hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Athanasia Yolunda Bir Seyyah – Mikis Theodorakis

    10.09.2021 Cuma | 15:16Son Güncelleme:

    Kimi yolcular sadece kendi yollarının değil birçok insanın güzergahını belirler. Belirledikleri güzergahta yalnız yürümek yerine yol arkadaşlarıyla yürümenin keyfine varırlar. Mikis Theodorakis Yunanistan’da kültür, müzik ve siyaset arasında kendine bir yol çizdi. Bu yolculuğunda kendisine dünyanın sayısız kökene sahip birçok vatandaşı eşlik etti. Geçtiğimiz günlerde Mikis Theodorakis yol arkadaşlarıyla vedalaşıp Athanasia yolculuğuna çıktı. Şarkıları, umudu, görüşleri ve vasiyetiyle…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Mikis Theodorakis, 29 Temmuz 1925’te Sakız Adası’nda doğdu. Babası Girit, annesi ise İzmir Çeşme’liydi. Kıdemli memur olan babası George Theodorakis, Venizelos’u desteklediği için birçok kez sürgünlerle yüzleşmek zorunda kaldı. Mikis Theodorakis çocukluğunda Midilli, Yanya, Kefalonya, Pyrgos ve Patras gibi şehirlerde yaşadı. Evin içinde göç, sürgün ve taşınma gibi olgular artık rutinleşmişti. Üstelik annesinin mübadele sonrası Anadolu’dan ayrılmasıyla o dönem bu süreci yaşayan her insan gibi ağıtlarla hasretini dindirmeye çabalaması Mikis Theodorakis’i de etkilemişti. 

    Tripolice şehri babasının sürgün sürecinde en çok yaşadıkları şehir olmuştu. Orada yaşarken Ortadoks Kilisesi’nin geleneksel müziğini dinleyip tanımasıyla müzikal anlamda ilk hassasiyeti de gelişmişti. Fakat kırılma anı bir Alman filminin gösterildiği sinemada, Beethoven'ın "Dokuzuncu Senfoni"sinden "Neşeye Övgü" korosunu dinlemesiyle gerçekleşmişti. Eserin üzerinde bıraktığı etkiyle besteci olmaya ve müzikle ilgilenmeye karar verdi.

    1937-1939 yıllarında Patras Konservatuarı'nda ilk keman derslerini aldı ve bazen okul kitaplarında bazen de kendi kütüphanesinde bulduğu Dionisos Solomos, Gregori Palamas ve Aristotelis Valaoritis’in sözlerinden yola çıkarak ilk şarkılarını, bestelerini yarattı. Ardından da Yannis Ritsos’un şiirlerini keşfetmesiyle 17 yaşında ilk konserini “Cassiani” eseriyle verdi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kariyerine erken yaşta gerçekleştirdiği önemli çalışmalarla başlamış olsa da hayat ondan farklı konularda da mücadele etmesini talep ediyordu. İkinci Dünya Savaşı ülkesinin sınırlarına dayanmıştı. Kısa süre içinde Almanya ve İtalya’nın orduları ülkeyi ele geçirmişti. Mikis Theodorakis bu sürece seyirci kalmayarak 25 Mart 1943 tarihinde gerçekleşen eyleme katılıp işgali protesto etmişti. O gün ilk kez tutuklandı.

    Tutuklanmanın ardından Atina’ya gitti. Her ne kadar babası hukuk okumasını istese de Mikis Theodorakis müziğe olan tutkusundan vazgeçmeyerek Atina Konservatuarı’na kaydoldu. Burada Avrupa’nın müzikal kültürüyle de tanışmıştı. O zamana kadar Bizans müziğinden etkilenmiş, bir koro oluşturmuş, keman ve piyano için şarkı ve eserler bestelemişti.

    Atina’daki öğrenciliği sırasında fikirleri de giderek keskinleşip netleşmeye başlamıştı. Öğrenciliği esnasında Yunanistan’da 1946 – 1949 yılları arasında gerçekleşen iç savaş başlamıştı. Katıldığı öğrenci örgütleri sebebiyle önce Ahikerya’ya bir yıl sonra da Makronisos’a sürgün edildi. 1952 yılına kadar sürecek bir sürgün hayatı yaşadı.

    Sürgün sonrası dönemde film müzikleri de hazırlamaya başladı. 1953’te Maria Plyta’nın “Eva” ve Gregg G. Tallas’ın “Barefoot Battalion” filmlerinin müziklerini hazırladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1954 yılında burslu olarak Paris'e giderek müzik eğitimine devam etmek için ünlü besteci Olivier Messiaen'den dersler aldı. Paris ve Londra'da başarılı olan “Antigone”, “Les Amants de Teruel” ve “Le Feu aux Poudres” ve “Oedipus the Tyrant” adlı eserleri besteledi. Mikis Theodorakis konservatuar yıllarında senfoni müziğindeki yeteneğini uluslararası alanda tanıtmaya başlamıştı.

    Fransa’da gerçekleştirdiği çalışmalar ve giderek daha da bilinir olması onun için yeterli değildi. En büyük hedefi Bizans müziğini şiir formuyla birleştirerek özel bir çalışma yapmaktı. Bu amacına Yannis Ritsos’un ona “Epitaph”ı göndermesiyle ulaşmıştı. Çağdaş Yunan müziği için “Epitaph” önemli bir mihenk taşı sayılmaktadır.

