hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Nevşin Mengü Nevşin Mengü

    "Bunlar" siyaseti

    12.03.2014 Çarşamba | 12:23Son Güncelleme:

    “Bunlaaaaar, bunlaaaar”; Başbakan çok seviyor bu nidayı konuşurken kullanmayı. Genellikle de “Aaaaah benim bilmem nereli kardeşim” diye haykırdıktan sonra sıralamaya başlıyor, “Bunlaaaaar onu ettiler, bunlar bunu yaptılaaaaaaar” diye yüksek sesle ünlemeye. Neler çektirdiler sana bunlaaaaaar benim bilmem nereli kardeşim!”; her miting konuşmasının alıştığımız zirve anı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Peki, kim bu meşhur “bunlar” acaba? Bunlardan biri İsmet İnönü, onu anlıyoruz. Herhalde kendisi Başbakan’ın gelmiş geçmiş en sevmediği siyasetçi, açıkladığı “skandal” belgelerde hala 1940'lardan öteye gidemedik. Ne zaman miting meydanında “Bakın size bir skandalın belgesini ilk kez açıklayacağım” dese, 1930'lardan, 40'lardan tozlu arşivlerden bulunmuş bir tefrika sallıyor elinde.  

    Başka kim acaba bu meşhur “Bunlar”? Düz mantık İnönü bağlantısıyla CHP’liler herhalde? Parti içerisinde her zaman, İnönü karşıtı klikler olmasına rağmen, bu fazla teferruat Başbakan için. İnönü eşittir CHP eşittir bunlar eşittir sevmiyoruz denklemini anladık. Başbakan sağ olsun 11 yıldır her konuşmasında haykıra haykıra kazıdı kafamıza. 

    Peki “Bunlar” sadece bu grupla mı sınırlı, CHP’liler, Kemalistler, İnönü sevenler falan? Anlıyoruz ki değil. Başbakan’ın konuşmalarından anladığımız “Bunlar” konjonktürel olarak değişebiliyor. Artık gündeme göre, gelişmelere göre; kaşlarını çatarak, ağzını doldurarak, sesini çatlatacak güçle haykırdığı, işaret ettiği “Bunlaaaaaar” kah Kürtler oluyor, kah solcular, kah liberaller, kah diğer merkez sağ hareketler, kah Sünni olmayanlar, kah gayrı Müslimler (Rum affedersin). Hepsi bir çuvalda, hepsi “Bunlar”. Yasa tasarıları da artık hep torba torba geldiği için alıştık herhalde alakalı alakasız ne varsa hepsini büyük bir torbaya tıkıştırmaya.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yani özetle “Bunlar” Başbakan gibi düşünmeyenler. Peki, Başbakan ne düşünüyor, işte bu nokta kritik çünkü Başbakan’ın saptamaları, manifestoları çok değişken. Eskiden AB tek yoldu Başbakan için, şimdi Şangay Beşlisi ideal. Eskiden asker vesayetiydi en büyük düşman, şimdi cemaat vesayeti. Eskiden Ergenekon’un savcısı idi Başbakan, bugün neredeyse avukatı olma noktasında. Başbakan’ın günden güne fikri değiştiğine göre, en iyisi “Bunlar”dan olmamak için, Başbakan o gün, artık havaya göre, estiği yere göre, hangi fikri beyan ederse, hay hay demek, kafa sallamak gerekli. “Siz öyle buyurduysanız öledir efem” çekmek zaruri. Aksi halde tıkılırsın meşhur "Bunlar" çuvalına.

    Başbakan seviyor gününe göre düşman seçmeyi, “Bunlaaaaar bunlaaaaar” diye diye zaman zaman nefret söylemine varacak kadar ağır kelimeler seçmeyi, ağır suçlarla itham etmeyi.

    Ancak hatırlatmakta fayda var. “Bunlar” siyasetinin kurucusu, bulucusu Başbakan Erdoğan değil. Carl Schmitt, üzerinize afiyet, ta 1930'ların sonunda 40'ların başında atmıştı bu kavramı ortaya. Başbakan’ın da en sevdiği yıllar (!) hem yeri gelmişken. İktidarlar, bilhassa baskıcı iktidarlar, meşruiyetlerini bir ortak düşman kavramı üzerine kurar diyor Schmitt teorisinde. Düşmana karşı hayatta kalma savaşı algısı ile istediği uygulama ve yaptırıma kamuoyunu ikna eder. Düşmanı yenemezsek hepimiz yok olacağız söylemine destek bulduktan sonra her baskıyı, her zorbalığı kabul ettirmek malum daha kolay. Yeri geldiğinde modern devletlerin de başvurduğu bir yöntem bu, sürpriz değil biliyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Fakat Başbakan, hele son dönemde, o kadar çok “Bunlaaaaaar” diye ünlüyor ve düşman hedef gösteriyor ki, hızına yetişmek imkânsız. Başbakan her gün yeni bir düşman, hatta düşmanlar seçiyor, yeri gelince seçtiği düşmanları da hunharca hedef gösteriyor. Bu hızla giderse ittifak kurabileceği dost kalmayacak geriye. Hatırlatmak lazım, devlet düşmanı derken Schmitt bunun karşısında, iktidarın ayakta kalabilmek için dost edinmesi gerektiğini de ortaya koyar. Düşmanın olduğu yerde dost da olmalı öyle değil mi? İktidar için sadece sen, ben, bizim oğlanın dostluğu yeter mi?