Kimse televizyonu, radyoyu ya da Instagram, Facebook gibi platformları “bugün hangi reklamlar çıkmış, biraz izleyeyim” diye açmaz. Yine kimse caddeye çıkıp “bakalım markalar ne tür reklamlarla karşımıza çıkacak” diye dolaşmaz.
Reklam, insanın günlük akışına müdahale eden, sıradanlığı kesintiye uğratan bir etkidir. Ancak bu etki, çoğu zaman gözden kaybolur çünkü insanlar her gün yüzlerce içerik, mesaj ve reklama maruz kalır. Böylesine kalabalık bir bilgi akışında sıradan bir içerikle öne çıkmak mümkün değildir.
İşte bu yüzden reklamın ilk ve en önemli görevi dikkat çekmektir. Fark edilmeyen hiçbir mesaj, ne kadar iyi hazırlanmış olursa olsun satın alma isteğini harekete geçiremez. Reklamın, en kıymetli kaynağı yani tüketicinin ilgisini kazanabilmesi için fazlasıyla ilginç, şaşırtıcı ve akılda kalıcı olması gerekir.
Ne yazık ki üretilen reklamların büyük kısmı hatta tahminen %80-85’i bu basit eşikten bile geçemeden unutuluyor. İstanbul Boğazı’ndan gece tek bir lambayla süzülen gemiler gibi sessizce gelip geçiyor.
Bunun sebebi ise hep aynı klişeler, birbirinin kopyası görseller, müşteri revizeleriyle törpülenmiş yaratıcılık, sıradan söylemler ve en önemlisi cesaretsizlik. Oysa reklamın özü farklı olmaktan, aykırı olmaktan geçiyor. İnsan zihninde iz bırakan şey; çarpıcı, düşündüren, ters köşe yapan ve rutini bozan içeriklerdir. İz bırakan her şey ise eninde sonunda satın alma davranışına dönüşür.
Reklamcılığın ruhu aslında şudur: Önce fark edilmek, sonra hatırlanmak, en sonunda da tercih edilmeyi sağlamak.
Eğer “beklenmedik, şaşırtıcı, aykırı” değilseniz yeterince ilginç olamazsınız. İlginç olmazsanız görünmezsiniz, duyulmazsınız, okunmazsınız. Ve sonuç olarak, reklam bütçenizin çok büyük kısmı boşa gitmiş olur.
Benim Düşüncem;
İşletme eğitimi almış olanların bildiği bir gerçek vardır: “Pazarlama bir yönetim biçimidir.” Yani reklam, sadece bir fikir ya da satış aracı değil; işletmenin vizyonunu, cesaretini ve stratejisini ortaya koyan bir vitrinidir. Reklamcının işi de bu vizyonu en yaratıcı şekilde sahaya taşımaktır. Elbette reklamda fark edilmek, hatırlanmak ve marjinal olmak önemlidir. Lakin bazen öyle işler çıkıyor ki insan “acaba özellikle mi yaptılar viral olsun diye?” diye düşünmeden edemiyor. Çünkü artık devir “viral devri”. Ancak ölçü kaçarsa, yaratıcı olacağım derken marka değerine zarar da verilebilir. Bunu asla unutmamak lazım.
Sağlıkla ve Sevgiyle kalın,
"HAYATTA 5 KURALI UNUTMAYIN! DOĞAYA SAHİP ÇIKIN – SAYGILI OLUN – HOŞGÖRÜYÜ SEÇİN – KİTAP OKUYUN – DÜRÜST YAŞAYIN.”
Kimse televizyonu, radyoyu ya da Instagram, Facebook gibi platformları “bugün hangi reklamlar çıkmış, biraz izleyeyim” diye açmaz. Yine kimse caddeye çıkıp “bakalım markalar ne tür reklamlarla karşımıza çıkacak” diye dolaşmaz.
Reklam, insanın günlük akışına müdahale eden, sıradanlığı kesintiye uğratan bir etkidir. Ancak bu etki, çoğu zaman gözden kaybolur çünkü insanlar her gün yüzlerce içerik, mesaj ve reklama maruz kalır. Böylesine kalabalık bir bilgi akışında sıradan bir içerikle öne çıkmak mümkün değildir.
İşte bu yüzden reklamın ilk ve en önemli görevi dikkat çekmektir. Fark edilmeyen hiçbir mesaj, ne kadar iyi hazırlanmış olursa olsun satın alma isteğini harekete geçiremez. Reklamın, en kıymetli kaynağı yani tüketicinin ilgisini kazanabilmesi için fazlasıyla ilginç, şaşırtıcı ve akılda kalıcı olması gerekir.
Ne yazık ki üretilen reklamların büyük kısmı hatta tahminen %80-85’i bu basit eşikten bile geçemeden unutuluyor. İstanbul Boğazı’ndan gece tek bir lambayla süzülen gemiler gibi sessizce gelip geçiyor.
Bunun sebebi ise hep aynı klişeler, birbirinin kopyası görseller, müşteri revizeleriyle törpülenmiş yaratıcılık, sıradan söylemler ve en önemlisi cesaretsizlik. Oysa reklamın özü farklı olmaktan, aykırı olmaktan geçiyor. İnsan zihninde iz bırakan şey; çarpıcı, düşündüren, ters köşe yapan ve rutini bozan içeriklerdir. İz bırakan her şey ise eninde sonunda satın alma davranışına dönüşür.
Reklamcılığın ruhu aslında şudur: Önce fark edilmek, sonra hatırlanmak, en sonunda da tercih edilmeyi sağlamak.
Eğer “beklenmedik, şaşırtıcı, aykırı” değilseniz yeterince ilginç olamazsınız. İlginç olmazsanız görünmezsiniz, duyulmazsınız, okunmazsınız. Ve sonuç olarak, reklam bütçenizin çok büyük kısmı boşa gitmiş olur.
Benim Düşüncem;
İşletme eğitimi almış olanların bildiği bir gerçek vardır: “Pazarlama bir yönetim biçimidir.” Yani reklam, sadece bir fikir ya da satış aracı değil; işletmenin vizyonunu, cesaretini ve stratejisini ortaya koyan bir vitrinidir. Reklamcının işi de bu vizyonu en yaratıcı şekilde sahaya taşımaktır. Elbette reklamda fark edilmek, hatırlanmak ve marjinal olmak önemlidir. Lakin bazen öyle işler çıkıyor ki insan “acaba özellikle mi yaptılar viral olsun diye?” diye düşünmeden edemiyor. Çünkü artık devir “viral devri”. Ancak ölçü kaçarsa, yaratıcı olacağım derken marka değerine zarar da verilebilir. Bunu asla unutmamak lazım.
Sağlıkla ve Sevgiyle kalın,
"HAYATTA 5 KURALI UNUTMAYIN! DOĞAYA SAHİP ÇIKIN – SAYGILI OLUN – HOŞGÖRÜYÜ SEÇİN – KİTAP OKUYUN – DÜRÜST YAŞAYIN.”