    1960’lı yıllar sadece Mikis Theodorakis’in müzikal hayatının seyri için değil aynı zamanda Yunan müziğinin evrimi için de belirleyicidir. Bu belirleyici süreçte Mikis Theodorakis ülkesine dönerek yeni çalışmalarını gerçekleştirmeye başlamıştı. Yeni şarkılar yazıyor, kayıtlara giriyor ve halk konserlerini organize ediyordu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    1963 yılında Manos Hacıdakis ile birlikte Atina Küçük Senfoni Orkestrası'nı kurdu ve  Yunanistan'da birçok konser vererek senfonik müziğin başyapıtlarını tanıtmaya çalıştı.

    1964 yılında Zorba filminin müziklerini hazırlamasıyla küresel çapta bir üne kavuştu. “Axion Esti”, “Lipotaktes”, “Mauthausen's Ballad”, “Romiosini”, “Dream District”, “Phaedra” şarkıları o dönem yapmış olduğu en önemli eserlerindendi.

    O yıllarda George Seferis, Odysseas Elytis, Yannis Ritsos, Tassos Leivaditis ve Giannis Theodorakis gibi şairlerin dizeleri Mikis Theodorakis’in bestelemesiyle halk tarafından dinlenmeye ve keşfedilmeye başlamıştı. Aynı zamanda Grigoris Bithikotsis, Maria Faranduri, Yannis Pulopulos, Stelio Kazancidis ve Mary Linda gibi sanatçılara da beste yaparak destek olmuştu.

    1966 yılında rüzgar Mikis Theodorakis için yine sert esmeye başlamıştı. 1967 yılında askeri cunta yönetimi ele geçirdiğinde Mikis Theodorakis’i tutukladı. İşkence, hapis, hastalık ve ev hapsine varan sürecin ardından Berlin Sanat Akademisi harekete geçerek cuntaya protesto mektupları gönderdi. Igor Stravinsky, Arthur Miller, Arthur Schlesinger, Yves Montand gibi şahsiyetler onun serbest bırakılması için mücadele etti. Kamuoyunun baskısı sonuç verdi ve Nisan 1970’te Jean-Jacques Servan-Schreiber’in arabuluculuğuyla Mikis Theodorakis sürgün edilerek Paris’e gönderildi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Paris hayatının başlamasıyla Mikis Theodorakis, askeri cuntanın ülkesindeki faaliyetlerini yurtdışında duyurmak için direnişe başlamıştı. Kısa sürede ülkesinde karşıt mücadelenin sembolü haline geldi. Dünyanın birçok ülkesinde konserler vererek halkının çektiği zorlukları duyurmaya çalıştı. “Ta Laika”, “Romancero Gitano”, “State of Siege”, “Canto General”, “Eighteen Little Songs For The Bitter Homeland” eserleri mücadelesinin en önemli izleri olarak müzikal kariyerinde yerini alan çalışmalar olmuştu.

    Sürgün ve göçlerin arasında doğduğu ülkeye duyduğu özlem hep taze kalan Mikis Theodorakis, askeri cuntanın devrilmesinden sonra Temmuz 1974’te ülkesine döndü. Siyasal değişim ülkede herkesin özgürlüğe olan inancını arttırmıştı. Maria Faranduri, Antonis Kalogiannis, Petros Pandis ve Yorgo Dalaras gibi isimlerle stadyumlarda, halk konserlerinde sahne alarak yeni siyasal dönemin başlangıcına derin bir iz bırakmıştı.

    Yeni siyasal süreç içerisinde Mikis Theodorakis kendini daha fazla siyasetin içinde buldu. Fikirlerini ve mücadelesini siyasal alana da taşımıştı. 1974 seçimlerinden 1981 yılında parlementoya seçilip 1986’da istifa etmesine kadar yoğun bir siyasal iklimin içerisinde yer aldı. 1986'da Yunanistan ve Türkiye'den birçok kişinin yer aldığı Türk – Yunan Dostluk Komitesi’nin kurulmasına öncülük etti.

    Aktif olarak siyaset ve müziğin içerisinden asla kopamayan Mikis Theodorakis bir politikacı olarak dört kez milletvekili seçildi, bakan olarak görev yaptı ve Lenin Barış Ödülü ile onurlandırıldı. Sanat kariyerinde sadece albüm çalışmalarıyla değil tiyatro ve sinema alanındaki üretimleriyle de önemli başarılara imza attı.

    Küresel boyutta hem siyasal hem de müzikal alanda ülkesini temsil etti. Verdiği konserler, siyasi mesajlar ve duruşuyla her zaman dünya insanı kimliğini korudu. Fakat yaşamının temposu onu yıllar geçtikçe yormuştu. 19 Eylül 2013'te ülkenin siyasi hayatından "emekli" olduğunu açıkladı. Bir süre köşesine çekilip dinlenmek istiyordu.

    Ekim 2020’de Yunanistan Parlamentosu üyesi olan Dimitris Koutsoumpas’a yazdığı mektup bir nevi vasiyet misyonu taşıyordu. Hanya’ya gömülmek istediğini ve hayatı boyunca bir komünist olarak yaşadığını yazdığı mektupta dile getirmişti.

    Geçtiğimiz günlerde yaşamını yitirmesiyle bu mektup gün yüzüne çıktı. Yunanistan’da yas ilan edildi. Zulümler, siyasal ve sosyal mücadele, sürgün, savaş… Mikis Theodorakis hayatın tüm zorluklarına rağmen mücadelesiyle insanlığa örnek oldu. Hayatı yolculuklarla başlayan sanatçı en uzun yolculuğuna çıkmak için aramızdan ayrıldı. Athanasia en önemli misafirlerinden birisine kapısını açtı.