hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan: Yerel seçimlerde hedef, Yalova’yı gerçek sahiplerine emanet etmek (2)

    Erdoğan: Yerel seçimlerde hedef, Yalova’yı gerçek sahiplerine emanet etmek (2)
    expand
    KAYNAK DHA

    YALOVA'YA YATIRIMLARI ANLATTICumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salon dışında halka hitap ettikten sonra içeri geçerek AK Parti Yalova 6'ncı İl Kongresi'nde konuştu.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    YALOVA'YA YATIRIMLARI ANLATTI
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salon dışında halka hitap ettikten sonra içeri geçerek AK Parti Yalova 6'ncı İl Kongresi'nde konuştu. Salonda bulunan gençlerin tezahüratlarına cevap veren Erdoğan, "Gençler, biz tabii şunu bileceğiz; Her şeyden önce biz adeta barışın güvercinleri olarak çıktığımız bu yolda öldürmeye değil, adeta diriltmeye varız. Gazi Mustafa Kemal’in emaneti Yalova'yı her alanda geliştirmek, kalkındırmak için 15 yılda, eski rakamla 4 katrilyon TL  paradan fazla yatırım yaptık. Üniversite ile buluşturduğumuz bu şehirde 1400 kişilik yüksek öğretim yurdu, 908 yeni derslik inşa ettik" dedi. Sağlık alanında da 12 termal tesis projesini hayata geçirdiklerini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
    "Şu an da 400 yataklı devlet hastanesi ile ilgili proje çalışmaları tamamlanma durumunda. Toplu konuttan bölünmüş yola, spor tesislerinden tarım desteklerine kadar her alanda Yalova'ya çok önemli hizmetler getirdik. İstanbul-İzmir Otoyolu aynı zamanda Yalova'nın projesidir. Hizmete açılan Osmangazi Köprüsü ve açılan otoyol bölümleri sayesinde Yalovalılar artık körfezi dolanmadan, trafiğe girmeden İstanbul'a ulaşma imkânını elde ettiler. Önümüzdeki yıl tamamlanacak ülkemizin en uzun tünellerinden Orhangazi Tüneli'nin hizmete alınmasıyla ulaşım konusunda yeni bir döneme girileceğine de inanıyorum. İnşallah önümüzdeki dönemde Yalova'ya daha büyük hizmetler de gelecek. Çünkü biz bu ülkeyi seviyoruz, biz bu milleti seviyoruz, biz Yalova'yı, sizleri seviyoruz. Bunların hepsini de sizleri de makam, mevki, para pul için değil sadece Allah için seviyoruz."
    Türkiye'nin son 15 yılında hem geçmişin eksikliklerini gidermenin hem de geleceği inşa etmenin gayreti içinde olduklarına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
    "Eğitimde 270 bin yeni dersliği ülkemize kazandırdık. 584 bin öğretmen atadık. 110 yeni üniversite açtık. Yüksek öğrenim yurtlarımızın kapasitesini 435 bin ilaveyle 617 bine çıkardık. Bunu görmeyenler var mı? Var. Gözü var, görmüyor. Kulağı var, duymuyor. Dili var, hakkı söylemiyor. Niye? Kalbi mühürlü. İşte öyle bir ana muhalefet var ki, yeni adıyla ana hıyanet, bunları hiç görmüyor. Gel bir Osmangazi'den geç, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden geç, Avrasya Tüneli'nden geç, yoksa bir görmediğimiz zamanlarda mı geçiyor ne yapıyor bilmiyorum. Bunları kimler yaptı bir gör. Diyor ki 'Bu köprülerin fiyatını açıklamadınız' diyor. 'Hastanelerin fiyatını açıklamıyorsunuz' diyor. Bir defa, kaynak çeşitlendirme nedir, ekonomide bunu bilmeyecek kadar cahil bu adam. Kardeşlerim, cebinizdeki parayı harcamak gayet kolaydır. Aslolan biz geldiğimizde kasa, tamtakır, böyleydi, ne yapacağız? Bir şeyler ortaya koymamız lazım. Ne yaptık? Dedik ki kamu özel ortaklığı olsun. Bütün bunları devreye sokarak, hamdolsun hastaneleri böyle yaptık. Peki ne yaptınız? Biz zamanı sattık, biz vakti nakde dönüştürdük. Hastane mi yapıyoruz, al 10 yıllığına 15 yıllığına ihaleyi böyle yap. Köprü de yine aynı şekilde, böyle yaptık. Ama bunların kafası basmaz, anlamaz. Sağlıkta 3 bin 500'ün üzerinde yeni hastane açtık. Hastanelerimizi en modern cihazlarla donatarak, sağlık çalışanlarının sayısına 513 bin ilave yaparak büyük bir devrime imza attık."
