hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Ekonomi Sahnesi'nde Tekmil-i Birden; İki Fasıl...

    21.11.2021 Pazar | 12:12Son Güncelleme:

    Geride bıraktığımız haftada, ilk bakışta birbiriyle ilişkili görülmeyen, ancak, ilerleyen günlerde, ekonominin diğer tüm dinamikleri için geçerli olduğu üzere, aralarındaki “kuvvetli bağlantı” ortaya çıkacak iki önemli gelişme’ ye tanıklık ettik: COP26 Zirvesi ve TCMB Faiz Kararı..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Şimdi, bunlara işaret etmenin; temel bir kısım tespitleri paylaşmanın zamanıdır:

    BİRİNCİ FASIL: “Karagözlü’ nün Fendi; Yeşil Gözlüm’ ü Yendi!"

    İki haftaya yakın bir sürece yayılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı(COP26) nın ortaya koyduğu anlaşmaya bakıldığında; “kısa dönemde etkili ve sonuç alıcı politikaları oluşturma ve tavizsiz vaziyet alma” kulvarında geriye düşüldüğü görülüyor. Her ne kadar, “fosil yakıt” terimi ile bugüne dek radar-dışı kalmış “metan kaynaklı kirlilik” ibareleri ilk kez kayıt altına alınsa da, gelişmiş (mevcut sıkıntının başlıca sorumlusu) ülkeler tarafından sağlanacak finansal destek paketinin net ve açık bir biçimde ortaya konmaktan ziyade, temenni ve vaat düzeyinde bırakılmış olması üzücü bir durumdur. Gene de, Konferans Başkanı Alok Sharma’nın kapanış konuşmasındaki dramatik gözyaşlarını; sadece “fakir ülkelere söz var, garanti yok! “ garabetine bağlamayı gerçekçi bulmuyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Esas mesele, İsviçre ile Meksika’nın başını çektiği kuvvetli itiraz ve çekincelere rağmen, enerji üretiminde kömür kullanımı bakımından dünyanın önde gelen ülkeleri Çin, Hindistan ve Rusya’nın; “anlaşmadan gerekirse, çekiliriz!” tehditi ile gerçekleştirdikleri son dakika manevrasıdır. Yıllık CO2 salınımının %40‘ından sorumlu olduğu bilinen Kömür ile ilgili taslak maddesindeki, “sonlandırma” ifadesi, adeta sulandırılarak, “azaltma” ibaresi ile değiştirilmiştir.

    COP26 sonunda “Kömürden Temiz Enerjiye Küresel Geçiş Deklarasyonu” nu imzalayan ve büyük ekonomiler için 2030 ve görece az gelişmiş ekonomiler bakımından 2040 yılında kömürden çıkış taahhüdü veren ülke sayısı, dünya ülkelerinin beşte birinden az (46) ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “ en çok kullananlar”, katkı ile katılımlarını böylece esirgemiş oluyorlar.

    Bir tarafta, yaklaşan kış şartlarını öne sürerek, kapatılmış madenleri yeniden açmak dahil olmak üzere, kömür üretimini yeniden arttıran Çin; diğer yandan, kömürden vazgeçiş için gelişmiş ülkelere bir trilyon dolarlık fatura çıkartıp, vadeyi 2070 lere taşıyan Hindistan yer alıyor. Endonezya ve Türkiye’ nin de aralarında yeraldığı, “kara altın” tutkunu ve kısmen mahkumu” diğer ülkeler de düşünülürse, Kömür Çağı’ nın sona erme tarihi hep ileriye, “bir başka Bahar’a” erteleniyor. Umulur ki; gelecek zamanlarda başka Bahar’lar kalmaya devam eder!

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    İKİNCİ FASIL: “Gemide Sağlam Çıpa Bulundurmadan; Selametli Rota’da Kalmak Müşküldür!"

