İşte ünlü yazar Ian Fleming ’in kahramanı Majestelerinin gizli servisinde ki 007 numaralı James Bond’un maceraları böyle başladı. ‘Ben Bond, James Bond
Yıl 1962 ve serinin ilk filmi ‘Dr. No’ idi. Kimdi bu James Bond karakterini üstlenen yakışıklı, esmer, karizmatik, uzun boylu, filinta gibi aktör? Daha daha düne kadar esamesi okunmuyordu.
Adı Sean Connery idi. Katıksız bir İskoçyalı. Edinburg doğumlu. Bir kamyon şoförü ile bir hizmetçinin oğlu.16 yaşında önüne konan bir futbolcu sözleşmesini elinin tersiyle itip Kraliyet Deniz Kuvvetlerine yazılan zıpkın gibi bir delikanlı. Talimde midesine giren bir kramp ve revirde konan gastrit ülser teşhisi ile üniformasını çıkartmak zorunda kalan bir genç. Ardından kısa sürelerde gelen ekmek parası işleri. Cenaze işlerinde tabut cilayıcısı, badanacı, bulaşıkçı, sahilde cankurtaran derken güzel sanatlar akademisinde ressamlara çıplak poz vererek modellik bile yaptı. Sonra bir arkadaşının teşviki ile katıldığı ‘Bay Kainat’ yarışmasında üçüncü geldi. Birkaç yönetmenin dikkatini çekti. Kısa ve önemsiz rolleri üstlendi.
Terence Young imzalı savaş filmi “En Uzun Gün’ de bir askeri canlandırdı. İan Flemming’in casusluk romanı ‘Dr. No” sinemaya aktarılacaktı. Cary Crant 007 James Bond rolü için düşünülüyordu. Ama Cary Grant başka bir film için söz vermişti. Yönetmen Terence Young’ın aklına Sean Connery geldi. Provalar başarılı oldu ve yeni bir yıldız aktör Bond karakteri ile özleşti. Tam 7 James Bond filmlinde oynadı. Arada başka filmlerde de rol aldı ‘Marnie’, ‘The Hill’,, ‘Shalako’ ‘The Molly Maguires’ gibi ama seyircisine ve hayranlarına ters geldi.
Bir bölümü Türkiye’de çevrilen‘Rusya’dan Sevgilerle’, ‘Goldfinger’, ‘Thunderball’, ‘İnsan İki Kere Yaşar’, ‘Ölümsüz Elmaslar’ ve nihayet James Bond rolüne veda ettiği1983 yapımı ‘Never Say Never Again’. James Bond karakteri üzerine zamk gibi yapışmıştı. O kendisini kanıtlamak için yeni beyaz perde maceraları arıyordu. ‘Murder on the Orient Express” Agatha Christie klasiğinde, ‘Highlander’ de, ‘The Wind and the Lion’da, Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ nda, kendisine ‘En İyi Yardımcı Oyuncu’ dalında Oscar’ı getiren “The Untouchables’ ta, ‘Kızıl Ekim’ de, ‘Highlander 2’ de, ‘The Avengers’ te ve daha nice yapıtlarda rol alarak klasını konuşturdu. Son filmi ‘Sir Billi the Vet’ ile beyaz perdeye veda etti.
Sanatı dışında büyük bir vatanseverdi. İskoçya’nın egemenliği için mücadele eylemlerinin baş aktörüydü. İki eşine de hep sadık kaldı. Magazin dedikodularından kendisini korumasını bildi. Çok az arkadaşı vardı. Richard Harris ve Michael Caine.
Son üç yıldır hiç ortalıkta görünmedi. Alzheimer ile boğuştuğu biliniyor. Hatta bir akrabası geçtiğimiz 25 Ağustos’da 90 yaşına basan ilk James Bond’un artık yaşadığını bile bilmediğini söyledi.
Ben kendisi ile 2009 yılında Roma’da Olimpiyat Stadında bir ödül töreninde tanıştım ve röportaj yaptım. O kalabalikta fotoğraf için koluna öyle bir yapımışım ki! İyi ki de yapışmışım. Güzel bir kare oldu. Doğum günün kutlu olsun Sean Connery. Acil şifalar dilerim.