    'GÜN YAKLAŞIYOR'
    Konuşmasının devamında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu eleştiren Erdoğan, şöyle dedi:
    "Ey Kılıçdaroğlu, sen bu ülkede SSK Genel Müdürlüğü yaptığın zaman, bu hastanelerin hali neydi yahu? Allah rahmet eylesin Savaş Ay güzel bir program yapmıştı bununla. O yaptığı programda hastanelerimizin rezaletini ortaya koyuyordu. Ne hijyen var, ne bir şey. Hastanelerde kuyrukta sefalet içerisindeydik ve düşünebiliyor musunuz, kullanılan galoşları tekrar satıyorlardı. Kuyruğa gir, sıra gelmez. O çileleri çektik, yaşadık. Ama Beyefendi kendi 1 yaşındaki torununu sigortalı yapma gayreti içerisine girdi. 14-15 yaşındaki oğlunu SSK'lı yapma gayreti içerisine girdi. Şimdi diyor ki 'Samsun'daki şu yavru ölmüş. Neden ölmüş?' vesaire. Zaten sana onun cevabını veriyor, benim milletim, nerede neyin olduğunu gayet iyi biliyor. Ama sen 1 yaşındaki torununu nasıl SSK'lı yaptın, 14-15 yaşındaki çocuğunu nasıl SSK'lı yaptın; bunların hesabını ver. Böyle, avuç dolusu sahte evraklar sallamakla sen kalkıp da Tayyip Erdoğan'ın ailesine leke süremezsin. Yargıda hesabını vereceksin. Gün yaklaşıyor. İnşallah yargıda o hesabı vereceği gibi bundan sonra atacağı iftiraların da onun boynuna nasıl dolanacağını görecek."
    'HALKIMA MODERN DÜNYADA NE VARSA YAKIŞIR'
    Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının devamında bölünmüş yol yatırımlarından bahsederek, "Toplu konutta 805 bin yeni konut inşa ederek, altyapısıyla yeşil alanıyla sosyal donatısıyla vatandaşlarımızı modern hayat alanlarıyla tanıştırdık. Bölünmüş yol uzunluğumuzu 70 senede kardeşlerim, Türkiye'de 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılmıştı ve biz kalan şu 15 yıl içerisinde ne kadar buna ilave ettik biliyor musunuz? Öyle yoğun çalışmalar ki evelallah 19 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik ve bu yollar, bilirsiniz Yalova, körfez oradan İstanbul'a nasıl gittiğimizi, o çile yollarında nasıl dolaştığımızı. Bursa yollarını bilirsiniz. Şimdi böyle bir yol kaldı mı, hepsi bitti. Benim halkıma onlar yakışmazdı, benim halkıma da modern dünyada ne varsa o yakışırdı, bunu yaptık ve biz olmaz demedik, olur dedik, yaparız dedik ve yaptık" ifadelerini kullandı.
    'DENİZİN ALTINDAN MARMARAY'I YÜRÜTTÜK'
    "Biz, Yavuz'ların torunuyuz, biz Fatih'lerin torunlarıyız. Fatih karadan gemileri yürüttü. Biz de oturduk arkadaşlarla 'Ecdadımız karadan yürüttüyse biz de denizin altından yürütürsek o zaman görevimizi yapmış olacağız' dedik" diye konuşmasını sürdüren Erdoğan, şöyle devam etti:
    "Onun için gençler, hepiniz birer Fatih olmak durumundasınız, onun için Fatih karadan gemileri yürüttüyse biz de şimdi denizin altından Marmaray'ı yürüttüysek, Avrasya Tüneli ile araçları aynı şekilde yürüttüysek demek ki biz de yapıyoruz. Bu yolda yürüyoruz, yapıyoruz ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü de yaptıysak, biz yaparız, daha da yapmaya devam edeceğiz. Şimdi 3 hatlı tünel ile inşallah yine denizin altından onu da yapacağız. Ve inşallah Kanal İstanbul'u da yapacağız. O da olacak, bize o yakışır, onu da yapacağız ve dünya Süveyş Kanalı ile Panama ile anılmakla kalmayacak bir de Kanal İstanbul ile anılacak. O da olacak. Biz bunları da yapacağız; niye? Ahdimiz var bizim, yapacağız ve bu millet evelallah düştüğü yerden kalkacak bunu göstereceğiz. Karayollarımızın üzerinde kaç tünel vardı biliyor musunuz? 83. Peki biz ne yaptık? Buna 229 tünel daha ilave ettik. Ülkemizde daha önce hiç örneği olmayan 1213 kilometre hızlı tren hattını yaptık, bir de ödül aldık. Yahu Bay Kemal, sen hızlı treni tanır mısın, bilir misin ya? İnşallah binmiştir."
