hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Antik Çağ'dan günümüze Datça gelenekleri

    Antik Çağdan günümüze Datça gelenekleri
    expand

    Antik Çağ'dan günümüze Datça gelenekleri

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    MUĞLA'nın Datça ilçesinde, 'Antik Çağ'dan Günümüze Datça Gelenekleri' konulu etkinlik düzenlendi. Datça'nın 2 bin 500 yıldır süre gelen geleneklerinin anlatıldığı etkinlik, büyük ilgi gördü.

    Datça ilçe merkezine 6 km mesafede Hızırşah Mahallesi yakınlarındaki Hızırşah Kültür Evi'ne dönüştürülen 19'uncu yüzyıldan kalma tarihi Taksiarhon Rum Ortodoks Kilisesi'ndeki etkinlik, arkeoloji ile sanatın buluşmasına sahne oldu. Ressam Puya Sevi Mimiroğlu'nun antik kazılarda bulunan seramiklerin üzerindeki çizimlerden yola çıkarak yaptığı suluboya resim sergisi eşliğinde, Arkeolog Okan Özalp tarafından verilen sunumda; Antik Yunan Medeniyeti ile günümüz Datça gelenekleri arasındaki benzerlikleri anlatıldı.
    Arkeolog Okan Özalp, avlulu evler, gelin alma törenleri, baş bağlama şekilleri, mersin çalısının önemi, yün eğirme, kızlar bayramı ve ölü yemeği gibi birçok geleneğin, Antik Çağ medeniyetlerinin kültürlerinden kaynaklandığını söyledi. Datça Yarımadası'nın, Dorlar'dan, Karya ve Yunanlar'a, Persler'den, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti'ne kadar pek çok farklı medeniyete ev sahipliği yaptığını ifade eden Özalp, "Doğal olarak burada yaşatılan geleneklerde farklı kültürlerin izlerini görmek mümkün" dedi.
     
    "AVLULU EVLER, BATI'DAN DOĞU'YA GELMEDİR"
    Kapanma adetinin dahi Antik Yunan medeniyetinden geldiğini belirten Özalp, "Kadını dışarıda kimse göremez. Yasaktır. Başörtüsü ve ayakucuna kadar kapalı giyinmek zorundadır. Bu da günümüz tesettürüdür. Kadını gözlerden saklamak için ise avlulu evler yapılır. Datça'da eski evlerin neredeyse tamamında avlu vardır. Avlu, Yunansa da 'Avlue'dir. Biz 'e' harfini atarak, 'avlu' demişiz. Avlu kültürü, Batı'dan Doğu'ya gelmedir" diye konuştu.

    "AYVAYI YEMEK DEYİMİ ANTİK ÇAĞ'DAN GELİYOR"
    Antik Yunan medeniyetinden günümüze kalan seramiklerin üzerlerindeki çizimlerde, düğün alayı ve çeyiz getirme adetlerine rastlandığına dikkat çeken Özalp şunları söyledi:
    "Düğün alayına dikkat edin ellerinde çalılar var. Damat tarafı geline, gelin tarafı ise damada ellerindeki mersin çalılarını sürmektedirler. Bu uygulama, bir an önce çocukları olsun, üresinler diyedir. Datça'da 90'lı yıllara kadar bu adet yaşatılmıştır. Mersin çalısı, aynı zamanda Afrodit'in de simgesidir. Afrodit'in, Yunan Aşk Tanrıçası olduğunu söylersek, mersin çalısının önemi dahi iyi anlaşılacaktır. Dikkat edin, resimde düğün alayı eve girmeden önce geline ayva yediriyorlar. Ayvayı yemek deyimini hatırlayın. Neden ayva? Çünkü kadında en çok östrojen hormonunu artıran meyvedir ayva. İstenilen, kadının bir an önce çocuk doğurmasıdır."

    ÖLÜ EVİNE YEMEK GETİRME GELENEĞİ
    Konuşmasında, ölü yemeği adetine de değinen Özalp, "Antik Çağ'da ölüm olayında cenaze hemen toprağa verilmez. Üç gün bekletilir. Nedeni ise ölünün üç gün içerisinde yeniden dirilebileceği inancıdır. Nadiren de olsa bazen, ölen şahsın dirildiği olaylara tanık olunmaktadır ki bugün 'Lazarus sendromu' olarak adlandırılan bu durum henüz tam anlamıyla bilinememektedir. İşte bu nedenle, ölen şahsın bedeni kapalı bir oda da ya da mağarada üç gün bekletilir. Mağaraya, ölünün yanına yemek bırakılır. Olurda ölü dirilirse bu yemekleri yemesi ve kendini toplaması istenir. Günümüzde ölü evine yemek getirme adeti, antik dönemden kalma bu geleneğin şekil değiştirmiş halinden başka bir şey değildir" dedi.
    Etkinliğe katılan Reşadiye Mahallesi'nde yaşayan 68 yaşındaki Yusuf Ziya Özalp ve 60 yaşındaki Gülkadın Taş da etkinlik boyunca, çocukluk yıllarındaki benzer geleneklerden söz etti.

    Mehmet ÇİL / DATÇA (Muğla), (DHA)

    FOTOĞRAFLI

     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow