hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Prof. Dr. Murat Ferman Prof. Dr. Murat Ferman

    Yılbaşında enflasyon görünümü

    08.02.2021 Pazartesi | 17:15Son Güncelleme:

    Ocak ayına ilişkin TÜİK enflasyon verileri; yeni yılın hemen başında, bundan sonra beklenen muhtemel seyir ve açılımlara dair önemli ipuçları sunuyor. Anlaşılıyor ki; enflasyonda kalıcı iyileşme ve düzelme işaretleri, yılın ikinci çeyreğinden sonra gündeme gelebilecek, bu süre zarfında faiz aracının Merkez Bankası tarafından aşağı yönlü kullanımı(faiz indirimi) politikalarına başvurulması, uzak bir ihtimal olarak değerlendirilecektir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Senenin ilk enflasyon manşeti, beklenti ve hedeflerin üzerinde bir düzeyi temsil ediyor; yıllıkta yaklaşık %15 ile yılsonu hedefinden %50 oranında yüksek kalan bir açılış gerçekleşmiş bulunuyor.

    Öte yandan, önemli oranda “kur geçişkenliği” sendromunun katmerli etkisini yansıtan maliyetler tarafında, enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıcı gelişmelerin devam ettiği anlaşılıyor; Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi(Yİ-ÜFE) ulaştığı aylık ve yıllık düzeyler ile, Tüketici Fiyat Endeksi(TÜFE) rakamlarının yaklaşık iki katına ulaşmanın adeta alarm sinyallerini gönderiyor. Üstelik, ara malı ve dayanıklı tüketim malı gibi kalemlerde kaydedilen maliyet artışları bazında ve bütünüyle imalat sektörü için daha yüksek oranların gerçekleştiğini de not etmeliyiz. Aradaki “makas” kapanmadığı sürece, perakende fiyatlarını yukarı yönlü itmeye hazır ve iştahlı maliyet birikimini bertaraf etmek; yakamızı;  “ maliyetler arttı; ne yapalım! “ söyleminden kurtarmak şansından mahrum kalacağımız görülüyor.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Nitekim, TÜİK sepetindeki 415 maddeden, yaklaşık %75’inin(293 adet) fiyatlarının Ocak ayında artmış olması; ekonomik aktörlerin(kamu dahil) fiyat arttırmada ellerini hiç de korkak alıştırmadıklarını ortaya koyuyor.

    Her sene başında gerçekleştirilen “enflasyon sepeti güncellemesi” operasyonu 2021 için tekrarlanmış ve burada pandemi koşulları gözönüne alındığı belirtilmiş olmakla birlikte, daha gerçekçi ölçümler için bütüncül ve dinamik düzenlemelere duyulan gereksinim ortadan kalkmamıştır. Değişiklik sonrası, en yüksek ağırlığa sahip ana harcama grubu olarak gıda ve alkolsüz içecekler kalemi yerini korumuş, takiben ulaştırma ve konut harcamaları yer almış bulunuyor. Hesaplamalarda, en fazla ağırlığa sahip otuz ürünün, endeksin yarısını teşkil ettiği görülüyor.

    Gıda payının; %26 oranı ile son dokuz yılın en üst düzeyine ulaştığı ölçüm setinde, aylık ve yıllık bazda TÜFE üzerinde seyreden gıda bazında enflasyon, işimizin zor olduğuna delil teşkil ediyor. Üstelik, 2014 yılından pandemi sürecine değin azalış kaydetmiş dünya gıda fiyatlarında terse dönen konjonktür de işin cabası; dünya hububat hasadının tarihi zirveye çıkmasına rağmen, başta Çin kaynaklı ve stoklama amaçlı talep artışı ile son altı yılın en yüksek fiyat seviyelerine ulaştığını kaydetmeliyiz. Bu arada, birçok gıda ürününde; Çin’in bir haftalık ihtiyacının, ülkemizin bir yıllık alımına denk geldiğini hatırlatmakta fayda görüyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Enflasyonun yapısal karakteristikleri ve ilerideki seyri bakımından kritik bir veri olan “çekirdek enflasyon” rakamına bakıldığında; geçen aya göre, neredeyse TÜFE manşeti kadar bir artışın gerçekleştiği görülüyor. Bu durum, mücadele edilen enflasyonun, “yapışkan ve dirençli” klasmanına dahil olduğunu tescil ederken; kronikleşmiş yapıda, tedaviyi zorlaştırıcı ve dolayısıyla “özgün yaklaşım ve dokunuşlara ihtiyaç duyulan” bir tabloya önemle işaret ediyor.

    Bir başka deyişle, Türkiye’de enflasyon sadece düzey/nicelik bakımında değil, aynı zamanda içerik/nitelik bakımından kabul edilen normalin dışındadır; yer etmiş-kronik hale gelmiştir. Sadece Merkez Bankası araçları(başta faiz olmak üzere) marifetiyle normale çekilmesi; parasal duruş ve politikalar ile onarılması mümkün değildir.

    Kalıcı ve sürdürülebilir enflasyon sath-ı mahaline geçilebilmesi bakımından; yapısal reform esprisini ıskalamayan, bütünlükçü para ve maliye politikalarının sinerjik etkisine duyulan ihtiyaç, her zamankinden acildir.