    'TÜRKİYE'DE KAÇ TANE HAVAYOLU VARDI?'
    Erdoğan, "Bakınız hava yolu ulaşımı; biz geldiğimizde Türkiye'de kaç tane havayolu vardı? Bir tane. Sadece Türk Hava Yolları. Ama sadece özel ve THY hamdolsun 8-9 tane havayolu var ve bir de artık özel uçaklarıyla herkes havalimanlarında yerini alıyor. Bu refah seviyesini göstermektedir. Hükümete geldiğimizde Türkiye'de baraj sayısı neydi? 276. Biz buna 451 baraj daha ilave ettik. Aynı şekilde, hidroelektrik santral sayımız 105'ti, buna 510 hidroelektrik santral ilave ettik. Ne demek hidroelektrik santral? Yani, sudan elektrik üretim var ya, ondan da biz 500'ü aşkın hidroelektrik santralini devreye aldık. Ve orman varlığımızı 1.5 milyon hektar artırdık. Ormanı azalan bir ülke değiliz, artan bir ülkeyiz. Yalova'da asırlık ağaç kesilir, biz ise ağaçları çoğaltmak suretiyle ülkemizi ağaçlarla donatırız. AK Parti ile CHP arasındaki fark bu" dedi.
    'SON KURUŞUNA KADAR BİZ ÖDEDİK'
    Türkiye'nin sosyal devlet haline geldiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
    "Tarıma verdiğimiz destekler ile ülkemizi Avrupa'nın en büyük tarımsal ihracatçısı haline getirdik. Türkiye'yi gerçek anlamda sosyal devlet haline getiren biz olduk. Garip, fakir fukaraya 38 milyar liralık sosyal yardım bütçesini kullanıyoruz. Yalova'da emeklimiz çoktur. Onlar gayet iyi hatırlar; ülkemizde çalışanlardan yıllarca tasarruf teşvik fonu ve konut edinme yardımı adıyla kesintiler yapıldı. Sonra bunların üzerine ne oldu? Adeta yatıldı. Biz geldik, 4.5 milyon vatandaşımızın 15 milyar liralık tasarruf teşvik kesintisiyle 8 milyon vatandaşımızın 3.5 milyarlık konut edindirme yardımlarını başbakanlığım döneminde son kuruşuna kadar biz ödedik, biz. Bay Kemal, işte senin SSK döneminden de burada bize kalan faturalar var, onları da biz ödedik. Bütün bunları yaparken Marmaray gibi, Avrasya Tüneli gibi hızlı tren hatları gibi, Osmangazi Köprüsü gibi, Ilgaz Tüneli gibi, Kars-Tiflis-Bakü Demiryolu hattı gibi dünya çapında projeleri de tamamladık. Şimdi İstanbul'da dünyanın en büyük havalimanını inşa ediyoruz. İnşallah 2018'in sonuna doğru oranın da açılışını yapacağız. Yılda 90 milyon yolcu kapasiteli. 2023'te bu rakam 150 milyona çıkacak. Bunları yapıyoruz ama Bay Kemal'in havsalası bunları almaz. Burada çok Rizeli vardır, Erzurumlu vardır. Ovit Yaylası'nda çok çileler çekildi, şimdi artık ne yaptık; deldik, şimdi artık kar kış yok. Tünelden geçiyoruz. Geçen bir geçiş oldu ve Erzurum'a Rize'yi Ovit Tüneli'ni açarak bağlıyoruz ve çok büyük tünel çalışmalarını sürdürüyoruz. Daha da önemlisi Kanal İstanbul dedik ve 3 katlı boğazın altına İstanbul tüneli dedik. Bütün bunları sürdürüyoruz. Çünkü durmak yok, yola devam. Bize bu yakışır. Bu bir slogan değil, bu bizim hayatımızın hizmet anlayışımızın özetidir."
