hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Ekonomide son rakamların işaret ettikleri...

    04.12.2022 Pazar | 14:09Son Güncelleme:

    Senenin son ayına girerken, oniki aylık 2022 tablosunu yapılandıracak dinamik ve gelişmeler ile onu tanımlayacak; kayıt altına alacak rakamlar artık olgunlaşmaya başladı. Gelişmiş piyasaların, “yılsonu tatili” havasına girdiği bu geri sayım sürecinde, yatırım pozisyonları düzenlenmesi; senelik bilançonun çıkartılması işlerine çoktan girişildi. Küresel ve ülke bazında 2022 yılı ekonomik gelişmelerini bir bütün olarak değerlendirmeyi önümüzdeki yazılarımıza bırakarak, geçtiğimiz hafta içinde ortaya çıkan son göstergeleri değerlendirelim:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ortaya konulan/üretilen Toplam Değer’in ve bir anlamda “ekonomik yetkinlik” kulvarındaki düzey’ in, birleşik göstergesi olarak BÜYÜME rakamları; her daim ön plandadır. İşte, Temmuz-Eylül dönemini temsil eden Üçüncü Çeyrek Gayrisafi Yurtiçi Hasıla Rakamları, yıllık bazda %3,9 oranında büyümeye işaret etmektedir. Geride kalan iki çeyrekte sırasıyla kaydedilen 7,9 ve 7,7 düzeylerine oranla, beklentiler dahilinde ortaya çıkan bir gerileme yaşandığı görülmektedir. Bu suretle, dokuz aylık ekonomik büyüme, %6,2 düzeyinde bir ortalamaya ulaşmış bulunmaktadır. Türkiye ekonomisinin, kayıt altındaki hacminin, aynı dönemde cari fiyatlarla 4.3 trilyon Lira ve 242 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığı izlenmektedir. Ortalama bir yaklaşım ile, Türkiye ekonomisinin üçüncü çeyrek için “250 milyar dolarlık cesamet”e sahip bulunduğu ifade edilebilir. Son dört çeyrek toplamına bakılırsa, 842 milyar dolarlık yıllık büyüklüğe ulaşmış bir ekonomi ortaya çıkmaktadır.

    Dış Talep ve Sanayi Büyümesi’ ndeki ivme kaybına rağmen, hanehalkı harcamalarındaki artış (İç Talep) devamının etkili olduğu anlaşılıyor. Nitekim, manşet büyümeye; vatandaşın tüketimi kaynaklı katkı 12,00 puan ile en üst düzeyde gerçekleşirken, ikinci sırada gelen İhracat’ ın desteği; 2,90 düzeyinde kalmıştır. Buna paralel olarak, Hizmetler (başta finans) sektörünün; Tarım, Sanayi ve İnşaat kulvarlarına oranla en yüksek büyüme oranını yakalamış bulunmasına, ayrıca işaret edilmelidir. Ekonominin belkemiği olan sanayi ve tarım sektörlerinin; “en az büyüyen sektör” klasmanından süratle çıkartılmaları, ana ve acil öncelikler planına dahil edilmelidir. Öte yandan, Makine-Teçhizat Yatırım kaleminin %14,3 oranında sağladığı dönemsel artış, beş çeyrektir üst üste daralan İnşaat Yatırımlarında görülen %19,9’ luk düşüş ile aşağıya çekilmiş, adeta etkisiz duruma sokulmuştur. İnşaat sektörünün, üçüncü çeyrek süresince de; “lokomotif ve/veya canlandırıcı” (eski) rolüne uzak kalmaktan kurtulamadığı açıktır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ayrıca ücretli kesim payındaki düşüş eğiliminin sürdüğü; yatırım eğiliminin zayıfladığı ve stokların, büyüme’ yi belirgin oranda aşağıya çekmeye devam ettiği tespitleri, dikkatle not edilmek ve karşı vaziyet alınmak durumundadır. Nitekim, mevsimsel ve takvim etkilerinden arındırılmış rakamlar ile bakıldığında, üçüncü çeyrek için Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) bakımından, miniskül (%0,1) de olsa, gerileme olduğu görülecektir.

    Henüz açıklanan Kasım ayına ait en güncel Dış Ticaret İstatistikleri, İhracat kaleminde sağlanan yaklaşık %2’ lik artışa karşın, İthalat cephesinde bunun tam da altı katı fazla bir büyüme kaydedildiğini işaret ediyor. Aylık Dış Ticaret Açığı manşetinin ise %60 oranından fazla arttığı; senelik açık miktarının yüz milyar dolar düzeylerine ulaşma riskinin ağırlık kazandığı izlenmektedir. Keza, İhracatın İthalatı Karşılama Oranı bakımından, geçen senenin aynı ayına göre net 11.5 puanlık bir gerileme/avantaj kaybı olduğu; cari oranın % 70’ li oranlara gerilediği hesaplanmaktadır. Pandeminin zorlu koşullarında dahi “uluslararası pazarlara mal hazırlama” beceri ve başarısını kanıtlamış; dünyanın ikiyüzden fazla ülkesine, yaklaşık beş bin farklı ürün ile ulaşmış ihracat sektörümüz, her zaman önde ve öncelikli konumdadır. Şimdi yapılması gereken, “İhracat Yoluyla Fakirleşme” sendromu ve dinamiklerini göz ardı etmeden, dışticaret strateji ve politikalarının yeniden gözden geçirilmesi; gerekli ince ayara tabi tutulması işine de öncelik tanınmasıdır.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hemen ayın ilk günü açıklanan ve önemli referans kaynaklarından birisi durumundaki İstanbul Ticaret Odası Ücretliler Geçinme Endeksi manşetleri, enflasyonda beklenen baz etkisinin, İTO Endeksleri için devreye girmiş olduğunu gösterdi. TÜİK endeksleri için bu beklentinin Aralık itibarıyla etkisini göstermeye başlayacağı ve önümüzdeki Nisan ayı en yüksek düzeyde olmak üzere, 2023’ün ilk iki çeyreğinde manşet enflasyonu aşağıya çekici rol oynayacağı öngörülüyor. Ancak, cari enflasyonun alt kırım ve dinamiklerine bakıldığında, yapısal ve kalıcı bir iyileşmeye ait oluşumları teşhis etmek henüz mümkün görülmüyor. Açıklanan İTO ve TZOB (Türkiye Ziraat Odaları Birliği) göstergeleri, ürün kalemlerinin çoğunluğu için “fiyat arttırma“ bakımından ekonomik aktörlerin kararlı tutumlarının sürdüğünü ortaya çıkardığı gibi, TÜİK tarafından açıklanan Hizmet Üretici Fiyat Endeksi de; %105’e yaklaşan düzeyi ile enflasyondaki stok ve katılığın kırıldığına dair ışık vermiyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yayınlanan endekslere göre gıda fiyatları dünyada düşerken ülkemizde artışın devam ettiği ilaveten gözönüne alınmalıdır; İTO geçim endeksinde aylık gıda artışı 4,52 düzeyinde devam ederken, yıllık artış; %118.8 oranına yükselmiştir. O bakımdan, önümüzdeki dönem, baz etkisi marifetiyle yaşanılacak görece iyileşme/oransal düşüş döneminin; dikkatli ve titiz yapısal açılımların planlanması bakımından dikkatle değerlendirilmesi zaruret ile önceliğine, bir kez daha dikkat çekmeliyiz. Enflasyon ile mücadelede verilecek ara; kaybedilecek zaman ve enerji asla bulunmamaktadır.