    Merkez Bankamız, yılın sondan bir önceki Para Politikası Kurulunda, “faiz aracını aşağıya yönlü kullanma” tercihini sürdüren bir karara imza attı. Bu suretle, son üç toplantıda toplam dört puanlık bir gösterge faiz indirimine gidilmiş ve sözkonusu oran ile manşet enflasyon-TÜFE arasında eksi beş puanlık bir fark gerçekleşmiş oldu. Açıklama metninde yeralan; “..sınırlı alan kullanımının; Aralık ayında tamamlanmasının değerlendireceği” ibaresinden hareketle, yılın son toplantısında benzer bir kararın tekrarlanması kuvvetli bir beklentidir.

    Kanunla tanınmış “fiyat istikrarı sağlama” görevini, TCMB yerine getirirken ve bizler de dışarıdan tahmin ve değerlendirmelerde bulunurken, birtakım referanslar/kerteriz noktaları, kısacası; Ekonomik ÇIPA’ lara ihtiyaç duyar, onların yönlendirici/sinyal verici etkilerine dayanmak isteriz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Faiz indirim sürecinin başladığı Eylül ayına kadar, senelerdir(2006’dan bu yana) hakim olan çıpa; manşet enflasyon-TÜFE rakamı olarak deklare edilmişti. İlaveten, senelerdir bir türlü tutturulamayan ve itibari kuvvetini kaybeden “enflasyon hedeflemesi” ana çıpasının da korunduğunu hatırlatmalıyız.

    Faiz aracının, sabit düzeyde tutulma/pas geçilme trendinin değiştiği Eylül toplantısının hemen öncesinde, “ gösterge faizin; manşet enflasyon altında bırakılmayacağı ifadesini vurgulayagelmiş” Merkez Bankası Başkanı’nın, hemen bir solukta, “ esas bakılması gerekenin; Çekirdek Enflasyon olduğunu” belirtmesi, yeni bir çıpa’yı gündeme getirmişti. Üstelik, bu yeni çıpa’ nın, arka plan tartışmaları da eksik kalmış, Banka’nın; yeterli bir iletişim politikası ile açıklık sağlamada atıl kaldığı izlenmişti. Enflasyondaki seyir ve gelişmeleri öngörmede, çekirdek enflasyona öncelik tanınması; onun temel alınması ilke olarak doğrudur, ama, sayıları altı adete ulaşan çekirdek rakamlarının hangisinin esas alınacağı(çıpa olacağı) ve ülkemizin satınalma profili bakımından bu göstergenin temsil kabiliyetinin hangi orana eriştiği konularına vakit ve mesai ayrılmamıştır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2021 yılının son çeyreğine ilişkin Enflasyon Görünüm Raporu’nun takdiminde ön plana çıkartılan yeni söylem( yeni çıpa adayı ) ise, “cari dengede iyileşme ve zamanla cari fazla verme” olarak ortaya konmuştur. Bu hedefe giden rotada esas rolün; artan ihracata verilmesi, çeşitli analiz ve tartışmaları beraberinde getirmektedir. İhracatımızda yakalan yukarı yönlü ivmeye; başta “Karbon Vergisi” olmak üzere ithalatçımız ülkelerce getirilecek Çevreci Düzenlemeler’ in ket vurmaması için şimdiden tedbir alınması kritik önem kazanmaktadır.

    Merkez Bankası’nın birincil görevi olan fiyat istikrarının sağlanması; “ulusal para değerinin istikrarlı kılınması” ile doğrudan ilişkilidir. Sene başından beri en çok değer kaybeden paralar arasında ilk sıralarda yer alan ve “kur geçişkenliği” mekanizması ile enflasyonu yükseltici etki meydana getirerek, fiyat istikrarını sağlama yolunda engel teşkil eden Türk Lirası değeri, gerekli savunmadan yoksun mu bırakılmaktadır; öncelik başka nokta ve hedeflere mi terkedilmektedir? Ulusal paranın kırılganlığını tahkim etme ve istikrarını sağlamanın, Merkez Bankacılığının; “devredilemez” ve “ertelenemez” ana misyon ve sorumlulukları arasında yer aldığını bilip, hatırlamanın tam zamanıdır. Zahmetli ve uzun bir yolculukta, “doğru ve çalışır-görevini yerine getirir çıpa” bulundurmadan, selametli seyir sağlamak güç olacaktır.