    'SIRTIMIZI DÖNME HAKKIMIZ YOK'
    Türkiye'de bu hizmetleri gerçekleştirirken bölge ve dünyadaki gelişmeleri de yakından takip ettiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
    "Türkiye sadece 81 vilayetimizden 80 milyon vatandaşımızdan ibaret bir ülke değil. Türkiye kendisi ile birlikte geniş bir coğrafyada dindaşlarının, soydaşlarının, tüm mazlum ve mağdurların umutla yakından takip ettikleri bir ülkedir. Bu durum sorumluluğumuzu bir kat daha artırıyor. Çünkü bizim Suriye'de zulüm varsa bana ne deyip, sırtımızı dönme hakkımız yok. Bizim işler karışmışsa görmezden gelip, Irak'ta ne varsa var bize ne deme hakkımız yok. Bizim, Kudüs'ün mahremiyetine saldırı olduğunda, Filistinli kardeşlerimiz saldırıya uğradığında pek çok ülkenin yaptığı gibi olup bitenlere sırtımızı dönme hakkımız yok. Aynı durum, Balkanlar'dan Kafkaslar'a, Türkistan'dan Arakan'a kadar mazlumların feryatlarının yükseldiği her yer için geçerlidir. Yalova'dan bir kez daha ifade ediyorum; Biz, İsrail istemiyor diye, Filistin'in Kudüs'ün hakkını savunmaktan vazgeçmeyeceğiz. Biz, Amerika'nın başka hesapları var diye, Suriye'de bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz. Biz, Irak'ın mezhep ve köken temelli bölünmesine seyirci kalmayacağız. Biz, Avrupa Birliği'nin, NATO'nun ve bir başka gücün ülkemizi milletimizi istiskal etmek anlamına gelecek tavırlarına asla seyirci ve sessiz kalmayacağız. Bize bugün hâlâ 'Sizin Suriye ile Irak'ta, Kudüs'te ne işin var?' diyen varsa, bunlar Türkiye'nin ne olduğundan haberleri olmayan gafillerdir. Bu coğrafyalar, buralarda yaşayan toplumlar, fiziki sınırlarımızın dışında olabilirler ama gönül sınırlarımızın tam ortasındadırlar. Onun için de Kudüs'e uzanan her eli, İstanbul'a uzanmış sayarız. Bir insan vücudunun herhangi bir yeri zarar gördüğünde ne hissederse, biz de bu bölgede, bu coğrafyada her birindeki acıları yüreğimizde hissederiz. Bu asla herhangi bir devletin toprağında, egemenliğinde gözümüzün olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine; biz hepsinin egemenlik haklarına saygılıyız. Talebimiz; bu devletlerin de oradaki kardeşlerimizin hakkında saygılı olmalıdır. Türkiye'nin Kudüs meselesindeki tavrı gayet açık ve nettir: Biz, Kudüs'te bu şehrin tarihine, inançlar halklar için taşıdığı öneme uygun hareket edilmesini istiyoruz. Mescid-i Aksa'ya kimse dokunmasın istiyoruz. İstiyoruz ki orası bizim ilk kıblemizdir, bu bölgede Hristiyanların da hakları var dolayısıyla buraya müdahale edilmemeli. Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımak, bu ülkenin Filistinlilere ve esasen Kudüs'ü ziyaret etmeye gelen herkese uyguladığı devlet terörünü ödüllendirmek demektir."
    'BUNUN HESABINI SORACAĞIZ'
    Filistin tarihindeki gelişmeleri de anlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "En baştaki harita 1937 haritasıdır. Yüzde 100'ü buranın Filistin. 37'nin ikinci hamlesinde müdahale ediyorlar, yüzde 80'e düşüyor Filistin. Ve İsrail sızdı, giriyor. Geliyoruz 1947'ye. Bakın Filistin'i ne hale getirdiler. Peki bunu kim yaptı? Birleşmiş Milletler. Yani kurt, kuzu hikayesi. Ve kurt öldü, parçaladı bu hale getirdi. Geliyoruz 1967'ye. Filistin yüzde 44'ten yüzde 22'ye düştü. Ve bugünkü hale geliyoruz. Filistin yüzde 12. Yahu, biz ağlamayacağız da kim ağlasın. Hâlâ İsrail'i nasıl oluyor da haklı gösteriyorsun. Buranın hesabını soracağız. Biz şu anda son sözü söylemedik. Burada bakıyorsunuz 1947'te İsrail neyse, şimdi aynen Filistin o hale geldi. Değerli kardeşlerim eğer adaletse, biz adaletin tecellisini istiyoruz ve diyoruz ki 'Birleşmiş Milletler, BM Güvenlik Konseyi ne gerekiyorsa yapacaksınız.' Yapmıyorsa biz de hukuk içinde gerekli mercileri zorlayacağız" diye konuştu.
    'EY TRUMP SEN BUNLARI GÖRMÜYOR MUSUN?'
