Kırıldığımızda doktora gidiyoruz, değil mi? Dişim ağrıyınca dişçiden randevu almaktan hiç çekinmiyorum. Peki içimiz ağrıdığında neden aynı rahatlıkla yardım istemiyoruz? Psikoloğa gitmek tam olarak bu: iç dünyamıza bir özen göstermek, zihnimizi biraz tamir ettirmek. Yani ruh sağlığımıza bakım yapmak
Bir dönem ben de çok zorlandım. Ne olduğunu tam tarif edemediğim bir yorgunluk, sürekli ertelenen işler, içten içe büyüyen bir huzursuzluk... “Geçer” dedim, “herkesin başına gelir.” Geçmedi. Sonra bir gün kendime dürüst oldum: “Bunu tek başıma çözemiyorum.” O noktada bir psikoloğa gittim. Açıkçası ilk seans biraz gergindim. Ama konuşmaya başlayınca fark ettim ki, o odada yargılanmıyorsun. Sadece dinleniyorsun. Bu bile başlı başına bir iyileşme.
Bir arkadaşınla dertleşmek başka, ama profesyonel birinin seni objektif bir şekilde anlamaya çalışması bambaşka. Psikologlar senin yerine karar vermez, ama o kararları almanı kolaylaştıran aynayı tutarlar sana. Kendi duygularını anlamaya, geçmişteki yükleri fark etmeye yardımcı olurlar.
Psikoloğa gitmek zayıflık değil, aksine güç göstergesidir. Çünkü en cesur şey bazen “yardıma ihtiyacım var” diyebilmektir. Biz hep güçlü görünmeye, dik durmaya, “hallederim” demeye alışmışız. Ama gerçek güç, kendine dürüst olabilmekte.
O yüzden biri “psikoloğa gidiyorum” dediğinde, lütfen şaşırmayın. Tıpkı spora gitmek, diyet yapmak, tatile çıkmak gibi; bu da bir bakım biçimi. Çünkü zihnimiz de bedenimiz gibi ilgiyi hak ediyor.
Ben artık biriyle tanıştığımda “psikoloğa gitmeye başladım” dediğinde içimden şöyle geçiriyorum: “Ne güzel, kendine değer veriyor.”
Kırıldığımızda doktora gidiyoruz, değil mi? Dişim ağrıyınca dişçiden randevu almaktan hiç çekinmiyorum. Peki içimiz ağrıdığında neden aynı rahatlıkla yardım istemiyoruz? Psikoloğa gitmek tam olarak bu: iç dünyamıza bir özen göstermek, zihnimizi biraz tamir ettirmek. Yani ruh sağlığımıza bakım yapmak
Bir dönem ben de çok zorlandım. Ne olduğunu tam tarif edemediğim bir yorgunluk, sürekli ertelenen işler, içten içe büyüyen bir huzursuzluk... “Geçer” dedim, “herkesin başına gelir.” Geçmedi. Sonra bir gün kendime dürüst oldum: “Bunu tek başıma çözemiyorum.” O noktada bir psikoloğa gittim. Açıkçası ilk seans biraz gergindim. Ama konuşmaya başlayınca fark ettim ki, o odada yargılanmıyorsun. Sadece dinleniyorsun. Bu bile başlı başına bir iyileşme.
Bir arkadaşınla dertleşmek başka, ama profesyonel birinin seni objektif bir şekilde anlamaya çalışması bambaşka. Psikologlar senin yerine karar vermez, ama o kararları almanı kolaylaştıran aynayı tutarlar sana. Kendi duygularını anlamaya, geçmişteki yükleri fark etmeye yardımcı olurlar.
Psikoloğa gitmek zayıflık değil, aksine güç göstergesidir. Çünkü en cesur şey bazen “yardıma ihtiyacım var” diyebilmektir. Biz hep güçlü görünmeye, dik durmaya, “hallederim” demeye alışmışız. Ama gerçek güç, kendine dürüst olabilmekte.
O yüzden biri “psikoloğa gidiyorum” dediğinde, lütfen şaşırmayın. Tıpkı spora gitmek, diyet yapmak, tatile çıkmak gibi; bu da bir bakım biçimi. Çünkü zihnimiz de bedenimiz gibi ilgiyi hak ediyor.
Ben artık biriyle tanıştığımda “psikoloğa gitmeye başladım” dediğinde içimden şöyle geçiriyorum: “Ne güzel, kendine değer veriyor.”