Birçok insan gibi, ben de her zaman son günün getirisiyle yüzleşiyorum. İşte tam da bu yüzden, son güne bırakmanın, bir alışkanlık haline gelmiş olmasındaki derin psikolojik etkenleri merak ettim. Çünkü aslında hepimizin zaman yönetimi konusunda bir şeylere sahip çıkmak, düzenli olmak gerektiğini bildiğimiz halde, sürekli erteleme sarmalına takılıyoruz.
Neden Son Günü Bekliyoruz?
Son güne bırakmanın en belirgin sebeplerinden biri, çoğumuzun “şimdi”yi daha az önemli görmesidir. Bu, özellikle zorlayıcı ya da keyif almadığımız işler için geçerli. Ehliyet yenileme gibi sıradan bir iş, hemen yapılması gerekmiş gibi hissettirmiyor. Bir şekilde bu basit iş, "henüz yapmam gereken acil bir şey yok" diye düşünmemize neden oluyor. Oysa işler büyüdükçe, “hemen” yerine “sonra” diyoruz ve erteleme başlıyor.
Bir başka neden, adrenalin tutkusu! Evet, birçoğumuz son dakikada harekete geçmeyi bir tür heyecan kaynağı haline getiriyoruz. Zaman daraldığında, stres altında daha hızlı ve etkili hareket ettiğimizi düşünüyoruz. Gerçekten de, bazen bir işi son dakikada bitirmenin getirdiği hızlı düşünme, çözüme ulaşma hızı insanı tatmin edebiliyor. Ancak bu, bir alışkanlık haline geldiğinde, sürekli bir stres kaynağına dönüşebiliyor.
Hayatın Akışı ve Erteleme Döngüsü
Son güne bırakmak sadece pratik işlerde değil, duygusal ve daha derin konularda da bir alışkanlık. Birine telefon açmak, bir toplantıyı organize etmek, bir hedef belirlemek... Bazen korktuğumuz için, bazen de sadece konfor alanımıza sıkışıp kalmak için ertelediğimiz işler, son günü beklerken sonunda çok daha büyük bir yük haline geliyor.
Ertelemenin en büyük düşmanı, tabii ki özgüven eksikliği. “Ya başaramazsam?” diye düşünerek, harekete geçmek yerine, o anı uzatmayı tercih ediyoruz. İşler biriktiğinde ise bu, korkularımızla yüzleşmek zorunda kaldığımız anlara dönüşüyor.
Ve Sonunda…
Ehliyetimizi değiştirmek için son gün, aslında sadece bir sembol. Gerçekten de tüm erteleme alışkanlıklarımızın yansıması. Kendimize dair bir şeyleri son ana bırakmak, belki de hayatın akışını kontrol etmenin bir yoludur. Ama ne yazık ki, son gün gelip çattığında, hep aynı duyguyu hissederiz: “Neden bu kadar erteledim ki?”
Belki de bu yazı, o birikmiş işleri son güne bırakmadan yapabilmenin püf noktalarını keşfetmemiz için bir fırsat olur. Kim bilir, belki de bugün, bu yazıyı okuduktan sonra, ehliyetimizi değiştirmek için sadece birkaç adım atabiliriz. Ama önemli olan, bir sonraki defa yine son günü beklememek!
Birçok insan gibi, ben de her zaman son günün getirisiyle yüzleşiyorum. İşte tam da bu yüzden, son güne bırakmanın, bir alışkanlık haline gelmiş olmasındaki derin psikolojik etkenleri merak ettim. Çünkü aslında hepimizin zaman yönetimi konusunda bir şeylere sahip çıkmak, düzenli olmak gerektiğini bildiğimiz halde, sürekli erteleme sarmalına takılıyoruz.
Neden Son Günü Bekliyoruz?
Son güne bırakmanın en belirgin sebeplerinden biri, çoğumuzun “şimdi”yi daha az önemli görmesidir. Bu, özellikle zorlayıcı ya da keyif almadığımız işler için geçerli. Ehliyet yenileme gibi sıradan bir iş, hemen yapılması gerekmiş gibi hissettirmiyor. Bir şekilde bu basit iş, "henüz yapmam gereken acil bir şey yok" diye düşünmemize neden oluyor. Oysa işler büyüdükçe, “hemen” yerine “sonra” diyoruz ve erteleme başlıyor.
Bir başka neden, adrenalin tutkusu! Evet, birçoğumuz son dakikada harekete geçmeyi bir tür heyecan kaynağı haline getiriyoruz. Zaman daraldığında, stres altında daha hızlı ve etkili hareket ettiğimizi düşünüyoruz. Gerçekten de, bazen bir işi son dakikada bitirmenin getirdiği hızlı düşünme, çözüme ulaşma hızı insanı tatmin edebiliyor. Ancak bu, bir alışkanlık haline geldiğinde, sürekli bir stres kaynağına dönüşebiliyor.
Hayatın Akışı ve Erteleme Döngüsü
Son güne bırakmak sadece pratik işlerde değil, duygusal ve daha derin konularda da bir alışkanlık. Birine telefon açmak, bir toplantıyı organize etmek, bir hedef belirlemek... Bazen korktuğumuz için, bazen de sadece konfor alanımıza sıkışıp kalmak için ertelediğimiz işler, son günü beklerken sonunda çok daha büyük bir yük haline geliyor.
Ertelemenin en büyük düşmanı, tabii ki özgüven eksikliği. “Ya başaramazsam?” diye düşünerek, harekete geçmek yerine, o anı uzatmayı tercih ediyoruz. İşler biriktiğinde ise bu, korkularımızla yüzleşmek zorunda kaldığımız anlara dönüşüyor.
Ve Sonunda…
Ehliyetimizi değiştirmek için son gün, aslında sadece bir sembol. Gerçekten de tüm erteleme alışkanlıklarımızın yansıması. Kendimize dair bir şeyleri son ana bırakmak, belki de hayatın akışını kontrol etmenin bir yoludur. Ama ne yazık ki, son gün gelip çattığında, hep aynı duyguyu hissederiz: “Neden bu kadar erteledim ki?”
Belki de bu yazı, o birikmiş işleri son güne bırakmadan yapabilmenin püf noktalarını keşfetmemiz için bir fırsat olur. Kim bilir, belki de bugün, bu yazıyı okuduktan sonra, ehliyetimizi değiştirmek için sadece birkaç adım atabiliriz. Ama önemli olan, bir sonraki defa yine son günü beklememek!