hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Küresel ekonomide 'büyük ayrım'

    27.02.2021 Cumartesi | 19:18Son Güncelleme:

    Ekonomi ve eşitlik kavramları arasında; “ilk harfleri dışında ortak noktanın bulunmadığı” gerçeğini biliyor, ama her tezahüründe canımızın yeniden yanmasına engel olamıyoruz. Dünyada varolan “kaynak erişim ile dağılımındaki eşitsizlik”, zor zamanlarda “çirkin mevcudiyetini” arsızca hatırlatmaktan geri durmuyor. COVİD-19 temelli kriz konjonktürü de bu acıtıcı, ama gerçekçi tespitin dairesi içerisinde kalarak, tahribat ve bozucu etkisini sürdürüyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kitaptaki; ” kıt kaynakların optimal dağılım ve paylaşımı” anlayış ve sistematiği, reel dünyanın acımasız konjonktür kasırgaları karşısında geçersiz kalınca, tahribatın derinlik ve yapısal karakteristikleri farklı şekilde ortaya çıkıyor; yoksul ülke ve kesimler, varlıklı olanlara göre daima daha derin ve kalıcı etkilenme girdabından kendilerini kurtaramıyorlar.

    Son tahlilde, ”azınlıktaki varlıklı, daha zengin; kalabalık yoksul, daha fakir” hale geliyor, kriz; mevcut dengesizlik koşullarını “çoğunluk aleyhine” daha da bozucu etki dalgalarını tetiklemiş oluyor. Hal böyle olunca, zorlukla elde edilmiş mevzi kazanım ve iyileştirmeler kaybedildiği gibi, işlerin yeniden düzeltilmesi; kayıpların telafisi problemleri, katmerlenerek gündemde kalmayı sürdürüyor.   

    Bu duruma işaret edenler arasına, ”alacaklının jandarması” imajından; “akılcı ses” konumuna doğru kürek çeken Uluslararası Para Fonu (İMF)’ nin de, en azından söylem bazında katıldığını görüyoruz. Başkan Georgieva imzasıyla, G-20 Maliye Bakanları ve Merkez Başkanları Toplantısı’nın hemen öncesinde paylaşılan yazı başlığı kayda değer: “ Büyük Ayrışmayı Önlemek; Küresel Ekonomi İçin Yol Ayrımı”.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Normalleşme sürecinin ana çıpası-göstergesi olarak kabul edilen aşılar ile ilgili olarak yaşanan sıkıntı ve adaletsizlikler yüzünden, gelişmiş ülkeler dışında kalan ve çoğunluğu teşkil eden ekonomilerin, ancak 2022 yılı sonunda yaygın erişimi sağlayacağı tahmin ediliyor. Öte yandan, krizin gelir azaltıcı etkisine yönelik projeksiyonlar çerçevesinde yapılan hesaplamalar, kişi başına milli gelirde; gelişmiş ülkeler için %13, gelişmekte olan ülkeler için %18 ve nihayet en düşük gelişme düzeyindeki klasman için %22 oranında azaltıcı/düşürücü etki doğuracağını öngörüyor. Yoksulun, zaten küçük olan pastası; diğerlerinin daha büyük pastalarına göre daha da küçülüp, neredeyse un-ufak olacağa benziyor!

    Kriz koşullarının tahribatına karşı korunma sürecinde, gelişmiş ülkeler milli gelirlerinin yaklaşık %25’ini harcarken, gelişmekte olan ülkeler için bu oran sadece %6 olarak gerçekleşmektedir. Gelişmişlik düzeyinin en alt basamağındaki yoksul ülkeler, görece küçük milli gelirlerinin %2 ‘sini dahi bu mücadeleye tahsis edemeyerek, krizin ağır ve kademeli etkilerine karşı korunmasız kalmışlardır.

    Birleşmiş Milletler patronajında, yoksullukla mücadele ve sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma yolunda son yirmi yıldır elde edilen tüm ilerleme ve kazanımların kaybedildiği; sıfırlandığı değerlendirmesini de göz ardı edemeyiz. Günde 1.90 dolardan düşük gelir ile yaşamını sürdürenlerin oluşturduğu “mutlak yoksulluk” kategorisine, krizin ikinci yılına girdiğimiz bu günlerde, ilave olarak 150 milyon kişinin sürükleneceği hesaplanıyor. Kademeli biçimde ve “geciken etki ilkesi” uyarınca, 2030 yılına kadar, yarım milyar insanın “yoksul kategorisi” ne doğru itileceği, ortaya konulan diğer bir çalışmanın sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu noktada, uluslararası doğrudan yatırımların önemi ve ağırlığı, elbette ön plana taşınmalıdır. Ancak, krizin etkisiyle, küresel yatırım hacim ve havuzunun da olumsuz etkilendiği görülüyor; 2019’daki yaklaşık 1.5 trilyon dolarlık küresel yatırım, %42’lik bir düşüşle,2020 yılını, 859 milyar dolar düzeyinde tamamlıyor. Ters konjonktürün getirdiği belirsizlik ve körüklediği “ben-merkezci” yaklaşımlar, ”sıcak para” nın önünü açıyor; yatırımların önünü kapatıyor ve hepimiz için daha sıkıntılı bir geleceği hazırlıyor. Son bir yılda eşit miktarda para basımı ve tahvil ihracından oluşmak üzere 6 trilyon dolar parasal genişleme yaşayan Amerika’ da ” enflasyon endişeleri “ öne çıkarken, milyonlarca insan, günlük gıda temini problemi ile hayatını sürdürmeye çalışıyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     Korkarız, “büyük ayrışma” ya giden yol, eşitsizlik ve adaletsizlik taşları ile örülmüştür ve elde bunları değiştirecek ne malzeme, ne de ortak niyet ve irade bulunmaktadır. Bir kez daha “zor; oyunu bozmuş” ve COVİD-19 kriz projektörü, bu gerçeği olanca çıplaklığı ile aydınlatmıştır.