hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow
    Uğur Hakan Hacıoğlu Uğur Hakan Hacıoğlu

    Ta Uzak Yollardan; Akdeniz’e kıyısı olan Manolis Angelopoulos

    25.02.2021 Perşembe | 13:26Son Güncelleme:

     Her hayat bir yolculuk gibi… Yolcunun güzergâhı, yolculuk şekli, yol arkadaşları değişse de hepsi nihai sonuç olarak varılması gereken noktaya varıyor. Zorlukların eksik olmadığı hayat yolculuğunda Manolis Angelopulos geride önemli izler bıraktı. Sesiyle, etnik kimliğiyle, o döneme kadar yaşadığı topraklarda kabul gören yapının önce dışında kalıp sonrasında da içinde sivrilmesiyle iz bıraktı. Bıraktığı iz hala Akdeniz’in kıyılarını dolaşıyor. Sesi kendine yeni bir ülke sınırı çizdi. Mısır’dan, ta uzak yollardan kalkan şarkısıyla önce Yunanistan’a sonra Türkiye’ye ulaştı. Bu hafta sizlere Angelopulos’un Doğu’daki izleriyle şarkılar üzerinden kurduğu temasları anlatacağım.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Manolis Angelopoulos, 8 Nisan 1939'da Selanik’e bağlı Agios Athanasios kasabasında yer alan Drama’da  -bölgenin ünlü bir tavernası- dünyaya geldi. Çocukluğu Atina’nın yakınlarındaki Egaleo şehrine bağlı Aya Varvara’da geçti. Babası Elias Angelopoulos bir sokak satıcısıydı ve Manolis 13 yaşındayken öldü. Babası halı satarken o da ona yardım eder mikrofonu elinden hiç bırakmazdı. Babasından sonra halı satmanın yanında irili ufaklı birçok işte günlük çalışmaya devam edip ailesine bakmaya gayret gösteriyordu. Geçim derdinden gece kulüplerinde de çalışmaya başlamıştı.

    15 yaşında kendi deyimiyle tamamen babasının işini yapmaya başlamıştı. Bazen gülüyor, bazen kavga ediyor ama en nihayetinde şarkı söyleyip halı satıyordu. Hayatını etkileyen dönüm noktası ise 17 yaşında gerçekleşti. Aile kökleri Yunanistan, Romanya ve Mısır öncesi Hindistan’a kadar dayanan Manolis, roman ruhunu, canlılığını ve renklerini ruhunda taşıyordu. Müziğin daha fazla dışında kalmayı içine sindiremediği dönemde film izlemek için gittiği sinemanın çıkışında şarkı söyleyip eve dönerken Anestos Athanasiou ile tanışmasıyla hayatı tamamen değişmişti. Birkaç gün sonra bir kayda girecek olan Anestos’un davetiyle Columbia Plak Şirketi’ne giden Manolis, heyecanının kurbanı olmuştu. Henüz toy, delikanlılık çağlarındaki bir genç olarak dikkatleri üstüne çekmeyi başaramamıştı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     O günden sonra baba mesleğine geri dönen Manolis için müzik ve kendini ispat etmek artık saplantı haline gelmişti. Anestos’u bulabilmek adına sarf ettiği uzun çabalar sonucunda o yıllarda buzuki müzisyenlerinin sık sık uğradığı mekanları gezerken önce Tassos Dimoglou ile tanışmış onun vasıtasıyla da dönemin en önemli söz yazarlarından olan ve yeni yeteneklere ilgisiyle tanınan Theodoros Derveniotis ile tanışmıştı. Th. Derveniotis, genç Manolis’in sesini duyar duymaz kafası karışmıştı. Duyduğu ona göre nadir bir sesti. Bir araya geldikleri ilk gecenin sonunda Manolis kariyerindeki ilk sözleşmesini imzalamış ve bir hafta sonra da ilk şarkısını kaydetmişti. Kendi yolunu kendi çizmişti. Bu yol her ne kadar tümseklerle, rampalarla dolu olsa da…

