hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Ozan Onat Ozan Onat

    Sanal mı gerçek mi? Hala oyunda mıyız?

    01.04.2018 Pazar | 10:37Son Güncelleme:

    “Başlat: Ready Player One” insanların tüm zamanını sanal bir ortamda geçirmeye başladığı bir geleceği tasvir ediyor. İşin ürkütücü yanı, filmde gördüğümüz sahneler size ne kadar uçuk kaçık, fantastik geliyor olsa da, aslında durum o kadar da gerçek.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu yazımda kısaca filmi özetleyip, ardından Sanal Gerçeklik teknolojisinin ulaşabileceği noktaya değinmek istiyorum.

    Sanal mı gerçek mi Hala oyunda mıyız

    Ernest Cline’nın 2011 yılında yayımladığı romandan uyarlanan, Steven Spielberg imzalı “Başlat: Ready Player One”, sanal gerçekliğin gerçek hayattan daha tercih edilebilir olduğu bir geleceği tasvir ediyor.

    Yıl 2045. Bugünün Steve Jobs’u ya da Mark Zuckerberg’i diyebileceğimiz bir dâhi James Halliday, “Oasis” adında bir Sanal Gerçeklik platformu yaratmış. Bu platformda yaşanan deneyim o kadar gerçekçi ki, insanların yeme, içme, tuvalet ve uyuma gibi temel ihtiyaçları haricindeki tüm zamanını geçirdiği bir ortam halini almış durumda. İnsanların pek çoğu artık bu platformda para kazanıyor, sosyalleşiyor, arkadaşlık kuruyor, ilişki yaşıyor, hatta sevişiyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Oasis’te insanlar gerçek hayatın zorluklarından sıyrılıp olmak istedikleri kişi olabiliyor. Sınırsız bir dünyadan bahsediyoruz. Sanal ortamda yaratacağınız sizi temsil eden “Avatar”ınız, istediğiniz karakter, yaratık, robot, cinsiyet olabilir.  Zaten gerçek hayatta kim olduğunuzun pek de önemi yok artık.

    Şöyle söyleyebiliriz; 1999 yapımı kült bilimkurgu filmi Matrix’te başkalarının yarattığı sanal bir dünyaya farkında olmadan hapsedilmiş insanlardı kahramanlarımız. Ready Player One'da ise benzer bir sanal dünya içindeyiz ama fark şu; bu sefer gönüllü olarak oradayız. Ne yazık ki bu gönüllülük artık bağımlılık noktasına ulaşmış durumda.

    Film, kullanılan üst düzey görsel efektleri ve Spielberg’in ustalığıyla, size 2 saat 20 dakika boyunca 1980’li yıllar pop kültürüyle bezenmiş, sürükleyici bir video oyunu içindeymişsiniz hissi veriyor. İşin ürkütücü yanı ise filmde gördüğümüz sahneler size ne kadar uçuk kaçık, fantastik geliyor olsa da, aslında durum o kadar da gerçek. 

    Sanal mı gerçek mi Hala oyunda mıyız

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    VR teknolojisinin sonu yok

    Sanal Gerçeklik (VR) teknolojisinin sunduğu imkanlara baktığınızda heyecanlanmamak mümkün değil. Her ne kadar daha çok oyun sektörünü ilgilendiren bir teknoloji gibi dursa da, sanal gerçeklikle film izleyebilir, resim çizebilir, uygulamalı eğitimler alabilir, kültürel yolculuklara katılabilir, deneyimleyerek tarih öğrenebilirsiniz. Alışveriş yapabilir, tuttuğunuz takımın maçını tribünden, en sevdiğiniz sanatçının konserini en ön sıradan takip edebilirsiniz. Hem de evinizin konforunda, dışarıya adım bile atmadan.

    Ancak son birkaç yıldır yaygınlaşan bir teknoloji olan “Sanal Gerçeklik”in henüz emekleme aşamasında olduğunu söyleyebiliriz. Bugünkü uygulamalara göz attığınızda pek çok sanal ortam hala sizde oldukça yapay bir his uyandırıyor. Grafikler zayıf kalıyor. Kimi zaman beklediğiniz deneyimi size yaşatamıyor. Ancak işin başında sayılırız. Teknolojinin sınırı yok. Güçlenen bilgisayarlar, artan işlemci güçleri, yüksek bağlantı hızları yaşanan deneyimi her geçen gün daha gerçekçi bir noktaya taşıyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Günümüzde sadece 2 boyutlu yazı yazmak, fotoğraf ve video paylaşmaktan ibaret sosyal medyalara olan bağımlılığımızı dikkate aldığımızda insan ürkmüyor değil. Pek çok insan sosyal medyada olmadığı kimliğe bürünebiliyor. Gerçek yaşamında yapamadıklarını yapmaya, söyleyemediklerini dile getirmeye başlıyor. Oyun bağımlılığı tüm dünyada hiçbir zaman olmadığı kadar yaygınlaşmış durumda. 

    Sanal mı gerçek mi Hala oyunda mıyız

    Sanal gerçeklik %100 gerçek hissi verecek

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dünyaca ünlü mühendis ve fütürist Ray Kurzweil’e göre sanal gerçeklik 2030 yılında %100 gerçek hissi verecek. Yani önümüzdeki 10-15 yıl içinde gerçek dünyayla sanal ortam arasındaki bariyerler ortadan kalkacak.

    Bugün sanal gerçeklik teknolojisini gözümüze taktığımız devasa gözlüklerle kullanıyoruz. Yakın gelecekte maliyetlerin düşmesi ve gelişen teknolojiyle gözümüze takılacak ufak bir lens ya da vücudumuza yerleştirilecek bir implant çip aracılığıyla “Oasis” benzeri bir sanal ortama girip çıkmaya başlayabiliriz.

    Netflix CEO'su Reed Hastings Ekim 2016’da Wall Street Journal'ın düzenlediği bir etkinlikte eğlence sektörünün geleceğiyle ilgili ilginç bir öngörü yapıyor. Önümüzdeki 20-30 belki 50 yıl içinde eğlence sektörü farmakolojik olabilir diyor.

    “Farmakolojik eğlence” ne demek? Burada bahsettiği tıpkı Matrix filmindeki tarz bir deneyim. Kırmızı hapı alıyorsunuz ve sanal bir dünyanın içindesiniz. İşte size yüzde yüz bir sanal gerçeklik deneyimi. Mavi hapı aldığınızda gerçek hayata dönüyorsunuz.

    Böyle bir teknoloji sağlıklı olur mu, yan etkiler yaşanır mı? Gerçekle sanal dünyalar birbirine karışır mı? Açıkçası oldukça ürkütücü duruyor. Durum bana David Cronenberg imzalı "Existenz" filminin son repliğini hatırlatıyor; "Bana doğruyu söyleyin; hala oyunda mıyız?”

    Teknoloji şüphesiz artık hayatımızın ayrılmaz bir parçası. Ancak kendi yarattığımız teknolojinin kölesi haline gelmeden, teknolojiyi insanlığı, çevremizi, dünyamızı daha iyi ve yaşanılabilir bir seviyeye taşıyacak bir denge içinde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor.

    https://www.youtube.com/watch?v=MEsLp47Fdow