hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Ahmet Say’ın ardından

    13.05.2022 Cuma | 14:05Son Güncelleme:

    İnsanın zihinsel varoluş temellerinden günümüze en önemli özelliklerinden biri idealleridir. Kimi insan bunun bilincinde hareket ederek erken yaşlarda yaşamını idealleri uğruna düzenlemeye ve hareket etmeye başlar. Çünkü idealler uğruna fedakarlıklar yapıldığı zaman kıymetlidir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Cumhuriyetin kuruluş yıllarında dönemin kıymetli eğitimcileri olan Fazıl Say ile Nüzhet Say’ın oğlu olan Ahmet Say, 1935 yılında İstanbul’da doğdu. Dönemin idealist ailelerinden Say ailesi oğullarına iki bilinmeyenli denklem çözmeyi öğretmenin yanında Thomas Moore ve Voltaire gibi isimlerin düşün dünyasını tanımasına öncülük ettiler.

    Ahmet Say, çocuk yaşlarda piyano eğitimi almasının yanında 1946’da Ferdi Statzer’in isteği üzerine girdiği İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda, 1945-50 yılları arasında Verda Ün ile piyano, Demirhan Altuğ ile teori ve Raşit Abed ile armoni çalıştı. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra Almanya’ya gitti.

    Almanya’da 1954 – 1960 yılları arasında basın – yayın konusunda eğitim aldı. O yıllarda tanıştığı müzikolog Kurt Köhler’in önerisi sonrası müzikolojiye ilgi duymaya başladı. 1960 yılında Türkiye’ye dönerken valizinde idealleri olan bir eğitim gönüllüsüydü.

    Türkiye’ye döndüğünde Bingöl’e giderek öğretmen, halk eğitimcisi ve amatör folklorcu olarak görev yaptı. Türkü, ağıt, masal ve destanlar derledi, halk müziği koroları, halk dansları toplulukları kurdu. Bingöl izlenimlerini edebiyat alanında değerlendirdi ve ödüller aldı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yazın ve fikir hayatında demokrasinin uygulanabilirliği hususunda mücadele etmiş ilkeli bir aydın oldu. Bu mücadelenin yanında 1977 yılında Cemal Süreya, Vecihi Timuroğlu, Ragıp Gelencik, Demir Özlü, Ali Püsküllüoğlu ile aylık Türkiye Yazıları adlı edebiyat dergisini yayımlamaya başladı.

    1980 yılı itibarıyla müzik üzerine ideallerini daha da büyüterek müzik yazarlığı hususunda üretimlerini arttırdı. 1985 yılında da Müzik Ansiklopedisi Yayınları’nı kurdu. “Müzik Nedir, Nasıl Bir Sanattır”, “Müzik Tarihi”, “Mozart”, “Müzik Üzerine”, “Müziğin Kitabı”, “Türkiye’nin Müzik Atlası”, “Müzik Yazıları”, “Müzik Sözlüğü” ve üç ciltten oluşan “Müzik Ansiklopedisi” çalışmalarını kaleme alarak akademi ve araştırma dünyasına önemli katkılar sağladı.

    Bu çalışmaları arasında “Müzik Tarihi” kitabının on sekizinci sayfasında yer alan bir paragraf yıllar önce altını çizmiştim. Şimdi de sizlerle paylaşmak istiyorum: “Şurası kesindir ki müzikçi, çağının ve halkının duyuş ve düşüncelerini temsil ediyorsa da (gerçekte böyledir), yapıtına asıl damgayı vuran, onun buluşçu kişiliğidir. “Besteci yapıtını kendi kanıyla yazar” özdeyişi boşa söylenmemiştir.”

    Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren Ahmet Say idealleri, fedakarlıkları ve mücadelesiyle müziğimize katkıda bulunmuş, kıymetli eserler bırakmış bir üretim insanı olarak bizleri üretimleriyle baş başa bıraktı.
    Türk müzik tarihinden bir ezgi eksildi…