     Bir süre sonra da daha önce Sotiria Bellou, Stratos Pagioumtzis ve Vasilis Karapatakis gibi isimlerin sahne aldığı bir gece kulübünde sahne almaya başladı. İlk alkışını ise “Dam-dam” (Gypsy Love) isimli kendi köklerine ait bir şarkıyla almıştı. Çocukluğu boyunca halı satmak için kullandığı mikrofonu artık müziğini duyurmak için tutuyordu. İlklerin heyecanını yaşarken kendi yolunda adım adım ilerliyor ve kendini geliştiriyordu. Kısa bir süre sonra Gypsy  - Mendiatis topluluğuyla sahne almaya başladı. Her gece sahneye çıktıklarında karşında gördüğü kalabalık giderek artıyordu. Altı aylık yeni hayatına alışma sürecinin ardından kariyerinin zirvesine ilk adımlarını atacağı Green Mill’de çalışmaya başladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     1958 yılında Manolis kendi kökleriyle temaslarını ilk kez bu denli belirgin şekilde yapmıştı. Köken geçmişi ve hayatı birbirlerine düğümlenmiş ve o düğüm hayatının sonuna kadar çözülmemişti. O yıllarda Avare filmi Yunanistan’da oldukça popüler olmuştu. Avare filmini izlemesiyle birlikte Manolis önce Raj Kapoor ile tanıştı ardından da Ravi Shankar’ın sitarı, Hindu felsefesi ve guruların yaşam tarzlarını öğrenmeye çalıştı.

    Öğrendiklerini de yavaş yavaş müzikal kariyerinde uygulamaya koyuldu. Halk şarkılarının işlediği konuların yanında artık müziğinde egzotizme, Hindu kültürüne ve müziğine de yer vermeye başladı. “Magala” şarkısı, Manolis’in kendi kültürünün öğelerini yansıtan en belirgin şarkısı oldu. Şarkıya gösterilen ilgi neticesinde Manolis artık otoriteler ve dinleyiciler tarafından Stelio Kazancidis ile kıyaslanmaya başlamıştı. Kariyerinin en parlak dönemi “Magala” şarkısıyla başlıyordu. 1 Şubat 1959 tarihinde “Magala” kaydedildi. Bu halk türküsü Yunanistan’da gençler tarafından çok sevildi. Şarkının içindeki oryantal hava, ender renklerin ve estetiğin bulunmasının yanında duygusallığı barındırmasıyla Manolis’e büyük bir bilinirliğin önünü açmıştı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     1967 yılına geldiğimizde ise Columbia ile on yıllık işbirliği sona eren Manolis Pan-Vox plak şirketi ile çalışmaya başladı. Yeni şirketinde Arap ve Doğu müziğine olan ilgisi daha da arttı. 1969 yılında Amerka’dan başlayarak Kanada Avusturalya ve Türkiye de dahil geniş çaplı bir turne düzenledi. Bu süreçte Amerika’da iken Zeki Müren ile tanışma fırsatı da yakaladı. 1970 yılı itibarıyla Doğu müziğinin önemli isimlerinin şarkılarını düzenleyerek kendi çizgisinde ilerlemeye devam etti. Feyruz, Ümmü Gülsüm ve Zeki Müren bu dönemde Manolis’in müzikal kariyerini etkileyen isimlerdi. Zeki Müren’in “Manolyam” şarkısını da bu süreç içerisinde Türkçe olarak seslendirmişti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     Bu dönemin en öne çıkan çalışması ise “Ta Mavra Matia Sou” oldu. Abdülhalim Hafız’ın şarkısı olan “Nebtidi Mini El Hikaya”  Manolis’in düzenlemesi ve Maro Bizani’nin yazdığı sözlerle yorumlandı. Bu düzenleme sonrasında Türkiye’de de karşılığını buldu ve “Ta Uzak Yollardan” ülkemizde çeşitli sanatçılar tarafından yorumlandı.

     “Müzik içimde, damarlarımda akan bir kan gibi” diyerek içindeki müzik sevgisini ifade eden Manolis hayatını kaybedene dek müzikle arasındaki bağı koparmadı. Türlü yakıştırmalarla kimliği, müzikal tercihleri ve şarkıları eleştirilse de gittiği yoldan geri dönmedi. Yıllar boyunca onu eleştirenler Manolis yolun sonuna geldiğinde çalışmalarının kıymetini görmeye başladılar. Manolis ise geride bıraktığı hatıralarla, şarkılarıyla Akdeniz’in kıyılarına karıştı.

    Kendi yolunda yürüyenlere…