İşte ünlü yazar Ian Fleming ’in kahramanı Majestelerinin gizli servisinde ki 007 numaralı James Bond’un maceraları böyle başladı. ‘Ben Bond, James Bond
Yıl 1962 ve serinin ilk filmi ‘Dr. No’ idi. Kimdi bu James Bond karakterini üstlenen yakışıklı, esmer, karizmatik, uzun boylu, filinta gibi aktör? Daha daha düne kadar esamesi okunmuyordu.
Adı Sean Connery idi. Katıksız bir İskoçyalı. Edinburg doğumlu. Bir kamyon şoförü ile bir hizmetçinin oğlu.16 yaşında önüne konan bir futbolcu sözleşmesini elinin tersiyle itip Kraliyet Deniz Kuvvetlerine yazılan zıpkın gibi bir delikanlı. Talimde midesine giren bir kramp ve revirde konan gastrit ülser teşhisi ile üniformasını çıkartmak zorunda kalan bir genç. Ardından kısa sürelerde gelen ekmek parası işleri. Cenaze işlerinde tabut cilayıcısı, badanacı, bulaşıkçı, sahilde cankurtaran derken güzel sanatlar akademisinde ressamlara çıplak poz vererek modellik bile yaptı. Sonra bir arkadaşının teşviki ile katıldığı ‘Bay Kainat’ yarışmasında üçüncü geldi. Birkaç yönetmenin dikkatini çekti. Kısa ve önemsiz rolleri üstlendi.
Terence Young imzalı savaş filmi “En Uzun Gün’ de bir askeri canlandırdı. İan Flemming’in casusluk romanı ‘Dr. No” sinemaya aktarılacaktı. Cary Crant 007 James Bond rolü için düşünülüyordu. Ama Cary Grant başka bir film için söz vermişti. Yönetmen Terence Young’ın aklına Sean Connery geldi. Provalar başarılı oldu ve yeni bir yıldız aktör Bond karakteri ile özleşti. Tam 7 James Bond filmlinde oynadı. Arada başka filmlerde de rol aldı ‘Marnie’, ‘The Hill’,, ‘Shalako’ ‘The Molly Maguires’ gibi ama seyircisine ve hayranlarına ters geldi.
Bir bölümü Türkiye’de çevrilen‘Rusya’dan Sevgilerle’, ‘Goldfinger’, ‘Thunderball’, ‘İnsan İki Kere Yaşar’, ‘Ölümsüz Elmaslar’ ve nihayet James Bond rolüne veda ettiği1983 yapımı ‘Never Say Never Again’. James Bond karakteri üzerine zamk gibi yapışmıştı. O kendisini kanıtlamak için yeni beyaz perde maceraları arıyordu. ‘Murder on the Orient Express” Agatha Christie klasiğinde, ‘Highlander’ de, ‘The Wind and the Lion’da, Umberto Eco’nun ‘Gülün Adı’ nda, kendisine ‘En İyi Yardımcı Oyuncu’ dalında Oscar’ı getiren “The Untouchables’ ta, ‘Kızıl Ekim’ de, ‘Highlander 2’ de, ‘The Avengers’ te ve daha nice yapıtlarda rol alarak klasını konuşturdu. Son filmi ‘Sir Billi the Vet’ ile beyaz perdeye veda etti.
Sanatı dışında büyük bir vatanseverdi. İskoçya’nın egemenliği için mücadele eylemlerinin baş aktörüydü. İki eşine de hep sadık kaldı. Magazin dedikodularından kendisini korumasını bildi. Çok az arkadaşı vardı. Richard Harris ve Michael Caine.
Son üç yıldır hiç ortalıkta görünmedi. Alzheimer ile boğuştuğu biliniyor. Hatta bir akrabası geçtiğimiz 25 Ağustos’da 90 yaşına basan ilk James Bond’un artık yaşadığını bile bilmediğini söyledi.
Ben kendisi ile 2009 yılında Roma’da Olimpiyat Stadında bir ödül töreninde tanıştım ve röportaj yaptım. O kalabalikta fotoğraf için koluna öyle bir yapımışım ki! İyi ki de yapışmışım. Güzel bir kare oldu. Doğum günün kutlu olsun Sean Connery. Acil şifalar dilerim.