hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ozan Onat Ozan Onat

    Devasa evrende bir kayboluş hikayesi: Uzay Yolcuları

    14.01.2017 Cumartesi | 14:00Son Güncelleme:

    Hollywood son birkaç yıldır yakın dönem bilimkurgu projelerine oldukça ilgi gösteriyor. Yıldızlararası, Yerçekimi, Marslı gibi filmlerin hem gişe başarıları hem de aldıkları ödüller, benzer konuları işleyen filmlere de sektörde öncelik tanınmasını sağlıyor olabilir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yönetmen Morten Tyldum imzalı "Passengers / Uzay Yolcuları" da yakın bir gelecekte (ne kadar yakın bilemiyoruz gerçi), yeni keşfedilen gezegenleri kolonileştirmeye giden uzay gemilerinden biri olan "Avalon"da yaşanan olağanüstü bir durumu anlatıyor. Işık hızının %50 altında bir hızla yol alan Avalon'un yolculuğu, varış hedefi "Homestead II" gezegenine 120 yıl süreceği için, yolcular ve mürettebat bu dönemi yarı dondurulmuş olarak, uykuda geçiriyor.

    Devasa evrende bir kayboluş hikayesi: Uzay Yolcuları

    Yolcuları ve mürettebatı dondurarak uzun yolculuklara çıkarmak bilim kurgu dünyasında sık sık karşımıza çıkan, bilimsel düzeyde de olabilirliği tartışılan bir yöntem. Hatta 2016 yılı içinde bir Amerikan şirketi, Spaceworks, NASA'dan aldığı destekle uzun yolculuklarda astronotları bir çeşit kuş uykusuna yatırmanın yolunu aradığını açıklamıştı.

    Spaceworks'un amacı astronotları tamamen dondurmak olmasa da şimdilik yakın sayılabilecek, en az 6-7 ay sürecek Mars yolculuğu sırasında mürettebatın vücut sistemlerini yavaşlatarak ekibin uzunca bir uykuya yatırılmasını sağlamak. Tabii aylar sürecek bir yolculukla, 120 yıl sürecek ve normal şartlarda arada jenerasyonların değişeceği bir yolculuk arasında ciddi farklar var.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Filme dönersek, bu uzun yoluculuk sırasında gemide uyku halinde olan 5000 yolcu ve 300 mürettebattan biri, Chris Pratt'in canlandırdığı Jim Preston aniden uyanıyor. Hedefe varıldığını ve tüm yolcuların uyandığını varsayan Jim, kısa süre sonra kendisinden başka herkesin uyuduğunu ve uzay gemisi normal rotasında ilerlese de nihai hedefe varmaya daha 90 yıl olduğunu fark ediyor. Üstelik tekrar uykuya dalmak da mümkün değil.

    90 yıl boyunca tek başınıza olsanız ne yaparsınız?

    Marslı'da Matt Damon'un canlandırdığı Mark Watney tarzı bir yalnızlığın içine düşen Jim Preston'ın durumu çok daha karmaşık. Çünkü geride bıraktığı dünya 30 yıl uzakta ve dünyayla iletişim kurmak da pek mümkün değil. Aynı zamanda bir makine mühendisi/tamirci olan Jim ayakta kalmak ve çözüm üretmek için çeşitli yollar denediği ve tek arkadaşının android barmen Arthur (Michael Sheen) olduğu ilk bir yılı yoğun bir yalnızlık içinde geçiriyor.
    Devasa evrende bir kayboluş hikayesi: Uzay Yolcuları
    Yazının devamında küçük spoilerlar olabilir. Filmi izlemeden okumak istemeyebilirsiniz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Zaman zaman devasa uzay geminin keyfini çıkarsa da yalnızlıktan boğulan Jim oldukça etik tartışmalara konu olabilecek bir karar alarak, bir süredir uykusunda takip ettiği ve güzelliğinden de etkilendiği Jennifer Lawrence'ın canlandırdığı Aurora'yı uyandırmaya karar veriyor. Jim böylece kendine bir hayat arkadaşı edinecek, yalnızlıktan kurtulacak ve Aurora neden uyandığını bilmediği sürece de sıkıntı olmayacak. Ama bu kararın geri dönüşü yok çünkü bir kere uyanan, bir daha uykuya dalamıyor. Yani bu kritik karar bu gemide yaşlanıp ölmek, kısacası bir anlamda Aurora'nın hayatını onun onayı olmadan elinden almak anlamına geliyor.

    Uzay Yolcuları bu noktadan sonra biraz romantizm, biraz dram, biraz aksiyon soslu bir bilim kurgu filmi olarak ilerliyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Filmin görselliği ve teknik başarısı kayda değer. 120 milyon dolarlık bütçesiyle yönetmen Morten Tyldum uzayın devasa boyutlarını, insanların bu ucu bucağı olmayan evrende ne kadar da küçük bir nokta olduğunu etkileyici olarak perdeye yansıtıyor.

    Ama bu devasa uzayın ortasında yaşanan kaybolmuşluk ve kapana kısılma hissini izleyiciye pek de geçiremiyor. Evet yalnızsın ama sonuçta ıssız bir adada değilsin. Daha önce hiçbir insanın yol almadığı, gizemlerle dolu bir yolculuktasın.

    Jim'i kendi yalnızlığını aşmak için Aurora'yı uykusundan uyandırmasıysa, şüphesiz iki saatlik bir filmde üzerinde durulması çok zor, ama oldukça ciddi bir etik tartışma. Film, belki de ana temasını oluşturması gereken bu tartışmayı çok yüzeysel geçiyor. İki karakterin arasındaki gerilim, bir ilişki bozukluğundan öteye geçmiyor.

    Her filmde olduğu gibi Uzay Yolcularında da mantık hataları var. Benim en çok gözüme batan Aurora'nın bu yolculuğa çıkma amacıydı. Jim'le konuşurken Aurora yolculuğa çıkış amacının, gidecekleri "Homestead II" gezegeninde bir yıl geçirmek, sonra da tekrar dünyaya geri dönmek olduğunu söylüyordu. Böylece dünyanın 250 yıl sonraki geleceğine yolculuk yapmış olacaktı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Başta ilgi çekici bir fikir olarak kulağa hoş gelse de "hey Houston, bir sorun var". Az önce tekrar uyumanın mümkün olmadığını söylemiştik. Yolculuğun hedefinin de yeni keşfedilen, teknolojinin olmadığı bir gezegen olduğunu var sayıyorsak, Aurora dünyaya nasıl geri dönecek? Ya yolculuğu planlayan şirket kızı kandırmış, ya da uyuyan ekip arasında tekrar uyumanın yöntemini bilen birileri var ama bu herkesten saklanıyor.

    Filmin olay akışı da maalesef klişelere teslim olmuş ve biraz sonra ne olacağını kolaylıkla tahmin edebiliyorsunuz. Bence en sıkıntılı olansa, filmin hem fragmanında hem de posterinde dile getirilen "Uyanmalarının bir sebebi var" sloganının havada kalması. Ya da film o gizemi bir türlü tatmin edici bir şekilde cevaplayamıyor.

    Genel bir değerlendirme yaparsak, "Uzay Yolcuları" popüler sinema ve özellikle bilim kurgu severler için görsel bir şölen ve keyifli bir seyirlik. Ama beklentiniz bir Yıldızlararası, Marslı ya da bu yılın yıldızı "Arrival / Geliş" ise hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz.

    https://www.youtube.com/watch?v=8GKyQ1S5594