hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Nevşin Mengü Nevşin Mengü

    Babalık döneminde şımarıklık

    22.04.2014 Salı | 15:39Son Güncelleme:

    2011 yılında ustalık dönemine geçmiştik, Başbakan seçim sonrasında yaptığı konuşmada yeni dönemi böyle nitelendirmişti. Kuşkusuz 2011'den sonra başka bir eşikten geçti Türkiye ve başka bir döneme mi girdi, ancak buna ustalık mı demek lazım yoksa babalık demek daha mı uygun emin değilim.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Erdoğan son konuşmasında Mayıs'ta Taksim meselesine noktayı koydu. Gezi sürecinden bu yana yaşananlara da referansla "millet artık bu şımarıklığa katlanmak zorunda değil" dedi.

    Siyasi literatürümüzde yeni bir başlık var artık: "şımarık kitleler" başlığı.

    Alex Lickermann, Psikiyatrist, Psychology Today dergisine 2013 yılında "Ebeveynler için Sınırları Koyma Rehberi" başlıklı bir yazı yazmış.

    Çocuğunuzun arsız, şımarık bir velet olmasını nasıl engellersiniz, makale aşağı yukarı bunu anlatıyor.

    Oğlunun birkaç gün boyunca her akşam , ısrarla, anne ve babasına "akşam yemeğinden sonra şeker yiyebilir miyim?" diye sorduğunu öğreniyoruz makalenin başında. Daha sonra da Lickermann'ların neden her akşam tavizsiz bir şekilde hayır dediğinin izahını okuyoruz.

    Lickermann, "sırf çocuk huysuzluk etmesin diye her istediğine evet derseniz, sonunda sınır bilmez, doyumsuz bir çocuk yetiştirirsiniz" diye anlatıyor. Çocuğa "hayır " diyerek ebeveynlerin çocuklara hayalkırıklığını öğretmesi gerektiğini söylüyor. Hayal kırıklığını erken yaşta tatmayan, yaşamayan çocuklar ileriki yaşlarda baskıcı kişiler olurlar diyor vb.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Elbette çocuksuz bir kadın olarak, ebeveynlik bölüm 1 yazısı yazmaya çalışmıyorum. Amacım  Erdoğan'ın grup toplantısında bahsettiği "şımarıklık" meselesine gelmek.

    Popüler psikoloji dergisi Psychology Today'in son birkaç yılını tarayın mesela, şımarıklık meselesi üzerine yazılmış hemen bütün makalelerin ebeveyn-çocuk ilişkisi üzerine olduğunu görürsünüz.

    Şımarıklık çocuklarla özdeş bir davranış; sınır bilmeme, her gördüğünü isteme, bir tür davranış bozukluğu. Şımarık çocuğun sorumlusu, çocuğuna doğru muamele etmeyi bilmeyen, bilemeyen anne, baba.

    Evde sokakta avaz avaz bağıran ipe sapma gelmeyen bir çocuğa sahiplerse acilen bir şeyler yapmalılar, acilen durumu ele almalılar. Çocuğu yola getirmeliler!

    Şımarıklık meselesi popüler bilim mecralarında böyle ele alınıyor. Belki de Erdoğan da aşağı yukarı böyle görüyor. Ustalık döneminin alt metni babalık dönemi mi acaba aslında? Ya da en azından liderin bilinç altında böyle bir şema mı var? Öyle görünüyor.

    Başbakan'ın "bunlar!" diye ünlediği "bir kısım" halk, ailenin şımarık, her gördüğünü isteyen arsız çocuğu; Başbakan da aileyi zaptu rapt altına almaya çalışan baba.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Ne istediler de vermedik"ler  "Bu şımarık ruh hali artık son bulmalıdır"lar. Erdoğan gittikçe otoriter bir baba retoriğine doğru kayıyor. Siyasi kimliği gitgide geleneksel bir baba kimliği ile bütünleşiyor.

    Ataerkil bir ailede son sözü söyleyen, lafı herkesin lafının üzerinde olan baba bir baba gibi.

    En doğruyu ben biliyorum diyor, siz çoluk çocuksunuz aklını ermez. Bağırıyorum, çağırıyorum ama aslında sizi korumak için, tonlarında konuşuyor. Pek gri, hatta pek koyu gri, pek otoriter.  Fazla verdim şımardınız diyor aslında, Verdikçe istediniz Taksim Maksim yok size, Kadıköy de son, seneye o da yok!

    Türk siyasetinde baba alegorisi de pek sevilir malum, "Devlet Baba"lar, "Kurtar bizi Baba"lar.

    Seçmen bu yeni babalık döneminden hayli memnun görünüyor. Erdoğan babalık tasladıkça gücüne güç katıyor, evin uslu çocukları "sözle uslanmayanın hakkı kötektir" diye şımarık kardeşlerine "bir ders" veren babalarına alkış tutuyor. Babalık dönemi hayırlı olsun.