Pınar Oral Pınar Oral

Hayatı Sürekli Endişe Duyarak Yaşamak Mümkün mü?

06.10.2025 Pazartesi | 09:47Son Güncelleme:

Bazı sabahlar uyanır uyanmaz içimde o tanıdık ağırlığı hissediyorum. Henüz kahvemi bile yudumlamadan, zihnim günün olası felaket senaryolarını sıralamaya başlıyor. “Ya geç kalırsam?”, “Ya işler ters giderse?”, “Ya...” diye başlayan cümleler, bitmek bilmeyen bir siren gibi dönüp duruyor kafamda. Bazen düşünüyorum: insan, bu kadar endişeyle gerçekten yaşayabilir mi?

Haberin Devamı
Haberin Devamı

Zihin Yorulunca Kalp Susar

Endişe, aslında beynin bizi korumak için icat ettiği bir mekanizma. Fakat dozunu kaçırdığında, sanki içimizdeki alarm sistemi bozuluyor. Sürekli çalan bir sireni kim dinleyebilir ki bir süre sonra? Her an tetikte yaşarken, kalbimizin güzellikleri fark edecek gücü kalmıyor. Bir arkadaşın kahkahasını, rüzgarın yüzümüzdeki serinliğini, akşam yemeğinde bir lokmanın tadını... Hepsi sanki bulanık bir camın arkasında kalıyor.

Kontrol Etmeye Çalıştıkça Kayboluyoruz

Endişenin en acı tarafı, bizi kontrol ettiğine inanırken aslında onun bizi yönlendirmesi. Ne kadar çok “kontrol etmeye” çalışırsak, o kadar çok ipler elimizden kayıyor. “Her şeyi düşünürsem başıma kötü bir şey gelmez” diye kandırıyoruz kendimizi. Oysa hayat, planladığımız gibi gitmediğinde bile akmaya devam ediyor. Belki de “her şeyin kontrolümde olmadığını kabul etmek” en büyük özgürlük.

Haberin Devamı
Haberin Devamı

Bir Mola Vermek Gerek

Bir gün, kendi kendime şöyle dedim: “Endişe etmeden bir gün geçirmeyi dene.” Olmadı. Ama o gün, fark ettim ki, önemli olan endişeyi tamamen susturmak değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenmekti. Kulağında sürekli çalan bir müziği kısmak gibi... Belki tamamen kapatamıyorsun ama sesini biraz azaltabiliyorsun.

Bazen sadece derin bir nefes almak, telefonun ekranını kapatmak ya da sessiz bir sokakta yürümek bile işe yarıyor. Hayatın hâlâ orada olduğunu, nefes almanın bile başlı başına bir mucize olduğunu hatırlatıyor insana.

Belki de Cevap: Evet, Ama Böyle Değil

Evet, belki endişe hep bizimle olacak. Çünkü insanız. Ama hayatı sadece endişe üzerinden yaşamak? İşte o mümkün değil. Çünkü endişe, yaşamak değil; yaşama hazırlanmaktır. Ve bazen, fazla hazırlanırken asıl oyunu kaçırıyoruz.

Bugün kendime bir söz verdim: yarını düşünmeden bir fincan kahve içeceğim. Sadece o anın sıcaklığını, kokusunu, huzurunu hissedeceğim. Belki sen de denersin. Belki o zaman, hayatın sadece korkulacak bir şey olmadığını fark ederiz:

Bazen sadece yaşanması gerektiğini.