hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Ekonomi'nin güncel satırbaşları

    04.09.2022 Pazar | 11:35Son Güncelleme:

    İklim bakımından sıcak ve bunaltıcı; eko-politik gelişmeler açısından, tatil rehavetini bile ıskalayan yüksek tempolu bir yaz dönemini geride bıraktık. Üstelik, tüm dünya, daha şimdiden, süregelen katılaşmış çözümsüzlükler kıskacında ve kronikleşmiş problemlerin andacında, zorlu bir kış beklentisinin tehdit ile ağırlığını hissediyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    2008 Krizi’ nden devreden ve ağırlıkla “parasal genişleme” stratejilerinden kaynaklanan Kökproblemlerin; yaşanan olağanüstü/rutindışı Pandemi konjonktürü ve hemen sonrasında ortaya çıkan Ukrayna meselesi ile rayından çıkan/dejenere edilen Normalleşme sürecinin baskısı marifetiyle günümüze taşındığı, küresel sıkıntıların ana temelini oluşturduğu görülüyor. Rezerv Para-Dolar tedarik kaynağı FED’ in, QE (Parasal Genişleme) Programı çerçevesinde para hacmini kısa bir dönemde olağanüstü oranlarda arttırması ve MSLP (Şirketlere Ödünç Verme) kampanyası ile tarihinde ilk defa, doğrudan/banka aracılığı olmadan, özel sektöre para pompalaması; “enflasyon” un, onlarca yıl sonra, gelişmiş ekonomilerde yeniden ortaya çıkmasının, belki en büyük sebebi olmuştur. Pandemi ile ortaya çıkan tedarik-lojistik sorunlarına ek olarak gıda ve enerji alanında neşet eden sıkıntılar da, tablonun diğer parçalarını oluşturmakta; işlerin içinden çıkılmasını daha da karmaşık hale getirmektedir.

    Zor zaman ve şartlarda; SİNERJİ (Birliktelikten Doğan Güç) anlayışına, her zamankinden fazla, yakın durmak ve gereğini yapmak durumundayız. Bir başka deyişle, benzeri durumlarda ortaya çıkan; “içe-kapanmacı” duruş ile “gemisini kurtaran kaptan!” zihniyetlerine uzak durulması; prim verilmemesi gereken bir döneme giriyoruz. Tüm eleştiri ve reforma açık yönleri saklı kalmak ile birlikte, Birleşmiş Milletler ve Dünya Ticaret Örgütü gibi yerleşik uluslararası platformların, fonksiyonel potansiyelleri gözönüne alınarak, ön plandan uzak kalmasına fırsat verilmemelidir.

    Yaklaşan ara seçimlerin ABD gündemindeki ağırlığının arttığı bir zeminde, FED’ in; faiz arttırımı ile sıkılaştırıcı politikalarını sürdüreceği anlaşılıyor ki; güçlü dolar’ ın, aralarında bizim de bulunduğumuz yükselen ekonomilerin “işinin zorlaşacağı” görüşü halen geçerliliğini koruyor. En büyük ekonomik güç durumundaki Amerika’ da, siyaset kulvarında gittikçe keskinleşen karşıt söylemlerin; “toplumsal kutuplaşma” tehdit ve “ayırışımın küresel yayılımı” risklerini ön plana çıkarttığını, ayrıca not etmeliyiz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Birlikte ve zamanında hareket etme” hassasiyet ve ferasetinde irtifa kaybetmeye devam eden Avrupa’yı, zorlu bir kışın beklediği konusunda hemfikir olunduğu görülüyor. Önümüzdeki yıl için “sıfır büyüme” öngörüsü’ nden; Rusya kaynaklı enerji tedarik kısıtlamaları’ na kadar, ağır bir senaryonun şimdiden vizyona alındığına dair parametreler birbiri ardınca kayıtlara girerken, “en büyük dışticaret ortağımız” sıfatı ile Türkiye ekonomisinin de etkileşim halkası ve girdabının tam ortasında yeralacağını öngörmek durumundayız. Geçtiğimiz günlerde açıklanan ülkemiz ikinci çeyrek büyüme verilerinin; söz edilen menfi gelişmelerin hemen öncesinde, henüz istenmeyen etkilerin görülmediği; devreye fiilen girmediği son dönem olduğu gerçeğini kabullenmek gerekiyor.

    Küresel eko-politik gelişmelerin bir parçası olan ülkemizin iç dinamikleri de, özellikli ve özgün dinamikler temelinde biçimlenip, gelişmeye devam ediyor. Ekonomik Tablo’ nun en kapsayıcı bir göstergesi olan Büyüme’ nin güncel manşetleri (İkinci Çeyrek), işte bu bakımdan önem kazanıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    7.6’ lık manşet ile OECD, G-20 gibi kulvarlarda en üst sırada yer alan Türkiye’nin, “büyüme özürlü küresel trend” karşısında Pozitif Ayrışma sağladığını tespit ederek, büyüme iştah ve arzusunun korunduğu gerçeğini teslim etmeliyiz. İlaveten, senenin tamamı için geçerli tahminlerin de yukarı yönlü revize edilmekle birlikte, % 5’ in hemen altında bir seviyeye işaret ettiğini belirtmeliyiz. Ancak, Sürdürülebilir ve Kalkınma-Yaşam Kalitesi ile hemhal ve terbiye edilmiş bir Büyüme’ nin sağlanması; güvence altına alınması bakımından alt kırımlara bakmakta fayda bulunmaktadır:

    Büyüme verilerinde ilk sırada banka-finans kesimi yer almaktadır; kaba bir hesaplama ile, ülke gelirinin neredeyse dört katı bir büyüme sağlayan bir sektör karşımıza çıkmaktadır. Enflasyon etkisi ile harcamalarını öne çeken ve/veya cebindeki değeri düşen parayı mal-hizmete çevirmek isteyen vatandaşların Tüketim Harcamaları ve İhracat kalemleri, gene en büyük katkıyı sağlayan bileşenler arasında yeralmaktadır. Sürdürülebilir Büyüme’ nin ana dinamosu olması gereken Sanayi’ deki büyüme; Hizmetler sektörünün yarısından az gerçekleşmiştir ki; Kapasite Kullanım Oranları bakımından sınırlara ulaşıldığı, yeni yatırımlara ihtiyaç duyulduğuna dair güçlü bir delil elde edilmiş olmaktadır. Nihayet, en kritik ve “eşitler arasında birinci” kabul edilmesi gereken (Nitelikli) İnsan Sermayesi bakımından tedbir alınması; vaziyet edilmesi gereken işaretlere de kayıtsız kalınamaz. Nitekim, İşgücü’ nün Milli Gelirden aldığı pay, iki sene içinde, %37’ den; 25’ e gerilemiştir. Ezcümle, yüksek enflasyon koşulları; büyüme nitelik ve yaygınlığı’ nı olumsuz suretle etkilemektedir; öncelikle ve bir an önce makul seviyeye çekilmesi, Sürdürülebilir ve Nitelikli Büyüme’ nin sağlanmasında “Gerek Şart” olarak karşımıza çıkmaktadır.