsanız neler olur?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sigara içmiyorum. Hiç de içmedim. Dolayısıyla hayatımda, “Yemek sonrası / rakı sofrası / kahve molası onsuz olur mu!” iç çekişlerim, “Bıraktıktan sonra anladım, ben yaşamıyormuşum, merdiven çıkabiliyorum,” itiraflarım ya da, “Uzun uçak yolculuklarını nasıl atlatacağım?” paniklerim hiç olmadı. Bırakan ya da hala içmeye devam eden arkadaşlarımın sigara muhabbetlerini Türkçeyi yarı anlayan bir Japon gibi dinler durur, bir pakette kaç adet olduğunu hala bilmem. 

    Kapalı alanda sigara içeni uyarma deneyi

    Ama buna rağmen içilen yerde terör de estirmem. Herhalde yıllarca duman altı Beyoğlu barlarında müzik yapmanın getirdiği bir alışkanlık. Evet, suratıma suratıma üflenmesinden hoşlanmıyorum, kışın sırf sigara yüzünden 3 derecede bile dışarıda oturmak isteyen arkadaşlarıma isyan ediyorum, konser verdiğim mekanlarda bu meret yüzünden bitmek bilmeyen bir sirkülasyon olmasını sevmiyorum ama eve döndüğümde üstümün başımın kokmamasından da son derece memnunum. 

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sigara yasağının başladığı ilk sene tiryakiler arasında yaşanan panik ve üzüntü zamanla yerini alışmaya ve sonra da pek tabii ki ülkemizde sıklıkla görüldüğü üzere "minik esnemelere" bıraktı. Taksisinden dolmuşuna hatta bazı barlara kadar birçok yerde zaman zaman sigara içildiğini görüyoruz. Deneylerim kapsamında bu konuya el attım. İşte olan biten…

    • Geçen gün taksiye bindim. “Sigaradan rahatsız olur musunuz? Atayım mı?” dedi adam. Bu soru bende değişik duygulara neden oluyor. Sıklıkla da karşıma çıkıyor. Seni öyle bir durumda bırakıyor ki adam, bu ‘düşünceliliği’ bu ‘inceliği’ karşısında, “Ama zaten yasak değil mi? Evet atar mısınız lütfen!” desem, evine misafirliğe gelmişim de, “Bu evde niye tam tahıllı ekmek yok?!!?” diye bağırmışım gibi hissettiğimden hık mık ediyor ve içimden, “Yazık bu adama… En az 10 saat direksiyon sallıyor… Bir de bu korkunç trafikte… Evde de dertler bitmiyordur…” diye düşünürken adamın elinde sigarayla dikiz aynasından donmuş şekilde bana baktığını fark edip kendime gelerek, “Ben içmiyorum, yani atmayın şimdi yeni yakmışsınız, hızlı hızlı içerseniz sevinirim” gibi tuhaf tuhaf cevaplar veriyorum. İşte o gün deney vesilesiyle kararlı bir şekilde, “Evet lütfen atar mısınız? Sizin sağlığınız için de daha iyi. Teşekkürler,” dedim. Hiç uzatmadan, “Tabii tabii” diye attı. “Bir de camı kapatabilir misiniz acaba, hava çok serin,” diye ikinci golü de attım. Kuzu kuzu kapattı. Biraz içim buruldu.

    • “Rahatsız olur musunuz?” sorusunun bir alternatifi de şu: “Sigara içmek isterseniz buyrun!” Yolda gidiyoruz. Ortada fol yok yumurta yokken adam pat diye bunu deyiveriyor. Türkçesi, “Canım bi sigara çekti be! Hadi önce sen yak da rahat rahat içeyim.” Böyle durumlarda, “Yok ben hiç içmiyorum, sağolun” diyorum. Taksici ya bir şey demeyerek (muhtemelen içinden küfrederek) yola devam ediyor ya da ısrar kapasitesine göre ikinci soru geliyor: “Ben içsem rahatsız olur musunuz?” Ve hop döndük bir önceki diyaloğa.

    • Mahalledeki kasaba girdim. İçerisi Mad Men dizi seti gibi. İnanılmaz bir duman var. Neler oluyor diye bir baktım, saçları taraz taraz, kırmızı sivri tırnaklı bir kadın, “Burada sigara içmenin cezası x TL’dir!” yazan levhanın altında fosur fosur sigara içip bir yandan da, “Üç kilo kıyma ver, dört kilo pirzola!” diye enflasyonun ona vız geldiğini bilhassa belli eden bir tonlamayla siparişlerini veriyor. Kasap da maalesef müşterisini kaybetmemek için gıkını çıkarmadan işini yapıyor. Adam bana bakıp, “Ne yapayım,” gibisinden omuzlarını kaldırdığında kırmızı tırnaklı hanımefendiyle bir söz düellosuna girmeye kalkarsam sonumun kıyma makinesinde çift çekim olacağını anladığımdan gösterebileceğim en pasif direnişi gösterdim ve öksürmeye başladım. Böyle Beşir gibi. Onun üzerine hanımefendi, “Ay burada sigara içilmiyor değil mi hahahah!” diyerek zorla kapının önüne çıktı. Fakat kafasını dükkanın içine çevirip dumanlarını saça saça, “İki kilo da kuşbaşı ver!” demeye devam etti. Baktım olmayacak, “Ben sonra gelirim,” diyerek çıktım. Ben çıkarken kadın kapalı alanda sigara yasağının ne kadar manasız bir şey olduğunu anlatıyordu kasaba.

    • Evden çıktım, asansör bekliyorum. Apartmanda inanılmaz bir duman kokusu var. (Yazdıkça da kendimi Prof. Dr. Orhan Kural gibi hissetmeye başladım, hayırlısı.) Bana öyle geliyordur diye düşündüm çünkü birinin apartmanda sigara içtiğine ihtimal veremiyorum (küçük saf kız). Asansörden indim, bir baktım elinde sigarasıyla kapıdan çıkan bir adam. Ve anladığım kadarıyla katları da o şekilde inmiş. “Siz miydiniz içen?” dedim. Sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi, neredeyse sevinerek, “Eveeet,” dedi. “Dördüncü kata kadar kokusu geliyor,” dedim. “Hadi ya!” dedi ve yoluna devam etti. Bu insan tipleri için bir şarkı besteleyeceğim. Ne biçim insanlarsınız siiiiiz / Ne biçim insanlarsınız siiiiiz / Hey!

    • Deneyimi sonlandırırken sigaranın sağlığa zararlı olduğunu hatırlatarak kamu spotumu eksik etmeyeyim. Kapalı alanlarda sigara içilmeyecekse (içilmiyor) ve bunun bir cezası varsa (var) düzgün şekilde uygulansa ne güzel olur. Yoksa biz böyle bir ipte iki cambaz, “Ay içsem rahatsız olur musunuz?” “Ay söndürür müsünüz?” diye karşılıklı oynayıp duracağız.