    ABD Başkanı Donald Trump'ı da eleştiren Erdoğan, şöyle dedi:
    "İsrail için ben 'Devlet terörü estiren bir ülke' diyorum. Şimdi, şu çocuk 14 yaşında bir genç. 20 tane terörist, İsrail’in askeri, bakın bu yavruyu tekme tokat, ağzını burnunu kan revan içinde bırakarak sürüklüyor. Sadece bu değil, annesinin kucağındaki yavruyu bile o haliyle görüyorlar ve silah dipçikleriyle annesini dövüyorlar. Down sendromlu bir yavruya bile zulmediyorlar. Ey Amerika, ey Trump sen bunları görmüyor musun? Lafa geldiği zaman biz şöyle, böyle destek veriyoruz, yardım yapıyoruz. Hangi yardımı yahu? Bu tamamen Evangelist bir anlayışın, siyonist bir anlayışın uygulamasıdır başka türlü izah edilemez. Kadın çocuk yaşlı engelli demeden ellerinde hiçbir silahı olmayan kafes kurmuşlar, o kafesi yavrularla doldurdular. Kafesin içinde çocuklar var, bunu yapan İsrail. Buna göz yuman başta Amerika. Ellerinde hiçbir silah olmayan, çıplak elleri ve sesleriyle haklarını korumaya çalışan masum insanlara karşı İsrail askerlerinin yaptığı insanlık dışı muamelenin hiçbir izahı yoktur. Şayet bu görüntüler, İsrail'den değil de dünyanın başka bir ülkesinden gelseydi, inanın bana dünyayı o devletin başına yıkarlardı. Hele hele Türkiye'den bu görüntü yansımış olsaydı Batı medyası aylarca manşetlerinden eksik etmezdi. Neredesiniz şimdi? Diktatör Erdoğan'ın ülkesinde böyle bir şey var mı, gördünüz mü böyle bir şey? Tayyip Erdoğan işte bunlara dayanamayıp, yüzüne yüzüne vurduğu için diktatör oluyor. Biz sonuna kadar hakkı haykırmaya söylemeye devam edeceğiz. Dünyanın dört bir yanında yaşanmış ne kadar kötü görüntü varsa, hepsinin de ülkemize mal edilerek yayıldığını unutulmadık. Benim Bayan Bakan'ıma Hollanda’da da nasıl saldırdıklarını unutmadık. Ne yaptı? Kendi başkonsolosluğuna girecekken, senin gene oradaki maalesef terörist polislerin benim Bayan Bakan'ıma saldırdı. Bunlar bu yahu, Batı bu batı."
    İNSANLIK ADINA YÜZ KARASI
    "Türkiye olarak terörle mücadele operasyonlarımızda birileri istediği için değil masumiyet karinesine olan inancımız sebebiyle tek bir sivilin, tek bir günahsızın burnunun dahi kanamaması için çok dikkatli hareket ediyoruz" diyen Erdoğan, "Bunun için hem ülkemizdeki hem de sınır dışı operasyonlarımızda her zaman alnımız ak, başımız dik olarak yola devam ediyoruz. İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı devlet terörüne karşı çıkan herkese gösterdiği hoyrat tavır, sergilediği o umursamazlık insanlık adına yüz karasıdır" ifadelerini kullandı.
    'DÜNYA 5'TEN BÜYÜKTÜR'
    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Filistin konusundaki itirazlarını sonuna kadar sürdüreceklerini belirterek şöyle konuştu:
    "Ben niye dünya 5’ten büyüktür diyorum? Anlıyorsunuzdur değil mi. Sadece bu 5 ülkenin 1 tanesinin iki dudağı arasına dünyayı mahkum edemezsin. BM’de 196 ülke var. 1 ülke ne derse, BM Güvenlik Konseyi de o. Orada ne var; 5 daimi üye var, 15 tane geçici üye var. 15 tane geçici üyenin zaten hiçbir hukuku yok orada, hikaye. Herşey o 5 üyenin iki dudağı arasında. Hatta bir tanesinin iki dudağı arasında. Hayırsa hayır bitti, netice alamazsınz. Ama bu defa biz hayır denilecek olursa farklı düşünüyoruz. Genel Kurul'a götüreceğiz bu işi. Sonuna kadar takip edeceğiz, eğer uluslararası sistem, BM çatısı altında, dünyadaki haksızlıklara, adaletsizliklere, zulümlere 'dur' diyecek mekanizmaları oluşturmazsa, insanlık büyük bir kaosa doğru sürüklenecektir. Biz sadece kendimiz için değil, BM çatısı altında 196 ülkenin tamamı için bu çağrıyı yapıyoruz. Her geçen gün çok daha yankı bulduğunu düşündüğüm 'Dünya 5’ten büyüktür' itirazımızı sonuna kadar haykırmayı da sürdüreceğiz."
    FOTOĞRAFLI

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow